Zafer Özer, Başkan’ın düşürülmesi gerektiğini söyledi

Belediye Meclis Üyeleri tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya
Zafer Özer, Başkan’ın düşürülmesi gerektiğini söyledi
Zafer Özer Kimdir?
Karacabey’in tanınmış ailelerinden Hadiye ile İ. Hakkı Özer’in oğlu Zafer Özer Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitirdikten sonra baba mesleğini yürütmeye başladı. Karacabey’de uzun yıllar esnaflık yapan Zafer Özer, 12 Eylül’den sonraki siyasal yapılaşmada yer alan ANAP’ın kurulmasından sonra Erol Onur’la birlikte politikaya girdi. Erol Onur dönemlerinde 10 yıl başarıyla Belediye Meclis Üyeliği yapan deneyimli politikacı dürüstlüğü, çalışkanlığı ve hümanist yapısıyla tanınıyor. Özer, geçtiğimiz aylarda Anap’tan ayrılarak MHP ye geçti. Sıcaklığı ve güleç yüzüyle pozitif enerji veren Zafer Özer’in çevreci kimliği her zaman öne çıkıyor. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi ve seyahat etmeyi seven Sayın Özer’le 3. dönem Meclis Üyesi seçildiği Belediye’yi konuştuk.
Belediye’nin içler acısı durumundan yakınan Özer, kendisinin de içinde bulunduğu Meclis Üyelerinin daha fazla zaman yitirmeden özeleştiri yapması gerektiğine dikkat çekiyor.
Karacabey Belediyesi’nin daha fazla yıpranmaması için Ergün Koç’un zaman yitirilmeden değiştirilmesi gerektiğine ve bu konuda Meclis Üyelerine tarihi görev düştüğüne inanan Özer’le uzun uzun söyleştik.
Biz sorduk, Özer tüm içtenliğiyle yanıtladı:
S- Zafer Özer kimdir? Kendinizi biraz tanıtabilir misiniz?
Y- 1952 Karacabey doğumluyum. İlk, orta ve Lise öğrenimimi Karacabey’de tamamladım. Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Ticaret yapmaktayım. Evli ve 2 çocuk sahibiyim. 1994/2004 arası iki dönem Sayın Erol Onur ile Meclis Üyesi olarak çalıştım. 9 yıl encümen üyeliği yaptım.
S- ANAP’tan neden ayrıldınız ve MHP’yi tercih etmenizin sebebini açıklar mısınız?
Y- İnsanlar, kendi ilkeleri doğrultusunda dünya görüşlerinin en çok örtüştüğü siyasi kurumları kendileri seçerler. Ancak zaman içinde gerek kendi dünya görüşlerinde, gerek mensubu oldukları partilerde ortaya çıkan farklılıklar sonucu önce kendilerini yabancı gibi hissetmeye başlarlar. Sonunda da ayrılık zorunlu hale gelir. Aksi halde hem ilkelerinizden taviz vermek, hem de ruhunuza eziyet etmek zorunda kalırsınız. ANAP’tan sonra MHP’ye geçerken 2004 seçimlerinde Sayın Erol Onur’a ve ekibine destek veren seçmenlerin oylarını helal edecekleri bir seçim yapmak zorunda hissettim kendimi. Aldığım mesajlar doğru bir seçim yaptığımı gösteriyor.
S- Belediye’de 10 yıl Erol Onur’la çalıştınız, 4 yılda Ergün Koç’la birliktesiniz. Belediye’nin en deneyimli meclis üyesisiniz. Ergün Koç sizin deneyimlerinizden yararlanabiliyor mu? Yararlanıyorsa, ayyuka çıkan usulsüzlükler ve yolsuzluklar hakkında yanlış yönlendirme mi oluyor?
Y- Ben böyle bir beklenti içinde olmadım. Ne de Sayın Başkanın böyle bir zorunluluğu var. Ancak samimi duygularımı sorarsanız, talep olsa idi bilgimi ve mesaimi esirgeyemezdim. Ben Karacabeyliyim. Başka gidecek yerim de yok. Belediyeciliği de amatör bir ruhla profesyonel ve çağdaş bir anlayışla hobi olarak yapıyorum.
