Kayıp Gençlik

1970’li yıllarda lisede öğrenciyim. O yıllarda siyah-beyaz televizyon ülkemizde yeni yeni kullanılmaya başlıyor. Dünyada ve ülkemizde olan olaylar daha çok radyodan takip ediliyor.
            O yıllarda radyo haberlerinden, basından, ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde öğrenci olaylarının olduğunu öğreniyoruz. Daha sonraki yıllarda bu olayların gerek ülkemizde, gerekse dünyanın birçok ülkesinde sömürü düzenine, haksızlığa, eşitsizliğe ve bu durumların en büyük sebebi olarak gösterilen Amerikan Emparyalizmi’ne karşı yapıldığını öğreniyoruz.
            1970’li yıllarda ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde olaylar sol görüşlü öğrenciler tarafından başlatıldı. Dünyanın birçok ülkesinde ve ülkemizde Amerikan Emparyalizmi’ne karşı çok büyük gösteriler yapıldı. Ülkemize gelen Amerikan 6. filosuna karşı tepki gösterildi. Amerikan askerleri denize atıldı. Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde Amerikan elçisi Commer’in otomobili yakıldı.
            Sonraki yıllarda öğrenci olaylarının ilk defa Fransa’da başladığım, tüm Avrupa ülkelerine dünyaya yayıldığını öğreniyoruz. Avrupa’da olaylara katılan üniversite öğrencilerine karşı hoşgörülü davranıldığını, olayların öğrencilerin isteklerinin bir dereceye kadar yerine getirilerek, anlaşmayla, hoşgörüyle önlendiğini öğreniyoruz.
            Ne yazık ki ülkemizde öğrenci olayları, Avrupa ülkelerindeki gibi hoşgörüyle değil, şiddet kullanılarak önlenmeye çalışılıyor. 12 Mart 1971’de sıkıyönetim ilan ediliyor. Binlerce genç, Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkarak yerine Sovyetler Birliği’nde olduğu gibi Sosyalist bir rejim kurmak için, silahlı örgüt kurmakla suçlandı. Türkiye’nin en gözde üniversitesi olan Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğrencisi üç genç (Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan) idam edildi. Binlerce genç tutuklandı.
            Daha sonraki yıllarda birçok gencin Filistin’de Filistinlilerle birlikte İsrail’e karşı savaştığını öğreniyoruz.
            Baskılar, hapisler, idamlarla kısa bir dönem bu olayların önüne geçilse de, birkaç yıl sonra öğrenci olayları daha tehlikeli bir hal aldı. 1974’lü yıllarda ülkemizde sol ve sağ görüşlü öğrenciler çatışmaya başladı.
            Ankara’da, İstanbul’da Türkiye’nin en gözde üniversitelerinde sol görüşlü öğrencilerle, sağ görüşlü (ülkücü) öğrenciler çatışıyorlardı. Üzücü olaylar olmaya başladı. Çatışmalarda öğrencilerden yararlananlar, hatta ölenler oluyordu.
            1970’li yıllarda gerek sol gençlik, gerek sağ görüşlü (ülkücü) gençlik, ülke sorunlarına karşı son derece duyarlıydı. Okuyan, araştıran, çevresine karşı duyarlı olan gençlik vardı. Her iki grup da Amerikan Emperyalizmi’ne karşıydı.
            Nasıl oldu da bu gruplar silahlı çatışmanın içine çekildiler. 1970’lerin sonlarına doğru ülkemizde bir günde, çoğu üniversite öğrencisi olan 15-20 insanımız öldürülüyordu. Bu dönemde onlarca bilim adamı, iş adamı siyasetçi polis öldürüldü.
            Konunun uzmanı olan siyaset bilimcileri, öğrencilerin silahlı bir çatışma içine çekilmesinin sebebinin, sağ ve sol öğrenci örgütlerine sızan profesyonel kışkırtıcı ajanların olduğunu söylüyorlar.
            Binlerce silah, mermi bu örgütlerin eline nasıl geçti? Bu silahları, mermileri bu örgütlere kimler sattı?
            12 Eylül 1980’de askeri darbe yapıldı. Askeri darbeden 1 gün önce ülkemizde günde 15-20 insanımız ölürken, darbeden sonra 1 tek kişi bile ölmedi.
            12 Eylül 1980 askeri darbesi sol ve sağ görüşlü (ülkücü) 50 gencimizi idam etti. Yakın zamanda bir gazetede 12 Eylül Askeri Darbesi, bir yazarımız tarafından dizi halinde yayınlandı.
            Yazarımız idam edilen sol ve sağ örgütlere mensup olan 50 gencimizin tümünün alt kadrolara mensup olduğunu yazdı. Bu durum gerçekten düşündürücü.
            12 Eylül 1980 askeri darbesi sonucu binlerce gencimiz tutuklandı. Onlarca gencimiz hapishanelerde gördüğü işkence sonucu öldü, sakat kaldı.
            12 Eylül 1980 askeri darbesinin yapılış sebebi, tabii ki ülkemizdeki can kayıplarının, çatışmaların önlenmesiydi. Kısa bir dönem çatışmalar önlendi. Türk Milleti olarak bu duruma çok sevindik.
            Ne yazık ki bu sefer PKK çıktı.
            1984’ten günümüze kadar 25 yılda, binlerce insanımız asker, öğretmen, polis, sivil vatandaşımız PKK’lı teröristlerce şehit edildi.
            Türkiye’nin önde gelen siyaset bilimcileri, PKK’nın ülkemizi bölmek, parçalamak, zayıf düşürmek için, emperyalist ülkeler tarafından kurulan bir örgüt olduğunu söylüyorlar.
            Ülkemizde bu olaylar 40 yıldır devam ediyor. Millet olarak dileğimiz bu olayların artık bitmesi; hiçbir gencimizin ölmemesidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.