İş insanından yazar olur mu?

“Duy da inanma derler” de…

İnsan yine de şaşırır.

Birkaç gün önce gazeteci arkadaşımız Sibel Bağcı Uzun aradı.

Kitap göndermek istiyordu.

Majör Yayınları’nın editörlüğünü yapıyor Sibel.

Sabah, gelen kargodan çıkan dört kitap Sibel’dendi.

Biri, “Mezeci Çırağı” ismini taşıyordu.

Diğeri, “Tatlıcım.”

Bir diğeri “Hakkı’nın Hakkı”ydı.

Dördüncü kitaba elimi sürmeden gözüme “Hakkı’nın Hakkı”nı kestirdim.

Yazar tanıdık ya…

Merak uyandırdı.

“Hakkı’nın Hakkı” da sayfa açısından cazipti.

54 sayfa.

Bir çırpıda 27. Sayfaya gelmişim.

Akıcı…

Şaşırtıcı…

“İçimizde ne cevherler varmış” dedirtiyor.

Sabah postasından çıkan dördüncü kitap ise gazeteci birçok arkadaşımızın yakın tanıdığı, Bursa’yla ilgili birçok kişiyi etkileyen bir ismi anlatıyordu.

Adı, “Süs”.

Arka kapağında, “Bazı insanlar vardır, bizzat varlığı süstür.

O süsler yüreğe takılır bir daha da çıkarılamaz.

Abdi Gazioğlu da bir süstü.

Sadece benim değil, herkesin süsüydü.

Ben O süsü yazmak için yola çıktım.

TDK’da verilen örnekte de olduğu gibi kitap da bir süstür.

Süs’ün bir süsü olsun istedim” diyor, kitapların yazarı Özkan İrman.

Süsü de karıştırdım bir parça.

Abdi Gazioğlu kim?

Özkan İrman kim?

Abdi Gazioğlu, Devlet Hastanesi’nin başhekim yardımcısıydı.

Şakacı bir insandı.

Doktorların o kendine has tavrından uzak, tam anlamıyla insan canlısı birisiydi.

O talihsiz kazadan birkaç hafta önce CHP Orhaneli Kadın Kolları Başkanı Sema Sertalp’in CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun ilçe çalışması sırasında sanırım Sadağı köyünün olduğu bölgedeydik, “Benim de çok sevdiğim bir abimin burada bir yeri var.

Soluklanmak için oraya gidelim” demiş…

“Kim” diye sorduğumda Abdi Gazioğlu yanıtını almıştım.

Tanıdığımı tahmin etmiş ama Dr. Abdi Gazioğlu’yla samimiyetimizi dünya başkentlerinin adlarını da taşıyan sokak adlarının olduğu bağ evine hep birlikte gittiğimizde anlamıştı.

Gazioğlu beni görünce o meşhur şakalarından birini patlatmış, çok hoş bir sohbetin yolunu açmıştı.

Son görüşümüz oldu o buluşma.

Hayat böyle.

Kimin ne kadar kalacağına biz karar veremiyoruz.

Her şeye gücümüz yetiyor da bir tek ona yetmiyor işte…

Özkan İrman’ın “Süs, Abdi Gazioğlu’na Mektuplar” adını taşıyan kitabını karıştırdığımda İçişleri eski Başkanı ağabeyi Mehmet Gazioğlu’nun mektubunu gördüm.

Bir diğer ağabeyi Osman Gazioğlu’nun, ablası Sıddıka Gazioğlu Haşal’ın yazdıklarından çok etkilendim.

Kızı Ahsen Gazioğlu Örskıran’ın mektubunu okumak ise çok zor oldu.

Babaya duyulan özlem öylesine keskin yaralar açıyor ki insanda…

Anlatılır gibi değil.

FAN Kulüp üyeleriyle yaptığımız halı saha maçlarında tanıdığım Bursalı Havlu’nun yaratıcılarından Fuat Bursalı’nın samimi mektubunu da sayfaları karıştırırken görüp, okudum.

Okuduğum her mektup duygu yüklüydü zaten.

Samimi içten.

Havlu sektörünün öncü kuruluşlarından birisi olan Minteks’in kurucularından Özkan İrman dünürü de olan Abdi Gazioğlu için çok güzel bir iş yapmış.

“Süs” iyi fikir olmuş.

Sabah postasından çıkan dört kitabın yazarı Özkan İrman Bursa sevdalısı bir iş insanı.

Olay gazetesindeyken Bursa üzerine yazdığım bir yazıyı çerçeveletip, fabrikasının duvarına astırmıştı.

O vakitler ortağı olan Emin Nallar vasıtasıyla tanımıştım.

Elimdeki kitaplarını karıştırınca Özkan İrman’ı iyi tanıyamadığımı da anlamış oldum.

Kapısı, gönlü açık bir insan olmasının yanı sıra yazarlık kumaşı iyi olan biriymiş.

Bizden saklamış bunu.

Şimdi açık ediyor.

Laf olsun, bir dostu, arkadaşı mutlu edeyim diye yazmıyorum.

Sayfalarını karıştırırken içine dalıp gittiğim “Süs” de, “Hakkı’nın Hakkı” da sürükleyici, merak uyandırıcı.

Sıkmadan, sizi yazarın alıp götürmek istediği yere götürüyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.