Demokrasi böyle mi olacak?

Demokrasi böyle mi olacak?
Alışılmışın dışında bir seçim kampanyası yürütülüyor. Olumsuzluklar, muhalefet partilerini zorluyor.
Meydan mitingleri, hava şartlarının baskısı altında. 35 derecenin üzerindeki hava sıcaklığında halkın meydanlara toplanması ve siyasi etkinlikte bulunması hayli zor görülüyor.
Sizin anlayacağınız, seçim kampanyası medyanın eline düştü. AKP seçim tarihini tespit ederken bu hinliği düşünerek karar almıştı.Tahminim odur ki; AKP’ye yazın ortasında seçim yapılması taktiği dışarıdan enjekte edildi. Ana tema, muhalefet partilerinin seçmenle ilişkisinin en aza indirilmesi.
Böylece üstünlük sağlanması düşünülmüştür. Medyaya bakıyorsunuz, muhalefete kapalı. Zaten medyanın bir kısmı Hükümetin kontrolünde, diğer kısmı ise AKP sempatizanı, sevgiden değil çıkardan kaynaklanıyor.
Gazetelerde varsa, yoksa AKP. Televizyon ekranlarında öyle. Sadece AKP mitingleri. Birazcıkta DP. CHP ve MHP sanki miting düzenlemiyor, liderlerin dili tutulmuş, hiç konuşmuyorlar! CHP ve MHP’nin söylediklerinde hiç haber değeri yok! Ülke gerçekleri ile ilgili incilerin tamamını Bay Erdoğan ile Bay Gül döktürüyor. Hele Kayseri mitingi, ileriye dönük bazı gerçeklerin sinyalini veriyor. Sağdan soldan toplanan vitrin malzemelerin bazılarının ayması için bir fırsat ama, ayabilirlerse.
Bay Erdoğan’ın söylediği en lüzumsuz sözler manşetten veriliyor. Bay Baykal Bahçeli’nin ülke gündemini dile getiren sözler ise iç sayfalarda üç beş satırla geçiştirilmekte.
DP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın da sesi birazcık duyuluyor. CHP ve MHP’ye duyulan husumet DP’ye duyulmuyor. Diğer ikisine göre DP kayırılıyor. DP lideri de, AKP’ye fazla yüklenmiyor. Söylemleri birbirine yakın. Terör konusunda ve Kuzey Irak konusundaki görüşmelerinde nüans farkları olmasa da, temelde görüşleri aynı. Millilikten uzak, daha çok ABD paralelinde. Bay Erdoğan ve Bay Ağar’ın ABD aleyhinde ağızlarından tek bir kelime dahi çıkmıyor. Oysa, Kuzey Irak’ta kümelenmiş PKK’ya, lojistik desteğin ABD tarafından yapıldığı; ele geçirilen PKK militanları tarafından ifşa edilmektedir.
ABD politikalarını eleştiren CHP ve MHP ise muhasara altına alınmak isteniyor. Görsel ve yazılı medyaca yok sayılmakta. Büyük bir medya grubu, AKP için kolları sıvamış; canhıraş çalışmakta ve kamuoyu oluşturma gayreti içindedir. Aklınca toplum mühendisliğine soyunmuşlar. İyi güzel de, 22 Temmuz da AKP iktidarı kaybettiğinde ne yapacaksınız? Milletin yüzüne nasıl bakacaksınız?
Biliyorsunuz ABD, Batı Emperyalizminin ülkeden kovulduktan sonra imzalanan Lozan Barış Anlaşmasını resmen tanımamış ve halen tanımamaktadır. Daha dün öldürülen Hırant Dink’in öldürülmesini kınayan bir kararı Temsilciler Meclisinden geçirdi ama, 1923′ ten bu yana Lozan Barış Antlaşmasını Temsilciler Meclisinden ve Kongreden geçirmediler.
ABD ‘nin Ortadoğu ile ilgili planları 1923 öncesine dayanmaktadır. Bölgede sınırları değişecek 23 ülkenin arasında Türkiye’nin bulunup, bulunmadığı resmen söylenmiyor ama, duvarlarında asılı haritalarından anlaşılıyor. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırlarının kesinleştirildiği Lozan Barış Antlaşması ABD tarafından resmen kabul edilmemiş.
İşte 2007 seçimleri çok önemlidir. Bu seçimde Türk Ulusu’nun geleceği şekillenecektir. 22 Temmuz’da, Türk Ulusu’nun geleceğini teminat altına alacak partiler mi, yoksa Türkiye’yi ABD ve AB’ye ihale edecek partiler mi iktidara gelecek?
Bu seçimler Türkiye için olmak yada olmamaktır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.