Su-suzluk

            Mart
ayının yirmi ikisi Dünya Su günü.

            Gökyüzünden
yağarken rahmet dediğimiz, yeryüzüne indiğinde göl, ırmak ve deniz halindeyken
alabildiğine kirlettiğimiz su. Önemini kavrayabildik ki, yılda bir kez de olsa,
sana gün ayırmışız.

            İnsan
Dünya’ya gelirken önce hava sonra su ile tanıştırılıyor. Dünya’ya tertemiz
konsun diye. Ebe su ile yıkıyor. Sonra yaşam. Ve yaşamın sonunda tekrar,
kirlenmiştir diye imam yıkayarak gönderiyor öbür aleme.

            Doğuş ve
ölümde su…

            İnsanoğlu
sanayi devrimi ile birlikte büyük topluluklar halinde yaşamaya, suya özleme
başladı. Hem de sanayi üretimi sırasında çevresinde biriken atıkları,
beğenmediklerini, zararlı gördüklerini akarsulara, denizlere atarak kurtulmaya
çalıştı. Ama son 30 yılda kendi pisliğinin içinde kaldı. Kirlilik geri tepti.

            Allah
yerküreyi yaratırken; 4’te 3’ünü su yapmış. Belki kullarım şaşırır diye
ateşküre arasına da yer altı suyu depolamış. Ancak biz o kadar çok şaşırdık ki
yeryüzü sularının çoğu kullanılmayacak derecede kirletildi. Bazı yerlerdeki
göller tarla yapmak amacı ile kurutuldu. Ve 2010 yılına gelindiğinde yurdum
insanı yerin 150-200 metre
altından su çıkarıp kullanıyor. Kilometrelerce öteden kaynak sularını
damacanalara, şişelere doldurarak içmeye çalışıyor.

            2009 yılı
içinde İstanbul’da Dünya Su Sempozyumu yapıldı. Dünya üzerindeki suların
çoğunun kirlendiğine, yer altı sularının kullanılmasının kontrol edilemediğine
dikkatler çekildi.

            Sizlere su
ile yazılmış birkaç sözü anımsatarak; dikkatinizi çekmek istiyorum.

*Su tüm yaşamın kaynağıdır.

*Bu yüzyılın savaşları petrol için veriliyorsa, gelecek
yüzyılın savaşları su için yaşanacaktır.

*2025 yılında dünya nüfusunun üçte ikisi su kıtlığı ile
karşı karşıya gelecektir.

*Bugün dünyanın yüzde otuzu susuzluk çekiyor. Bu oran
1970’li yıllardan iki kat fazla.

*Dünya’da iki milyar insan içilebilir kalitedeki sudan
yoksun ve her yıl 1,5 milyon insan suya bağlı hastalıklardan ölmekte.

*Petrolsüz milyonlarca yıl yaşadık ama! Susuz birkaç gün
yaşayabilir miyiz?

            İklim
değişikliğinin (Küresel ısınma) insanın sanayi devrimi ile yol açtığı bir durum
olduğunu biliyoruz. Kuraklıkta iklim değişikliği sonucu. Üç yıl önce tüm
yurdumuzda su kıtlığı çekiliyordu. Büyük kentlerimiz susuzluk krizi yaşadılar.
Bu yıl tam tersi oldu. Yurdumuzun her bölgesinde aşırı yağmurlardan seller
oluştu. Kar yağacak mevsimde yağmurlar yağdı. Afetler oluşturdu. Karacabey’in
dört tarafını sular sardı. Ancak kullanılacak su değil, kirli suydu bunlar.

            O halde
yapabileceğimiz tek şey suyu akıllı kullanmak. Biraz özenli olduğumuzda, ne
boyutta su tasarrufu yapabileceğimizi araştırmalar belirlemiş.

1-Sebzeleri yıkarken, traş olurken, dış fırçalarken musluğu
kapatın.

2-Bulaşıkları makinede yıkayın.

3-Daha kısa duş alın.

4-Gereksiz yere sifon çekmeyin.

5-Klozetin deposuna 1 litrelik dolu su şisesi koyun.

Evinizde yılda ortalama 140 ton suyu kurtarırsınız.

            Çiftçilerimiz
yüzeyden sulama (Vahşi sulama) yerine damlama sulamaya yönlendirilmeli. Fazla
su toprağın tuzlanmasına ve yanmasına yol açıyor. Damlama sulama hem su
tasarrufu hem de bitkinin ihtiyacı kadarını dengeleyecektir.

            Türkiye, son
elli yılda Marmara Denizi’nden daha büyük bir yüz ölçüme karşılık gelen bir
milyon 400 bin hektarlık sulak alanlarını kaybetti. Yani var olan sulak
alanların yarısını kaybettik. Bu alanlar kurutuldu ve tarla alanına
dönüştürüldü. Kalan sulak alanlarımız hızla kirlenmekte veya yer altı sularının
hoyratça kullanılması nedeniyle göllerimiz kurumaya başladı. Derelerimiz yaz
sezonunda denize ulaşmadan buharlaşmaktadır.

            Dünyada
her gün 4 bin insanın susuzluktan öldüğünü düşününce, bizim de gelecekte aynı
duruma düşeceğimizi görür gibiyim.

            Hayrettin
Karaca şöyle der;

            “Kaybedilen
varlık, sadece toprak, bitki örtüsü ve su değildir. TÜRKİYE geleceğini
kaybetmektedir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.