Şafak’ın eteği

Kişiliğinin ve yaydığı enerjisinin dış görünümünün üzerine çıktığı insanlar vardır hani.
Onların parlak bir ışığı vardır ve sadece o ışığa takılır kalır insan.
Kişinin ışığı o kadar kuvvetlidir ki, ne üzerindeki kıyafeti, ne boyu, ne kilosu, ne gözünün rengi, ne de başka bir şeyi görülmez olur.
Dalga dalga yaydığı o ışık haresi çevresindeki herkesi kendisine çeker.
İnsanları adeta büyüleyen bu insanlar yaşadıkları her zorluğun üstesinden kolayca gelirler. Üstelik bunu yaparlarken karşılarındaki kişilerin duygularını sömürmez, doğal davranışlarıyla kendilerine acınmasına fırsat vermez ve dolayısıyla hayranlıkla karışık bir saygı uyandırırlar.
Şafak Pavey de işte onlardan birisi
Türkiye’deki geleceğini aşkı uğruna terk ederek çok genç yaşta evlenip İsviçre’ye giden, orada geçirdiği bir kaza sonucu sol kol ve sol bacağını kaybeden, hemen ardından da kocası tarafından terk edilen Şafak’ın hayata tutunuş hikâyesi İsviçre’de tedavi gördüğü hastanenin akademik araştırma konusu olmuş. Uzun süren bir çalışma sonucunda hazırlanan 500 sayfalık tez benzer hastaların tedavisinde kullanılmış.
Kazadan bir sene sonra Londra’da okumaya giden, Uluslararası İlişkiler ve AB politikaları üzerine iki bölümden mezun olan, üst lisans yapan, daha sonra da Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Dünya Sekretaryası’na atanan ilk kalem olan Şafak Pavey bu görevi dolayısıyla yıllarca mülteci kamplarında bulunmuş.
Son seçimlerde milletvekili seçilerek Meclis’e giren Pavey’in Meclis’in giyim kurallarına riayet ederek etek-ceketten oluşan döpiyesini giyip gelmesi basın tarafından haber yapılmıştı.
Şafak; eteğinin altından görünen protez bacağına aldırmadan ve kıyafet konusunda kendisi için hiçbir mevzuat değişikliği talebinde bulunmadan her zamanki güler yüzüyle Meclis’teki yerini almıştı.
O kendisi protez koluna ve protez bacağına alışıktı ama diğer insanları rahatsız etmemek adına bunları ulu orta sergilemekten kaçınırdı.
Bir yandan Şafak’ın kendisiyle barışık tavrı, bir yandan da görmediğimiz bir şeyin varlığını reddettiğimizden olsa gerek onun bu protezlerle yaşıyor olduğunu düşünmezdik bile.
Her zaman pantolon içinde saklanan o takma bacağı ilk kez etek altında, apaçık ortada gördüğümüz için bu kadar etkilendik belki de.
Oysa ki bu durum Şafak’ın her gün yüz yüze olduğu kendi gerçeğinden başka bir şey değildi.
Şimdilerde kendisinin de, dolayısıyla diğer kadın milletvekillerinin de Meclis’e gelirken pantolon giyebilmeleri çalışmaları yapılıyor.
Diğer kadınlar rahat etsin diye bu düzenleme şimdiye kadar söz konusu olmamıştı.
Şafak’ın sebep olduğu bu düzenleme esasen kimin için yapılacak diye düşünüyor insan. Şafak rahat etsin diye mi, yoksa Şafak’ın bacağını görmekten rahatsız olanlar rahat etsin diye mi?
Belki aslında o takma bacağın hiç saklanmaması gerekir. Ve o kolun da… Diğerlerinden farklı bir kolu-bacağı var diye sürekli uzun kollu kıyafetlere, pantolonlara, uzun eteklere mahkûm olmamalı insan. Şortunu da giyebilmeli rahatça, kolsuz bluzunu da.
Şafak gibi organlarını kaybetmiş insanlar toplumda az değiller.
Ya bir kaza sonucu ya da doğuştan bazı organları eksik ya da farklı olan insanlar var.
Bedenlerindeki bu özel durumlar onların diğer insanlardan farklı yaşamalarını ya da farklı muamele görmelerini gerektirmez.
Bütün yaşadıklarına rağmen her daim güler yüzlü duruşuyla Şafak hepimize gösterdi ki, sağlam ve sağlıklı bir zihne sahip olunduğu sürece geri kalan her şey teferruat.
Eğer ki başarı organ bütünlüğüyle doğru orantıda olmuş olsa, bedeni sapasağlam kişilerin hepsinin hayat içerisinde başarıyı en üst noktadan yakalamış olmaları gerekmez miydi?
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.