S- Ergün Koç, Türkiye’nin en çalışkan Belediye Başkanı olduğunu söylüyor. Bu doğru mu? Erol Onur dönemiyle, Ergün Koç dönemini kıyaslar mısınız?
Y- Sayın Başkan kendi kriterlerine göre kendini çalışkan olarak vasıflandırabilir. 4 sene ortada, halk karşılaştırmayı yapıyor. 4 sene sonunda ortaya çıkan tablo her şeyi gösteriyor. 2 dönemi nasıl kıyaslayalım? Bir süper lig takımı ile amatör küme takımını kıyaslayabilir misiniz?
S- Belediye’de sürekli bir revizyon var. Memurların neredeyse 2-3 ayda bir görev yerleri değişiyor. Buna niye gerek duyuluyor? Bu durum, kurumdaki çalışma huzurunu bozmuyor mu?
Y- Belediyenin bazı birimlerinin rotasyona tabi tutulması gerekebilir. Örneğin: Hesap İşleri Müdürlüğü ile Emlak Servisi elemanları kendi aralarında görev yeri kaydırmaları uygulanabilir, ancak elemanların uzmanlık alanları dışındaki yerlere atanmaları verimliği düşürdüğü gibi çalışma barışını da olumsuz etkiler.
S- Belediye de önemli müdürlükler keyfi atamalarla vekâleten yürütülüyor. Bu normal mi? Halk arasında konuşulan kayırmacılık yapılması neden kaynaklanıyor sizce?
Y- Belediyecilik bir ekip işidir. Herkesin kendi ekibini kurarak çalışmak istemesi tabiidir. Ancak tercihlerde liyakatin hiç göz önünde tutulmaması ve yetişmiş değerli kadroları kıyıma tabi tutmak uzun yıllar telafi edilemeyecek boşluklara yol açar.
S- Ergün Koç, belediye başkanı olduktan sonra önce partisiyle ters düştü ve makam odasından attırılan yöneticiler oldu. Sonra herkesle kavga etmeye başladı giderek yalnızlaştı. Belediye bu davranışlardan ne ölçüde etkilendi? Halkın memnuniyetsizliğini nasıl karşılıyorsunuz?
Y- Bu sorunun yarısı Sayın Başkanı ve mensubu olduğu partiyi ilgilendirir sanırım. Halk memnun değilse sırası geldiğinde gereğini yapar. Bakınız belediye, halkın yöneticilerini kendi içinden seçerek işbaşına getirdiği bir kurumdur. Size verilen süre zarfında bir şeyler yapmaya çalışırsınız, başarılı olursunuz ya da olamazsınız. Ama anti-patik de olmayacaksınız. Süreniz dolup o mevkiden indiğinizde insanlar size yine saygı duymalı, içten selam vermeli.
S- Şu anda yapımı süren ve şaibelerle konuşulan Yeni Pazar Yeri Projesi doğru yatırım mı? Karacabey’in 50 yıl sonrası düşünülerek hazırlanan ve merkezdeki trafik sorununu da ortadan kaldıracak olan iki katlı ve otoparklı, Pazar Yeri Projesi’nden neden vazgeçildi.
Y- Eski Pazar Yerinin daha modern ve estetik bir görünüm kazandığı doğrudur. Ancak bu kadar masrafa, esnafın rahatsız edilmesine değer miydi derseniz: Bence hayır. Pazarcı esnafımızdan önemli bir katkı payı alındı. Otoparklı iki katlı proje tabiî ki daha kalıcıydı. Ancak Sayın Başkan satış yetkisi isteyince, Meclis olumsuz yaklaştı. Benim o günkü oyum satılmaması yönünde idi. Bugün de aynı fikirdeyim. Orası, adı üzerinde “Belediye Halk Pazarı” olur. Seyyar pazarcı esnafı sembolik ücretler ile ve adil bir tahsis yöntemiyle yerleştirilmeli.
