Hain bilanço herkese ayrı yazdı…

Adana’da Gezi Parkı göstericilerine müdahale sırasında, eylemcileri kovalayan Komiser Mustafa Sarı, yapımı devam eden 5 metre yüksekliğindeki alt geçit köprüsünden düştü.
Ağır yaralı olan Sarı, hastanede hayatını kaybetti.
Yurt genelinde göstericilerden 2 kişi hayatını kaybetti, 47 ağır yaralı var, 2’si Ankara’da, 1’i Eskişehir’de 3 kişinin durumu kritik, 18 (ağır/kırıklı) kafa travması var, 10 kişi gözünü kaybetti ve 1 Kişinin dalağı alındı.
Her kişi tek başına bir değerse eğer, her bir kişi ardında yeri dolmaz boşluklar bırakıyorsa, gidişiyle sevenlerinin yüreğine ateş düşüyorsa artık onun sıfatının bir anlamı yoktur.
Polis, asker, sivil, işçi, memur, öğrenci, çalışan çalışmayan, kadın erkek, genç yaşlı…
“Biz ki canı yanan bir tek polisin acısını içimizde duyarken” dedim hep yaşanan polis şiddetine isyan ederken……
“Vazifenizin ne olduğunu biz de biliyoruz ama vahşetin de anlamı yok” dedim herkesle birlikte.
Eyleme çıkmadan önce toplandıkları ana ve aldıkları talimatlara gittim sonra,
“Kimsenin gözünün yaşına bakmayın, Allah yarattı demeyin, gazanız mübarek ola”
Emri veren amir mi?
İçişleri mi?
Yoksa yine sıyrılacaklar mı aradan?
“Gaz bombası emrini biz vermedik!”
O zaman kim tarafından ve niye, nasıl emir verildi size?
“Şu üç beş çapulcuyu her ne pahasına olursa olsun dağıtın” mı dendi?
Onlar sana börek de ikram etse, kitap da okusa, memursun, emri uygulayacaksın el mahkûm…
Ama bak ölen o polis var ya o polis, onun da bir ailesi var ya, işte insan orada bir başka yanıyor.
Eşiyle verdiği pozundaki sıradan vatandaş hali ile peşinde koşarken düşüp öldüğü o çocuktan hiçbir farkı yok.
Öyle genç, öyle içten, öyle sevecen…
Lakin pek çoğu polis elbiselerini giyince, başlarına da kaskı takınca insanlıklarından soyunuyorlar sanki.
Robocop robocop dolanıyorlar ortada öyle ruhsuzca.
Arada insan yanları açık veriyor.
Şakalaşıyorlar, muhabbet ediyorlar, canları sıkılınca sağa sola gaz sıkıyorlar, yere düşen gaz bombalarıyla maç yapıyorlar.
Onlar belki tanıdığımız birilerinin oğulları, belki damatları, belki arkadaşları.
Herkes kadar normal, herkes kadar anormal.
Herkes kadar sorunlu, herkes kadar mutlu, herkes kadar umutlu.
Ve nedense olay anında insan yanlarını unutup canavarlaşabilecek kadar hınçla dolu…
Farklı şehirlerde çıkan olaylar ve Bursa’da çıkmayan olaylara bakacak olursak,
Bu olaylar emri veren iradenin ‘duruşunu’ sorgulamasına vesile olur umarım.
Mücadelenin de bir adabı olduğunu, eldeki gücü kontrolsüzce kullanmanın kendilerine karşı nasıl bir ön yargı oluşturduğunu fark ederler.
Karşılarında duran insanların profilini doğru algılarlar.
En temel hakkın yaşam hakkı olduğunu ve bu hakkın herkes için geçerli olduğunu anlarlar…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.