Öncü ve önder olabilmek

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Kitle örgütleri ulusal kimlik, meslek, sanat gibi toplumsal varlıkların kendisini yansıttığı yerlerdir. Mesleklere ait kitle örgütleri salt kendi çalışma alanlarının sorunları için mücadele etmez, edemez. Kuruluş amacına aykırı, ülke çıkarlarına ihanettir. Bu olgular ışığında; kitle örgütleri herhangi bir siyasi görüşün egemenliğinde olamaz. Özellikle iktidar olan siyasi görüşün Ulusal çıkarlarla bağdaşmayan icraatlarını devletinmiş gibi göremez. İktidardaki siyasi güce sessiz kalmak, yanında yer almak adına gösterilen ya da gösterilecek tepkilere sanki “devlete karşı terör uygulaması var” kısırdöngüsüne sokamaz.
İlçemizin kitle örgütlerinin neredeyse tümü kısırdöngü içinde. Dönemsel olarak ufak tefek “tanka karşı tahta kılıç “! çekme;”Biz var ya biiiiz” gibi içi doldurulamayacak hamasi söylemler kitlelerin sorunlarına çözüm getirmek yerine “günü kurtarmaya” yöneliktir. Sorunu görmezden gelmenin; çözüm üretememenin yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Kitleler örgütlerine yönetici seçerken şu ya da bu değerlendirmelerle, gereğinden ya da özel gerekçelerle oy verirler. Gerçekte bekledikleri “güvenilir”, “elini değil bedenini taşın altına sokacak ” öncüler, önderlerdir. Böyle yöneticilerin ve bu bilince destek verenlerin olduğu kitle örgütleri kaleleşmiştir. Mensuplarının rekabet ve pazarlık yapma gücü yüksektir.
Yıllardır tarım emekçisinin rekabet ve pazarlık yapma gücü olmalıdır savaşımı verenler oldu. Ne yazık ki İlçemizin çiftçi örgütlenmesi rekabet ve pazarlık yapma gücü elde edebilmesini sağlayacak öncülere, önderlere sahip olamadı. Tüm kesimler eğrisiyle doğrusuyla “üretimden gelen gücünü” dillendirme, savunma ve hakkını arayabilme yolunda oldu. Ancak çiftçimiz bu anlamda hep yalnız bırakıldı. Gelen iktidarların gerçek anlamda öncülük etmediği, savunmadığı, politika üretemediği kesim oldular. Uyguladıkları politikalar hep “gayri milliydi”.
Karacabeyimizin Tarım ve Hayvancılık yapan emekçilerinin “derhal ve behemehal ” rekabet ve pazarlık yapma gücüne kavuşturulması gereklidir. Hammaddesini sağladıkları sanayiciye aba altından sopa göstermekten fazla birşey üretemeyen yöneticilere ya da siyasetçilere ise hiç gereksinimi yoktur. Kitle örgütleri sınıflarının alın terine, emeğine “sözde değil özde” sahip çıkmalıdır.
Çitçimizin rekabet ve pazarlık yapma gücü; örneğin, domateste Odanın eşit ve tek sözleşme yapmasıyla sağlanır. Siyasi iktidarlar da milyonların üretim gücünü düşürecek, geleceğe güvensizlikle bakmasını engelleyecek çözümlerin “öncüsü ve önderi” olabilecek millilikte olabilmelidir. Sanayici kendi ürettiğinin rekabet ve pazarlık yapma gücüne sahipse; milyonlarca olan çiftçide, hayvancılıkla uğraşanda olmalıdır. İlçemizin çiftçisinin ve hayvancılıkla uğraşanlarının kitle örgütlerinin “öncü ve önder olabilmesi” sağlayacak baskıyı oluşturması ya da halkçı ve Kamucu yönetimler seçmesinin zamanı geçmektedir. Kuşkusuz bu Milli Tarımımızın geleceğine, ülke ekonomisinin geleceğine Yurtseverlik ötesi bir “direniş ” olacak, Türkiye’nin üretim gücünü yükseltecektir. Ne çiftçimizin ne hayvancımızın ne kitle örgütlerinin bu kutsal adanıştan günü kurtarma adına vazgeçme gibi bir hakları yoktur.
Son günlerde “insaf” çağrılarına karşı tek yol bir olmak, birlik olmak zamanıdır. Üreticimiz içeriğinde kendi çıkarlarını koruyacak, yeniden üretim yapabilmesini sağlayacak maddeleri içeren sözleşmelerin hazırlanmasında birleşmelidir. Yöneticilerini öncü olmaya, önder olmaya zorlamalıdır. Çünkü; tarihe yönetici olanlar değil “öncü ” ve “önder” olabilenler geçecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.