S- Belediye’nin parasının bitmesini ve borçlanmaya başlamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Y- Vallahi o işlere rufailer karışır. Paranın cambazı olduğunu iddia eden başkanın bir bildiği var herhalde. En ufak bir ekonomik sorunumuz yok diyor. On dakika sonra falanca belediye 5 trilyon kredi almış biz de alalım diyor. Bilemem esnaf kökenli olmamasının tesiri herhalde. Öz sermaye yeterli ise niye kredi kullanayım ki? Ama bir şeye dikkat çekmek isterim. Son dört senedir belediye yönetimi Sayın Erol Onur’un son senesindeki bütçe çapına ulaşamıyor ve tahmini bütçenin gerçekleşme oranı çok düşük. Cambazlık bu olsa gerek.
S- Başkan Koç seçim vaatlerinde şeffaflıktan ve şeffaf masa kuracağından söz ediyordu! Sizce ne oldu da bu sözler unutuldu?
Y- Gocunacak bir şeyiniz yoksa şeffaf olmak kolaydır. İnsanın doğasında vardır gizlenme; kötü yanını göstermeme duygusu. Ama insanlardaki en güçlü dürtülerden biri de meraktır. Siz örttükçe, etrafınıza duvarlar ördükçe insanlar içeride neler oluyor diye meraklanır.
S- Başkanın 5 bin kişiye iş sözüne ve sözlerini yerine getirememesine nasıl bakıyorsunuz?
Y- Bu yöntemi sayın başkan, uzun yıllar kaldığı Ankara’da öğrendi herhalde. Aslında bu konu Türk siyaset hayatının en büyük günahlarındandır. Seçim kazanmak uğruna yapılan bu tür hesapsız vaatler insanlık onuruna karşı işlenmiş en büyük günahtır bence.
S- Belediye’de olmayan kadrolar türetilerek örtülü ödenekten maaşlı basın danışmanı çalıştırılmasını nasıl karşılıyorsunuz? Basın danışmanlığı diye bir kadro var mı? Bu kadronun ücretinin nereden karşılandığını biliyor musunuz?
Y- Belediye Başkanları’nın basın danışmanı kullanması görülmedik bir şey değil. Ancak belediyemizde böyle bir kadro yok bildiğim kadarıyla. Basın danışmanına örtülü ödenekten maaş ödendiğini sizden duyuyorum ama ihtimal veriyorum. Sanırım sayın başkan kendi maaşından finanse ediyordur.
S- Belediye Başkanı meclis kararlarını uygulamıyor. Örneğin yaya kaldırımlarının işgali devam ediyor. Halkın belki de % 99’u bu konuda tepki gösterirken hiçbir şey yapılmamasını neye bağlıyorsunuz. Meclis kararının uygulanmaması suç değil mi?
Y- Meclis kararlarını uygulamamak tabiî ki suçtur. Ancak bu konuda başkanlık makamına yüklenmek de insafsızlık olur sanırım. Bu konuda herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Sivil toplum kuruluşları destek verecek, meslek odaları sahip çıkacak, halkı da esnafı da mağdur etmeyecek bir orta yol bulunabilir.
S- Erol Onur, Belediye Başkanlığını Ergün Koç’a devrederken kasası trilyonlarla dolu bir belediye vardı. Kasası dolu, borçsuz bir belediye nasıl oldu da şimdi borçlarını ödeyemez hale geldi ve borç para peşinde koşar oldu?
Y- Belediyenin güçlü bir mali yapıya sahip olması çok önemlidir. Devlet belediyelere (Borcu olmamak kaydıyla) önemli miktarda mali kaynak aktarmaktadır. Bu kaynak maaşları karşılar. Belediyenin öz kaynaklarına ne kadar iyi sahip çıkar ne kadar aktarırsanız yatırımlarla da o kadar rahat olursunuz. Hani meşhur bir laf vardır. “Yiyen değil, doğrayan bilir” diye. Parayı verimli kullanmaz iseniz hazır parayı tüketmek çok kolaydır. Para güç demektir. Pazarlık gücünüz mali yapınızla doğru orantılıdır. Ama pazarlık yapmak için de piyasa araştırması çok önemlidir. Sayın Erol Onur döneminde Fen İşleri bünyesinde yaptığımız bir ihalede bayındırlık birim fiyatları üzerinden yapılan hesaplamayla serbest piyasa fiyatları arasında yarı yarıya fiyat farkı olduğunu hayretle gördük. Neticede ihaleyi % 67 kırımla gerçekleştirdik. Bu paranın ve pazarlık gücünün önemini gösteren çok veciz bir örnektir. Belediye bir kamu kurumudur. Tabi olduğu yasa ve mevzuata uygun olarak ama tüccar zihniyeti ile yönetilmesi gerekiyor. Sayın Başkan’ın en büyük handikabı meslek hayatının tamamını devlet bürokrasisinde geçirmesidir sanırım. Bir liralık işi 5 liraya mal etmek T.C. Devleti’nin yıllardır çözemediği problemi değil mi?
