Umudun hayal olduğu yerde
Yeni bir
yılın, yepyeni sabahında gün doğarken uyanacağız. Ne yapayım diyeceksiniz?
Limonlu ada çayınızı yudumlayıp kendinizle baş başa kalın. Güzelce hayal
kurmaya çalışın.
Eski yılları gözünüzün önüne
getirin, ne ummuşsunuz, ne bulmuşsunuz! Uygar bir dünyada mıyız, yoksa bizleri
bir uygarlık rüyasında uyutmak isteyenlerle karşı karşıya mıyız?
Oktay Akbal’ın dediği gibi: “Yeni
yılı geçmişimde kopmuş bir insan olarak karşılayabilsem. Her yeni yıla yeni
doğmuş girebilsem…”
Müthiş bir rüya gördüm. Bir yerlerim
mi açık kalmış anlayamadım. Bir şeyler olmuş, Türkiye baştan aşağı değişmiş.
Bu yıl tam bağımsızlık ilkesini,
ulusal egemenliği savunan siyasal partiler bir araya gelmişler. Altmış yıldır
ülkemizi yönetenlerin uyguladıkları aymaz politikaları, ulusumuzu dış para
kaynaklarına tutsak edenleri ve ülkemizi, kredi adı altında alınan borçlar
karşılığında, yabancıların istediği biçimde yönetenleri kovalamışlar. TBMM
halkımızın istemleri doğrultusunda ulusal çıkarlarımızı gözeten yasaları
çıkarmaya başlamış.
Bilimin ve aklın yol göstericiliğini
benimsemiş, kör inançları ilke edinen anlayıştan vazgeçmiş. Şanlı ordumuza dil
uzatmaktan utanmış. Terörü yok etmiş. İMF’yi kovalamış, sana borcum yok demiş.
AB’ye girmek için tavizkar bir tutum içinde olmayan, AB’nin bize el insaf
diyerek yalvardığı aynen birileri gibi önümüzde diz çökerek bekleyen, dünya
ülkelerinin gıpta ile baktığı bir yılın sabahındayım.
Yabancıların ülkemizde taşınmaz mal
edinmesine olanak sağlayan yasa iptal edilmiş. On binlerce yabancının aldığı
emlak ve araziler kamulaştırılmış bedelleri ödenerek halkımızın kullanımına
sunulmuş.
Atatürk’ün “Köylü bu yurdun
efendisidir” sözü hatırlanmış. Köylünün üzerindeki kotalar kaldırılmış. Herkes
dilediğini ekip, üretiyor. Eskisi gibi aile modeline dönülmüş.
KOBİ’ler durmadan işçi, çırak,
kalifiye eleman, usta arama ilanları vermeye başlamış. Kalifiye elemanda
futbolcu piyasası gibi transfer ücretleri ödenmeye başlamış. Hammadde
karaborsaya düşmüş.
TV’yi açtığımda Mali gibi
şaklabanları göremediğimiz. Düzeyli eğitici bilgi verici programlar
izleyebiliyorum. Bol bol türkü dinliyorum. Paparaziciler, televoleciler abesle
iştigal edemiyorlar. Kültür ve sanat etkinlileri için rekabet ediyorlar.
Emeğin kutsallaştığı ve en yüce
değer olarak benimsendiği, sömürünün ortadan kalktığı, komşusu açken kendisi
tok yatan insanların kalmadığı, döneklerin, liboşların, sol gösterip sağ
vuranların, sermayeye şirin görünenlerin, dincilerin, devleti hortumlayanların,
populistlerin (dalkavukların), sol sözcüğünü kirletenlerin… kenara
çekildiğini görmenin mutluluğuyla keyifleniyorum.
Devrim ilkelerine bağlı gerçek bir
Atatürk milliyetçisi ulusçu ve ulusalcı insanların sözünün dinlendiği, Yeni Dünya Düzeni, küreselleşme, liberalizm,
kapitalizm, şeriat, IMF, Dünya Bankası, ÇUŞ, savaş sözcüklerinin
hatırlanmadığı, unutulduğu bir dünya…
Taraftaki taraftar medyadaki
yalakalar ve medya sahipleri USA’ya tatile gitmişler geriye dönerlerken
gemileri batmış. Yanlış ve taraflı bilgi akışı ülkemizde ve dünyada kalmamış.
Tüm gerçekler olduğu gibi yalın ve sade olarak insanlığa aktarılmaya başlanmış.
Bol korumalı arabalar ortadan
kalkmış, milletvekilleri, bakanlar, belediye başkanları bisikletleriyle
dolaşmaya başlamış.
YÖK kendini lağvetmiş, en önemlisi
üniversite sınavlarını kaldırmış, eğitim ilkokuldan başlayarak her aşamada
parasız olmuş.
Herkese
sağlık bedava olmuş. (İlaçların marketlerde satılması ile ilgili konuşanların
tövbeleri sağlanmış). Rüyam hayalde olsa güzeldi…
Yazdıklarım hayalde ve umutta kalacak ama;
hayal edersek ve umut edersek yaşarız. Umudumuzu ve hayalimizi yaşama geçirmek
bizim elimizdedir.
Gerçek olan şu ki:2010 yılında cepheler daha
da netleşmeye ve keskinleşmeye başlayacak, kimyasal ayrışma şiddetleşecek ve
taraftarlar daha da netleşecektir
Yeni yılda tüm dileklerinizin
dilediğiniz gibi gerçekleşmesidir. Daha mutlu ve umutlu bir yıl dileğiyle…