Ruhsar Demirel BUİKAD’a konuk oldu

BUİKAD’ın düzenlediği Zirveden Gelen Topuk Sesleri paylaşım toplantılarının 19.sunun konuğu MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Eskişehir Milletvekili Ruhsar Demirel idi.
Toplantıya gitmeden önce kendisini tanımak amacıyla kısa bir dolandım Google’da. Aynı yaşlarda olduğumuzu görünce aynı dönemin çocuklarıymışız demek dedim.
Kendisini dinlediğimde de 60’lı yılların çocuklarına sihirli bir değneğin değmiş olduğuna olan inancım kuvvetlendi.
Hakkında sert yazılar da vardı yazılan.
Toplantı esnasında bunların kaynağını da açıkladı. O meşhur “cahil cühela, garip gureba” söyleminin gerçek çıkış noktasını ve yanlış ifadelerle nasıl yayıldığını anlattı.
Medyada olanların başına çok gelen bir durumdur bu. Konuşmanızın içinden alınarak farklı anlamlar yüklenen bir cümle peşinizi bırakmaz bir türlü…
****
Açılış konuşmasını yapan BUİKAD Başkanı Özlem Baş Bayraktar, konuşmasının ve barkovizyondaki BUİKAD tanıtımının ardından sözü Ruhsar Demirel’e bıraktı.
Ruhsar Demirel sözlerine kendisini tanıtarak başladı. Akademik kariyeri sınırları zorlayan bir doktor kendisi.
Çocukluğundan beri edilgen değil etken olmayı istemiş Demirel. Yıllar sonra karşılaştığı ilkokul öğretmeni kendisine “zaten sen hep böyleydin” demiş.
İnsan 7’sinde neyse….
Hayatın bir tercih olduğundan ama son zamanlarda tercihlerin dikte ediliyor olmasından ziyadesiyle rahatsız.
Bütün kadınlar gibi o da önce bir insan olarak sonra da bir kadın olarak kendi tercihlerini yaşamak istiyor.
Ne kadar doğuracağımız, nasıl doğuracağız, nasıl yaşayacağız biz karar verelim diyor.
Türkiye’yi bir ebeveynin yönettiği bir eve benzetiyor. Her odasına dalıp çıkan, her anına müdahil olan bir ebeveyn.
Ve o biri sürekli ne yapıp yapmayacağımızı söylüyor.
Siyasete girme sebeplerimden biri de tek ebeveynli aileye isyanımdır diyor. İleride ben elimden geleni yaptım demek istiyorum diyor.
Demirel kadınların artık daha fazla görünür olmalarından yana.
Erkeklerin de kadınların güçlenmesinden yana olduklarını söylüyor. Ama o kadın kendi kızları olduğu sürece geçerli bir fikir bu. Karıları ya da gelinleri için değil…
Kürtaj lafının ilk kez bu iktidar döneminde böyle uluorta konuşulduğuna dikkat çekiyor.
Ne mahrem kaldı ne özel. Hem de mahremiyete en önem verenler tarafından diyor…
Üstelik artık katılımcı demokrasi konuşuluyor ve siyaset artık sadece mecliste değil her yerdeyken…
Kadının Türkiye’deki ve Meclis’teki yerine geliyor söz.
Sade ve şık giysiler içindeki Ruhsar Demirel konuşurken hem çok rahat, hem sakin ve hem de esprili. Çok hoş örneklemeler yapıyor.
Türkiye’de babalar rahattır, her işe anneler koşar. İşte her işe koşan o anneler veli toplantılarında, okul aile birliklerinde, derneklerde böyle organize olmayı öğrendiler diyor.
Kadınların pratik zekasının yüksekliğini, pek çok işi birarada yapabiliyorlar olmalarıyla açıklıyor.
Kendi deneyimlerinden sentezler yapıyor.
Erkekler iktidarlarının kaybından korkuyorlar, erkek dünyasına girdiğinizde önce sizden ürküyorlar. Size inandıktan sonra da size ‘kapıyı açacak’ hale geliyorlar diyor
Erkekler de haklı aslında, biz onların hep annesi olmuşuz, arkalarını toplamışız, onlarla hiç iş arkadaşı olmamışız diyerek kadını kadınlığıyla yüzleştiriyor..
“Bir anda karşılarına çıkan bu yeni tip kadından ürkmelerine şaşırmamak da lazım. Bir yandan da hem iş kotaran kadının rahatlığını ve kendisine iş bırakmamasını seviyorlar, hem de ‘koltuk elden gidiyor mu’ düşüncesinden rahatsız oluyorlar.” diyor
Onların kafası kadın hakkında karışık iken, aslında kadının kafası da kendi yeri için karışık.