S- Canbalı Mahallesi’ndeki Akaryakıt İstasyonu’nun 2006-2007 Belediye’nin Faaliyet Raporları’nda gösterilmemesini neye bağlıyorsunuz?
Y- Sayın Başkan’ın belediyenin ticari faaliyetlerine pek olumlu yaklaşmadığını biliyoruz. Fırın, Akaryakıt İstasyonu, Otobüs işletmesi gibi belediye İktisadi Teşebbüslerinin her birinin ayrı ayrı olumlu işlevleri vardır. En azından denge unsuru olarak, sembolik de olsa bu işletmelerin hayatta kalması elzemdir. Sayın Erol Onur döneminde bu üç işten de zarar etmediği gibi mal ve hizmet kalitesi ve potansiyel açısından çok iyi durumdaydı. Ancak gönülsüz yapılan işten hayır gelmez. Sanırım Akaryakıt İstasyonunun zararı fırından daha çok olmuş ki görüntü kirliliği olmasın diye halının altına süpürülmüş.
S- Başkana yakın görünen isimlerin giderek zenginleştiği halkın ağzında sakız oldu. Dürüstlüğünüzle tanındığınız göz önüne alınırsa bu iddiaları nasıl yanıtlarsınız?
Y- Ben hakim ya da savcı değilim. Halkın gördüğü bir şey varsa neticede görevliler de görür herhalde. Ancak şunu söylemeliyim ki o mevkiler kimselerin tapulu malı değildir. Değirmene girip de una bulaşmadan çıkmak için çok sağlam durmak gerek. Sorumlu mevkide görev yaptığım süre içinde akçalı işlerde çok hassas davranmaya özen gösterdim. Ama şimdi geriye dönüp baktığımda 10 yıl boyunca her daim yanında ve yapılan her işte katkı koyma şerefini bizlere kazandıran bütün ömrüm ve tahsil hayatımda öğrendiklerimin misliyle fazlasını yanında öğrendiğim büyük üstat Erol Onur’un biz meclis üyelerini her türlü şaibeden uzak bir şekilde bu koca değirmende 10 yıl gezdirip lekesiz çıkarma becerisi asıl takdir edilecek yöndür. Bu vesileyle sütunlarınızdan kendisine sonsuz teşekkür ve şükranlarımı sunarım.
S- Meclis üyelerinden birinin AK Partiden seçildikten sonra ANAP’a geçmesini ve daha sonra da DP’ye destek vermesini etik buluyor musunuz? DYP’den seçilen Belediye Başkanı’nın bu üyeyi el üstünde tutmasının sebebi sizce ne olabilir?
Y- İkinci sorunuza cevap verirken kişilerin kişisel çıkar amaçlı olmadıktan sonra parti değiştirile-bileceği yönünde bir beyanım olmuştu. Bu arkadaşımız da herhalde aynı sebeplerle parti değiştirmiş olabilir. Onu bilemem. Zaten iki partinin birleşme çalışmaları halen devam ediyor sanırım. Bu sorunuzun ikinci bölümünün cevabı da meclis aritmetiğinde açıkça görülmektedir.
S- Belediye Başkanı çevresi nedeniyle çok eleştiriliyor. Eleştiren ve sürekli uyaranlardan biri de sizsiniz. Başkanın, eleştirilere ve uyarılara kulak asmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz bunlardan rahatsız olmuyor musunuz?
