Sular yatağına çekilirken
Sular yatağına çekilirken…
Pazartesi gecesi Mustafakemalpaşa Belediye Düğün Salonu’nda Kafkas Kültür Derneği’nin Kafkasya’dan getirmiş olduğu Adigey Devlet Tiyatro’su Damatlar adlı oyunu sergilendi.
Dernek Başkanı Karaorman Köyü Muhtarı Ramazan Beysi’yi yürekten kutluyorum. Siyasetin zirve yaptığı şu günlerde “Tiyatronun ne önemi var” diyebilirsiniz. Ancak tiyatronun konusu tam şu günlerde ki Türkiye diyebilirim. Kısaca aktarayım: Nasiphan ile Batıray birbirlerinden ayrılmış insanlar. Böyle olmasına karşın birbirlerini hala yüreklerinden atamamışlar. Birbirlerine karşı olan sevgi ve ilgilerini ilginç şekilde ifade ediyorlar. Aşklarını herkes bilmektedir. Yaşadıkları köye Suzan adında bir genç kız gelir. Batıray genç kıza ilgi duyar. Batıray yakın arkadaşı ile konuşur, birlikte plan yaparlar. Batıray Suzan’a önce arkadaşlık, ardında da evlenme teklifi yapar. Teklif kabul edilmez. Kıza zorla kaçıracakları söylenir ve tehdit edilir. Çevrenin bu işten haberi olur. Batıray’ın Suzan’ı kaçıracağı gece, Suzan’ın yerine Nasiphan yatar. Batıray genç kızı kaçırır. Kaçırdığı kızın yüzünü açtığında görür ki, Suzan değil, eski karısı Nasiphan’dır. Şaşırır, hem de bu işe çok sevinir. Nasiphan ile tekrar bir araya gelmişlerdir. 3 gün 3 gece düğün yapılır. Perde kapanır. Kel alaka dediğinizin farkındayım. Günümüze gelecek olursak; Türkiye’de 12 Eylül’den sonra hepimiz bir yerlere savrulmuştuk. Batıray’ın istemese de yeni bir hanım aradığı gibi bizde bocalıyorduk. Cumhuriyet Mitinglerinden sonra hepimiz yerlerimizi bulmaya başladık. Eski göz ağrılarımızın yanına gitmek bizleri mutlu etmeye başladı. Başka bir deyimle sular kendi yataklarına çekilmeye başladı. Bunu gören kan içici emperyalistler yeni yeni tuzaklar hazırlamaya koyuldu. Oyun içinde oyunlar oynanıyor. Oynanan oyunları tam anlıyoruz dediğimizde, yepyeni bir oyunla karşılaşıyoruz. Aklımızı fikrimizi tam bir kaos içine sokuyorlar. Ne yapmalıyız: Öncelikle mantıklı ve sağduyulu olmalıyız. Kendi çevremizle tartışarak birbirimizin eksiklerini tamamlamalıyız. En güvenilir doğruyu bulup başkalarıyla paylaşmalıyız. Bu da birbirimizi anlayarak olur. Bugüne kadar yaptığımız sığ tartışmaları kenara bırakmak zorundayız. İster merkez sağda, ister merkez solda olalım. Güç birliğinin önemine inanmak zorundayız. Birlikten kuvvet doğar. Bir de şunu asla unutmayalım: Barajı geçmeye şansı olmayan partilere verdiğimiz her oy iktidar partisine verilmiş olacaktır. Aynı şekilde sandığa atılmayan her oy da iktidara gitmiş olacaktır. Seçimin sonucu ne olursa olsun, sorumlusu bizim bir tek oyumuz olacaktır. Önemsemediğimiz işte o bir oylar bir araya geldi mi neler olur neler? Hayali bile çok güzel. 22 Temmuza hazır olalım. Ozanın dediği gibi: “Gelin canlar bir olalım. Münkire kılıç vuralım. Tevekeltü teal Allah.”