“Üretmeyen bir ülke ölmeye mahkûmdur”

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Bir süre İlçe Başkanlığı görevinde bulundum. Göreve gelişimden kısa süre sonra Ova köylerimiz büyük bir sel felâketi yaşadı. En çok zararı Sultaniye görmüştü. O süreçte Sultaniye ile geçen günlerimiz oldu. Adeta okuldu, Sultaniyeliler öğretmenim. Halkım tükenmişlik içindeydi. Çocukları bir süre okula gitmedi, gidemedi. “Annemi, babamı bırakıp nasıl gideyim? Ya onlara bir şey olursa?” korkusu içindeydiler. Densizce “dansöz” sözcükleri dolaştı, o dönemde. İlk cümleyi o dönem duydum. Başöğretmenim Dervişçe söyledi; “Ben üretmek istiyorum, üretimin siyaseti olmaz”…
Öylesine baskıya uğradı ki Sultaniye… Köyün önündeki 500 metrelik yolun yapılmaması nedeni “oy çıkmamasıydı” örneğin. Sağlık Ocağı’na bir gece ansızın konuklar getirildi örneğin. Yangın aracı ellerinden alındı örneğin. Ardından bir yangın meydana geldi; canı yanan yurttaşımız, bir itfaiyecimiz ile karşı karşıya bırakıldı, örneğin. Çaresiz bırakıldılar; Çare sizsiniz diye oy verdiklerinde…
4 Kasım Cumartesi günü yine kollarını açtı, Sultaniye. Ulusal Kanalda yayınlanan Büyüteç programına. Daha önce 2 kez konuk olan Sayın Engin Çiftçi aracılığıyla “Gelelim, halkımız ve temsilcileri anlatsın” çağrısı yaptılar, geldiler. Ziraat Odası Yönetim Kurulu Üyemiz Ramazan Düzen, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Doç. Erkan Yaslıoğlu, Usmer Tarım Bölümü Başkanı Süleyman Yuddaşer ve Engin Çiftçi dilleri döndüğünce “bilimin ışığında” anlattılar. Yurttaşlarımızdan mikrofona seslenen de oldu, söyleşi sırasında dertlenen de. Üretimden utanır duruma getirilmişlerdi. Gelecekleri borç ödemek adına ipotek altına aldırılmıştı. Borçsuz yaşamak için çırpınıyorlardı. Yazımın başlığını Kamil Kaçar Ağabey koydu; “Üretmeyen bir ülke ölmeye mahkûmdur”.
Program ayrıntıları için çabalayan Engin Çiftçi, ilçesinin belediyesinin hoparlöründen bir duyuru yaptırmak istedi. Prosedürü uyguladık, dilekçeyi verdik. Yetkili toplantıdaydı, bir süre bekledik. Ulaşabilmeleri için bir telefon numarası bıraktık. Arayan soran olmadı. Bilemiyoruz; acaba toplantı hala sürüyor mu? Yoksa belediyemizin telefonları mı kapatıldı!
Programda konuşmaların son noktası hep Üretime çıktı. Üretime destek çıkılmasına; üreticinin önünün kesilmemesine. Ülke tarımının geleceğine uygulanan politikalar nedeniyle karamsar bakıyorlardı. İthalatın cinayetle eşdeğer olduğuna inanıyordum; şimdi şiar edindim. “Yabancı suyu ısıttırır, abdest aldırmaz” atasözü çınladı, kulağımda. Sözüm ona “Et fiyatları çoook yüksekti” yetkililerce; çare Türk Hayvancılığına yatırım yapmak yerine ithalattı, kendilerince! Galiba bir ülkeden daha “Tarımlarına yaptıkları katkı” nedeniyle “Şövalye madalyası” almayı bekleyen bir hükümet üyesi vardı, herhalde! Anlaşılamayan çözümleri vardı hükümetin örneğin; ülkenin hayvancılığının girdilerini azaltmak için meraları önemsemek yerine “Yer yokmuş gibi” sanayiye açıyorlardı. Yani mutfağı yıkıp tuvalet yapmaya çalışıyorlardı; torbadan çıkardıkları yasayla.
Hasılı; sözde “Milli Tarım” ya da “Milli Proje” idi sundukları amma… Özde “Milli İthalat” adlı ucubeye benziyordu, sundukları çözüm yolları. Bir gün anlayabilir mi; Akp, bilemiyorum. Son sözü Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkan Yaslıoğlu koydu; “Gıda yoksa Tam Bağımsızlık Olmaz”.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.