Y- Başkanın çevresini eleştirmek haddim olmadığı gibi işim de değildir. Benim görevim icraatları eleştirmektir. Yaptığım eleştiri ve uyarıları dikkate alıp-almamak da kendisinin tercihidir. Aslında eleştiren uyaran birilerinin olması da icra makamı için bir şanstır bence. Ben rahatsız olmam, rahatsız olan kendisidir. Gerçekler acı ve can yakıcıdır. Ben gördüğüm yanlışı ifade ederken; Meclis çalışma kurallarına en çok riayet eden ve başkanlık makamına karşı gerekli saygıyı azami ölçüde gösteren bir meclis üyesi olduğum kanaatindeyim. Türkçeyi iyi kullanırım. Meramımı anlatmak için yeterli kelime haznesine sahibim ve eleştiri yaparken dahi kullandığım kelimeleri titizlikle seçerim. 14 senelik meclis çalışmaları sırasında hiç kimseye karşı en elektrikli oturumlarda bile hakaret içeren bir söz sarf etmemişimdir.


S- Genel seçimlerde görüldü ki, Karacabey’de DYP’nin oyları çok düştü. Bunda Belediye hizmetlerinin yetersizliği söylenebilir mi?
Y- Bu konunun değerlendirilmesi ilgili yöneticilere düşer herhalde.
S- Başkanın sık sık izine ayrılması ve yerini sürekli değişik isimlere bırakması doğru mu? Burada mavi boncuk dağıtılarak ince bir politika yapıldığı söylenebilir mi?
Y- Meclis üyesi seçilen herkes belediye başkan vekilliği yapabilir tabiî ki. Ancak genel teamül; başkanın izine ayrılırken kendi partisinden bir üyeye vekâlet bırakmasıdır. Ayrıca sayın başkanın dikkati çekecek kadar izin kullandığı da bir gerçektir.
S- Belediye’nin Karacabeyspor’la iç içe olması usulsüzlüklere ve yolsuzluklara zemin hazırlamıyor mu? Karacabeyspor için üç yılda trilyonları geçen harcamalar yapıldı. Bu rakamlar kimlerden nasıl toplanıyor? Belediye görevlilerinin yetkisi olmadığı halde Karacabeyspor adına para toplaması doğru mu?
Y- Yanılmıyorsam, bir dönem belediye başkanlarının yerel kulüplerde başkanlık yapması bakanlık tarafından yasaklanmıştı. Şimdi herhalde yine izin veriliyor. Ancak kulüp başkanlığının belediye başkanları için ekstra yük ve sorumluluk olduğu kanaatindeyim. Yasa, belediyeyi tüm sportif faaliyetleri ve sporcuları destekleme görevi veriyor. Desteği makul ölçülerde tüm kulüplere ve spor sallarına adil olarak yapmalı ama bu denli içine girmemeli derim. Hele hele belediye personeli bu işin içinde hiç olmamalı bence.
S- İçme suyu arıtma tesisinin parasızlık nedeniyle çalıştırılmadığı söyleniyor. Vatandaşlar gereğinden fazla klorlandığı için suyun koktuğuna dikkat çekiyor. Bunlar doğru mu?
Y- İçme suyu arıtma tesisi Sayın Erol Onur’un eseridir. Sayın Ergün Koç bir ünite ilavesi yapınca tozu dumana kattığı gibi utanmasa bunu ben yaptım diyecek. O Tesis, bilgisayar kontrollü tam otomatik bir tesistir. Çalışırken de bazı kimyasallara sürekli ihtiyacı vardır. Suyu yumuşatma aşamasında tuza ihtiyaç vardır. Sudaki tortuyu ve bulanıklığı gidermek için de alüminyum sülfat gerekir. Dezenfeksiyon işlemi, içinde klora ihtiyaç vardır. Bu tesis de çalışırken bu üç kimyasal periyodik olarak temin edilmek zorunda. 4 yıl içinde klor hariç kaç defada ne kadar tuz ve alüminyum sülfat alındığını ben de merak ediyorum doğrusu.
S- Trilyonluk Atık Su Arıtma Tesisleri neden çalıştırılmıyor?
Y- Medyada sürekli çevreci yönü ön plana çıkarılan Sayın Başkan’ın atık su arıtma tesislerini çalıştırmamasının iki sebebi olabilir. Ya ağır işletme maliyeti nedeniyle çalışma askıya alınmıştır. Ya da sınırlarımızdan gelen akarsuların bazı sanayi tesisleri tarafından yoğun kimyasal kirlilikle zehirlendiği bir ortamda, evsel atıkları arıtma çabasının abesle iştigal olduğu düşünülebilir.