Her ne kadar aktif hayata karışıp dışarıya açılsalar da genlerine kodlanan eziklikle başarılarını paylaşmaktan dahi imtina ediyorlar. Belki biraz kadın kurtluğundan olsa gerek, birbirlerini desteklemiyorlar.
İş dünyasında yer alan kadınların örgütlenmeye başlamaları kendilerine güç kazandırıyor.
Ki BUİKAD da bu örgütlenmelerde epey ciddi yol almış durumda.
Kadınlar siyasete küsüyor mu? diye bir soru geliyor.
“Küsmüyor ama defalarca seçime girme şansları yok. Seçildi seçildi, bir dönem idare ediliyor. Çocuklar, analar babalar, eşler bir dönem ses etmiyor. Kadın ikinci dönemde seçilmemişse üçüncü dönem için deneme yapamıyor. Mecburen dönüyor evine.” diyor
Kadın olarak siyasette var olmak zor. Her yerde olduğu gibi siyasette de öncelik erkeklerde.
Buna en iyi örnek, CHP Vakfıkebir Belediye Başkanı aday adayı emekli hemşire Sevcan Pank’ın, partisinin ilçe için erkek aday göstereceğini öğrenince, sosyal paylaşım sitesinde takma bıyıklı bir fotoğrafını paylaşarak kararı protesto etmesi olsa gerek.
Partilerde yer alan kadınların ülke genelindeki görev dağılımına dikkat çekiyor Demirel.
Kadın olarak il başkanı hiç yok, sağlam ilçelerde ilçe başkanları var ve sadece ‘1’ kadın belediye başkanı var diyor.
Kadının siyasetteki yeri genelde milletvekilliğine kilitleniyor. Bir partide kaç kadın milletvekili olduğuna bakılıyor.” diyor.
Şirketlerdeki özürlü kadrosu gibi neredeyse.
Bir tane kadın olsun sembolik olarak bizi kurtarsın mantığı hakim.
Kadın olarak seçim dönemlerinde yaşadıklarını anlatıyor.
Cem Yılmaz’ın da dediği gibi kadının olduğu yere ister istemez düzen ve nizam geliyor.
Yine kadınların siyasete girişlerindeki şartlara geliyor söz.
Erkek siyasetçiler için fazla kriter istenmese de kadınlar için donanım çok önemseniyor diyor.
Kaç diploma, kaç dil, hangi okul, hangi iş…..
Erkeklere sorulmayan ne varsa kadınlara soruluyor diyor…
Kadının siyasette kalabilmesi için hem ailesi tarafından desteklenmesini hem de çok dolu olması gerektiğini söylüyor.
Mızmızlanan, sürekli yakınan ve sitemkâr olan aile fertleri de kadını eve çekiyor. Dolayısıyla bir erkek kadar rahat çalışamıyorlar.
Hele de milletvekilliği gibi uyanılan yerde uyumama gibi bir ihtimal varken….
İş kadınlarından oluşan gurupla ettiği bu sohbette kadının sadece siyasette ve iş dünyasında üretici olarak var olmadığını.
Aynı zamanda dünya ekonomi piyasasında önemli bir figür olduğunu söylüyor..
Çünkü tüketimde ipler kadının elinde.
Başarı nedir sorusuna, “başarı sizin kendinizi görmek istediğiniz yerde olup olmadığınızdır, insana göre değişir ve görecelidir.” diye cevaplıyor.
Siyasette teşkilattan gelinerek yapılmalı ve en az “1” kez kongre yaşanmalı diyor.
“Siyaset ne diyecek olursanız;
Siyaset bir iş değil. hobi değil.
Bir amaç ve bir uğraş” diyor.
Son olarak “hayatı dengeli götürmeli” diyerek sözlerine son veriyor.
BUİKAD Başkanı Özlem Baş Bayraktar geceye katılımına istinaden kendisine kadın figürlü bir heykelcik armağan ediyor.
Konuşmasının bitiminin ardından hepsi kendi dallarında isim yapmış kadınlar tarafından etrafı çevriliyor Demirel’in.
Kadınların soracak ve anlatacak o kadar çok şeyleri var ki.
Çıkışta birebir tanışıyoruz kendisiyle. Kısacık ettiğimiz özel sohbetten ve ayrıca tanışmış olmaktan memnun vedalaşıyoruz.
Onları lobideki sohbetleriyle baş başa bırakıp ayrılıyorum.
Ve her toplantıya birbirinden özel isimler davet ederek kadınlara farklı bakış açıları sunan BUİKAD’ın bir sonraki konuğunu merak ediyorum.
cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.