Yaylalar Yaylalar

Bursa’ya yaklaşık bir saatlik mesafedeki Kocayayla’ya gittiğimde, denize inmekten yaylaya çıkmayı bilmediğimi gördüm.
Benim için yeşil güzeldi lâkin maviyle buluşmazsa olmuyordu.
Yaylaya çıkma geleneği daha çok güney illerine mahsustu zaten.
Buralarda o adet yoktu.
Belki de yaz mevsiminin çok ağır ve çok uzun olmamasından…
Keles’e yaptığımız ziyarette Keles’in 4 km. güneydoğusundaki Kocayayla’da konuk edildik önce.
Dolana dolana tırmandığımız yoldaki yeşil örtü farklı farklı tonlardaydı.
Ağaçların çoğunluğu karaçamdı. Yayla içinde de yer yer çam, meşe, gürgen, alıç, kavak ve erik ağaçları varmış.
Deniz seviyesinden yüksekliği 1.200 metre olan Kocayayla, Türkiye’nin en büyük yaylalarından biri olarak yaklaşık 400.000 metrekarelik açık çayır ve mera alanına sahipmiş. Bol oksijenli havası ile kalp, verem, akciğer, astım, anemi ve benzeri hastalıklar için tavsiye edilen nitelikler taşımaktaymış.
Sanatoryum misali bir hastane için ne kadar ideal diye düşünüyor insan hemen.
Kocayaylayla ilgili kısa bir araştırma yapınca daha neler öğrendim sizlere de anlatayım.
Kocayayla, içerdiği özellikleriyle ve stratejik konumuyla yüzyıllar öncesinden beri insanlar için önemli bir mecra imiş.
Bursa, İnegöl ve Atranos (Orhaneli)’tan önce Osmanlılar’ın hakimiyetine girmiş ve Bizans’a ait bu üç tekfurluğun ortasında epey stratejik bir konumda bulunduğu için buraların fethi sırasında üs olarak kullanılmış.
Osmanlılar’ın kuruluş dönemlerinde civardaki yörük aşiretleri tarafından Domaniç yaylarıyla birlikte yaylak olarak istifade edilmiş, ayrıca saray atları için nitelikli bir otlakiye vazifesi görmüş.
IMG-20130614-00342
Bir rivayete göre Orhan Gazi ile Nilüfer Hatun’un düğünleri de bu yaylada yapılmış.
Orta Asya’dan beri yazın müjdecisi olan hıdrellezde tüm yörükler bir araya gelip kurbanlar keser, dualar eder, yemekler yer, oyunlar sergiler, at koşturur, cirit oynar, gençler güreş tutar, ozanlar atışır hülasa topluca bayram yaparlarmış.
Aynı zamanda bilge ve ulu kişilerin mezarlarının ziyaret edildiği, “toy” adı da verilen bu şölenler şamanist gelenekleri içeren umumi bir kurban ziyafeti şeklinde gerçekleşir, katılan tüm Türk boylarına kurbandan birer parça verilirmiş.
Bu yıl 48.si düzenlenecek olan Keles Kocayayla Kültür Şöleni 29-30 Haziran 2013 tarihlerinde yapılacakmış.
Kelesli Özcan Ekmekçi’nin sıcak ev sahipliğinde yenilen yemeklerden sonra bize gözleme açan kadınlarla sohbete daldım biraz.
Sabahın yedisinden beri konuklar için gözleme yapıyorlarmış.
Yastağaçların başında, ellerinde oklavalar, kimisi açıyor kimisi ateş karşısında pişiriyor.
Geleneksel olarak düğünlerde bu gözlemeyi karşı eve hediye olarak götürdüklerini, düğün sahibinin de misafirlerine ikram ettiğini söylüyorlar.
Gençler bu konuda ne durumdalar sorusunu, “Onlar kek yapar!” diye cevaplıyorlar.
Anlaşılan o ki oralara özgü bu gözleme de yok olup gidecek…
Kocayayla’dan inip Rektör yardımcısı Prof. Dr. Müfit Parlak, Belediye Başkanı Süleyman Kaynak, BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş, Okul Müdürü Yrd. Doç. Dr. Bülent Gürbüz ve basın mensupları ile birlikte Keles’teki Uludağ Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’na gittik.
Bahçede bizi karşılayan öğrencilerle ayaküstü ama derince bir sohbet ettik.
Onlar ne yörenin kültür zenginliğindeydiler, ne de yeşilinde. Genç bireyler olarak sosyal hayat onlar için çok daha önemliydi.
Farklı şehirlerden gelmişlerdi ve Keles onlar için ziyadesiyle sakindi.
Buna rağmen ev kiraları yüksek, yeme-içme pahalıydı.
Sıkıntılıydılar ve sıkıntılarını bir çırpıda dile getirdiler.
Kendilerini dinleyen bizler vasıtasıyla anında yetkililerle yüz yüze gelip sıkıntılarını aktardılar.
Umarız aralarındaki diyalog sürer ve dile getirdikleri problemler biter gider.
Okulun ardından hep birlikte BESAŞ bünyesinde süt ve süt ürünleri üretecek olan fabrikaya geldik.
Burası Belediye’ye ait eski TEKEL binasıymış.
Şimdi içi yeniden düzenleniyor ve gerekli teknik donanımlarla donatılıyor.
Fabrikanın yolculuğunu bizlere layıkıyla anlatan Musa Bey’e çok sevdiğim yoğurt kaymağı ile ilgili bir endişemi sordum.
Bir çok yerde duyduğumuz gibi onlar da kaymağı margarinden mi imal edip yoğurdun üzerine yayacaklardı acaba?
Yoğurdun kaymaklı ya da kaymaksız olmasının teknik bir işlemden geçip geçmemesiyle alakalı olduğunu, hariçten kaymak uygulaması yapmayacaklarını söyledi.
Fabrika gezisinin ardından BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş ile çay eşiliğinde yapılan sohbette BESAŞ’ın ekmekle yakaladığı markayı süt ile sürdüreceğini anlıyoruz.
Ve kendisinden keçi çiftliği müjdesini de alıyoruz.
Belediye Başkanı Süleyman Kaynak ve BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş ile çay sohbeti
Dolana dolana tırmandığımız yolu yine döne döne inerek, sırtını dağa yaslamış, ayaklarını denize uzatmış cânım Bursamıza kavuşuyoruz…
Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat derler ya hani,
Naçizane durum bundan ibarettir…
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.