S- Komisyon Raporu’na göre Belediye Fırın’ının 200 bin YTL zarar ettiği anlaşılıyor. Erol Onur, zamanında tıkır-tıkır işleyen ve sürekli kar eden fırının şimdi zarar etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özelleştirmeye yönelmek doğru mu?
Y-Fırının zarar etmesinin tek sebebi yönetim zafiyetidir. Bakınız, iyi yöneticiliğin üç ana kriteri vardır. Planlama-koordinasyon ve denetleme. Bu üç unsurdan birinin dahi eksik ya da yanlış olması durumunda başarılı olamazsınız. Belediye fırını belediyenin bünyesinde çalışmalıdır. Piyasada bir denge unsursu olduğu gibi; üretim ortamı, çalışma koşulları ve ürettiği ekmek kalitesi ile de örnek olmalıdır. Şimdi; iki yüz bin YTL zarar edene kadar nerelerdeydiniz? Demek ki denetleme hiç yok. İşleri taşerona ihale etmekle iş bitmez. Sayın Erol Onur dönemindeki uygulamayı anlatayım. Her şey apaçık ortaya çıkacaktır: Hamur yapımı gece yarısından sonra ikide başlar. Sabah altı otuz, yedi gibi ekmekler satış noktalarına gider. Sayın Erol Onur’la haftada en az iki defa belirsiz gün ve saatlerde onlarca defa denetime gittim. Ergün Bey kaç defa girmiştir acaba? Sabah ilk çıkan partiden örnek ekmek başkanlık odasına gelir ve şekil, renk, gramaj incelenir. Her akşam saat beşten önce fırın sorumlusundan fırının üretim raporu gelir. Kullanılan un miktarı, malzeme miktarı, üretilen ekmek sayısı, topladığı meblağ kontrol edilir. En ufak bir aksaklıkta üzerine gidilir. Bu uygulamanın sürdürüldüğünü sanmıyorum. Bu yaklaşımla daha çok zarar eder o fırın. “Saldım çayıra, Mevla’m kayıra” mantığıyla işletmecilik yapılamaz.
S- Bursa’ya yolcu taşıyan “Otobüs Seferleri”nin yok denecek kadar azaltılmasına ne diyorsunuz?
Y- Sanırım fırın işletmesindeki malum zihniyet burada da ön plana çıkıyor. Ancak bu konuda söyleyebileceğim farklı şeyler de olacak. Belediye’nin altı adet küçük otobüsü Erol Onur döneminde alındı. Bunların en az dördü her gün düzenli Bursa’ya sefer yapmaktaydı. Diğer ikisi ihtiyaten tutulur, bazı dernek, spor kulübü, sivil toplum kuruluşlarının talepleri halinde aracın mazotu ve şoförün harcırahının tahsisi edilen kuruluş tarafından karşılanması kaydıyla verilirdi. Özellikle de takip etmeme gerek kalmadan gördüğüm kadarıyla, maalesef belediyenin tüm hizmet araçları hiç bir kural düzen ve kontrole tabi olmadan, istismara çok açık bir şekilde keyfi olarak tüketilmektedir.
S- Belediye’nin Tahıl İşhanı’ndaki 42 esnaf oldu-bittiye getirilerek mağdur edilmiyor mu? Belediye’nin “ecri misil” diye tutturarak kiracıları mahkemelere sürüklediği bu konuyu aydınlatabilir misiniz?
Y- Hiç bir zaman sırf muhalefet etmiş olmak için olumlu olumsuz bakmadan her şeye “HAYIR” diyen bir meclis üyesi olmadım. Geçmiş meclis çalışmalarında ki tavrım tarafsız bir gözle incelenirse bu açıkça görülebilir. Ancak bu konuda sayın başkan işe başlarken yanlış başladı. Halen de ısrarla yanlış yapmaya devam ediyor. Konu esnafımızın müracaatı ile yargıya gitmiştir. Onun için bu konuda daha fazla söz etmek yanlış olur.
Ecri misil konusunda maalesef aynı yaklaşımı görüyorum. Son meclis toplantısında Belediyemizin hukukçusu tarafından izah edilmeye çalışılan ek yasa maddesi gayet açıktır. “Tahliye koşulları oluştuğunda” ibaresi ilgili yasanın nasıl yorumlanması ve kimlere uygulanacağı konusunda tartışmasız bir ışık tutmaktadır. İlgili ek madde ile “Kamu mülkü” niteliğinde sayılan Belediye’ye gayrimenkullerindeki “Kötü kiracı” olarak tanıma uyan; (Kirasını ödemeyen- Belediye mülküne zarar veren) kiracıların aylar, yıllar süren tahliye davalarına gerek kalmaksızın “Tahliye koşulları” oluştuğu gerekçesiyle Kaymakamlık makamı vasıtası ile kısa sürede cebren tahliyesine olanak sağlayan bir yol açmıştır. Ama yine meclis toplantısında Belediye hukukçusu tarafından açıklandığı üzere Belediye’nin 10 kötü kiracısı ile birlikte yüzlerce kiracıyı aynı kefeye koyarak ecri misil uygulamasına geçer iseniz yanlış yaparsınız. Ecri misil yasası çok açıktır. Kamu mülklerini sahibi ve yetkilisinin bilgisi, onayı ve rızası olmadan işgal ederek kullananlara karşı ve geçmiş sürelere müteallik olarak uygulanır. Bir nevi işgal ücretidir. Şimdi, siz onlarca yıldır ve bu dönemde sözleşme ile kiracı olan ve Belediye’ye karşı yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getiren yüzlerce kiracıyı fuzuli işgalci olarak değerlendirmeye kalkarsanız burada iyi niyetten bahsetmek mümkün olur mu?
S- Kaçak inşaatlar konusunda ne düşünüyorsunuz? Hal içinde kişiye özel lokanta yapılması suç değil mi? Bu konuda meclis üyeleri ne yaptı?
Y- Kaçak inşaatlar tüm Belediyelerin en büyük baş ağrısıdır ve maalesef gerek denetim yetersizliği gerekse siyasi gerekçelerle mücadele edilememektedir. Konu ile ilgili genel kanım, gözden kaçan veya görmezden gelinen her kaçak yapı geleceğin ölüm tuzağıdır.
Belediye ve meclis kişiye özel uygulama ve hizmet yapamaz; tabiî ki suçtur. Ancak yeni belediyeler yasası ile senelik teftişler kalktı. Bir noktada teftiş görevi “Meclis Denetim Komisyonu”na verildi. Ya da şikâyet halinde; şikâyet konusu ile sınırlı olarak bakanlık müfettişi gelmektedir. Samimiyetle ifade edeyim. Şahsen bir çok konuda rahatsızım. Ben de dahil olmak üzere görevlerimizi layıkıyla yaptığımızı söyleyemem.
S- Belediye’nin adrese teslim ihaleleri ya da ihale yapmadan verdiği işleri çok eleştiriliyor. Örneğin belediye çöplüğü’nün ihalesiz el değiştirmesi gibi uygulamalar görülmüyor mu? Bu durumlarda Belediye’nin yasalar çerçevesinde hareket ettiğini söyleyebilir miyiz?
Y- Bunlar çok hassas konular bir ihale hakkında olumsuz görüş bildirmek için çok somut deliller gerekir. Şahit gerekir. Meclis üyelerini suçlarken de insaflı yaklaşmak gerekir. Birçok şeyi sade vatandaş da görür ama vatandaşlık görevini tam yaptığı söylenebilir mi? Yol ortasında işlenen bir suç da bile savcılar görgü şahidi bulmakta zorlanmaktadır. Millet olarak otokontrol sistemini işletmezsek yanlışları düzeltmemiz imkânsızdır. Ama maalesef toplumuzda en masum ihbar ve şahitlikler bile muhbirlik suçlamasıyla algılanmaktadır.
S- Belediye Cumhuriyet tarihinde görülmeyen ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bunlardan biri de, Belediye Kademesi’ndeki bakır alüminyum, çelik gibi parçaların da içinde yer alabileceği olasılığı bulunan demirlerin ihale yapılmadan bağışlanması ya da satılması suç değil midir? Trilyonları bulabileceği söylenen hurdaların MKE’ye gönderilmesi gerekmiyor mu? Geçen yıl su yüzüne çıkan ve Meltem Gazetesi’nde de yer alan şaibeli durumla ilgili meclis ne yaptı? Bu konuyu biraz açar mısınız?
Y- Belediyeler İhalesiz hurda satışı yapamazlar. İhalesiz mülklerini kiraya veremezler. Yalnızca bazı acil veya ufak çaplı ihtiyaçlarını doğrudan temin yasasına istinaden encümen limitleri dahilinde en az üç teklifin en uygununu tespit ederek alım yapabilirler. Bildiğim kadarıyla bu konu da yargıya intikal etmiştir. Doğru kararı yüce yargı verecektir.
S- Güvenlik kameraları 24 saat çalışan ve 24 saat bekçi bulundurulan Belediye’de iki ayrı tarihteki bayram günlerinde buharlaşıveren bilgisayarlarla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Y- Bu konu da yargıya intikal etmiştir. Üzerinde yorum yapmak yanlış olur. Ancak kişisel kanım içeriden destek almadan hırsızlık mümkün değildir.
S- Belediye’nin birçok kararında olduğu gibi 21.02.2007 tarihli “Çöp dökme işleminin ton başına 40 YTL olmasını öngören” kararında Yazı İşleri Müdürü Vekili Talih Düzgören ile Hesap İşleri Müdürü Raziye Düzgören’lerin Encümen toplantılarında birlikte yer almaları ve kararlara birlikte imza atmaları doğru mudur?
Y- Bu konuda yasal bir engel olup olmadığını bilemiyorum. Ancak meclis veya encümen üyeleri toplantılarda doğrudan kendi şahıslarına veya birinci derece yakınlarına ilgilendiren bir konu olduğunda o madde görüşülür ve oylanırken oturumu terk ederler.
S- Belediye’deki gelişigüzel kadrolaşmaya nasıl bakıyorsunuz?
Y- Belediye yetişmiş deneyimli ve konusunda uzmanlaşmış olan kadroların çok hassas bir ayar ile uyum içerisinde çalışması gereken bir kurumdur. Liyakate önem verilmeli gelişi güzel keyfi uygulamalarla bu hassas denge bozulmamalıdır. Aksi halde performans ve verimlilik düştüğü gibi küstürülen gerçek uzman personelin geri kazanımı da vakit alacağından uzun yıllara sirayet edecek bir aksamaya neden olursunuz.
S- Belediye’nin çete zihniyetiyle yönetildiği söylentileri bir hayli yoğunlaştı. Bunlar gerçek mi? Bu konuda ne söyleyeceksiniz?
Y- “ÇETE” kelimesini belediye yönetimi için kullanmak ağır bir ifade olur. Ben böyle bir ifade içinde olmam. Benim için yetersiz yeteneksiz, kötü yönetici ifadeleri bile muhatabı için ağır tanımlamalardır. 2006 faaliyet raporu oylaması öncesi yaptığım konuşmada da mevcut tablo bir iflasın ifadesidir. Belediye kötü yönetilmektedir. Özel sektörde olsa böyle bir tablonun müsebbibini patron işten atar dedim. Arif olan anlar istifa eder.
S- Çalışmaları huzur içinde zarar etmeyen, saygın bir Belediye için sizce ne yapılmalıdır?
Y- Devlet; zarar eden veya batan bankaları ne yapıyor idi ise o yapılmalı. Sorumlusu gereğini yapıp istifa etme erdemliliğini gösteremiyorsa tüm meclis; gerçeği görmeli başkanı görevden almalıdır. Bu konuda en büyük görev başkanın mensubu olduğu guruba düşmektedir.
S- Sayın Özer, yerel seçimlerde siz herhangi bir yere aday olmayı düşünüyor musunuz? Sizce, Başkan Koç yeniden aday olursa kazanma şansı olur mu?
Y- İbrahim Bey, yerel seçimlerle ilgili görüş bildirmek için henüz çok erken. Daha köprülerin altından ne sular akar. Yaşayalım görelim.
Bu vesile ile şahsınız ve Meltem Ailesini, haklı olarak gündem yaratan cesur çıkışlarından dolayı kutlar, sütunlarınızda görüşlerimi açıklama fırsatı verdiğiniz için teşekkür eder ve tüm hemşerilerime saygılar sunarım.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.