Peynir ve Amerikan Kültürü

Devrim tarihimizin en önemli iki atılımı 1 Kasım tarihlidir. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın zaferle sonuçlanması sonrası, henüz İzmir’in dumanları tüterken ve Mudanya Mütarekesi ardından İtilaf devletleri, İstanbul hükümetini Lozan’da toplanacak barış görüşmelerine davet etti. Bu davet üzerine Mustafa Kemal ve arkadaşları ilk büyük devrimini yaparak 1 Kasım 1922 günü Osmanlı saltanatına son verdiler.
Yine bir başka 1 Kasım gününde, 1 Kasım 1928 tarihinde, Harf Devrimi ile kültürel planda büyük bir devrimci atılım başladı. Harf Devrimini 12 Temmuz 1932 tarihinde Dil Devrimi izleyecekti. Harf Devrimi ile Dil Devrimi birbirinin ayrılmaz iki parçasıdır. Yaklaşık 90 yıldır, bir yandan gericiler, bir yandan kültür emperyalizmi bu iki devrimin can düşmanı olmuşlardır. Zaten Ulusal Kurtuluş Savaşımız sırasında da bu 2 güç birlikte hareket etmiştir.
Gericilerin gücünün yetmediği yerde, emperyalizm, emperyalizmin gücünün yetmediği yerde gericilik bu iki devrime saldırmıştır. Ne yazık ki özellikle 1950 sonrası, görece başarılı olmuşlardır. Özellikle de kendilerine “aydın” adını veren, Batıda ya da misyoner okullarında okuyanlar Cumhuriyetin Kültür Devrimini alt etmek için koçbaşı rolünü üstlenmişlerdir.
Geniş halk yığınları, bu sözde aydınlarla inceden dalga geçmişlerdir. Tıpkı Lale Devri “aydınları” ile 200 yıldır alay edildiği gibi…
Alay etmeyi gerektiren komik olaylarla sıklıkla karşılaşıyoruz. Bir kez Amerikan kültürüne teslim olunduktan sonra, bilimselliği, neden-sonuç ilişkisini kaybettikten sonra, komik olmamak elde değildir.
Batı kaynaklı filmlerde fotoğraf çektirme sahnelerinde sıklıkla görürüz. Fotoğraftakilerin güler yüzlü görünmesi için poz verenlerin hep birlikte, Türkçede peynir anlamına gelen cheese (çiiz okunur) sözcüğünü söylemeleri fotoğrafçı tarafından istenir. Gerçekten de bu sözcük söylenirken insanlar gülümser görünür. Bu durum artık evrensel kültürün bir parçası haline gelmiştir. Aynı sonuç için Türklerin de “i” harfini uzatarak “çiiz” demesi yeterlidir. Bilgili görünmek için bolca yabancı sözcük kullanmaya meraklı olanlar iş fotoğraf çektirmeye geldiğinde bu kez hep bir ağızdan “peynir” demeye davet edilmektedir.
“Çiiz” derken hafif aralanan dudaklardan görünen dişler nedeni ile gülümser bir görüntü ortaya çıkarken, “peynir” derken sımsıkı dudaklar nedeniyle asabi bir görüntü ortaya çıkmaktadır.
Fotoğraf çektirme sahnelerinde “peynir” demenin önünü açan ise çok iyi İngilizce bilen, ancak hayattan kopuk çevirmenler olmuştur. Onlarca sinema ya da TV filminde fotoğraf çektirme sahnelerinde bu komik durum tekrarlanmaktadır. Sanatsal değeri en yüksek filmlerde bile karşılaştığımız bu komik sahne filmin ciddiyetine o anda son vermektedir.
Bu komikliğe yol açan ise, “neden” sorusunu asla sormayan, soramayan, ezberci Batı hayranı “aydınlar” olmaktadır. Birkaç saniye olsun, fotoğrafçının neden durup dururken peynir dedirttiğini sorgulama gereği duymuyorlar…
Kültür, sadece, yabancı dil bilmekle edinilmiyor. Yazının aracı alfabeden başlayıp, anlaşmanın aracı dilden geçiyor. Ulusu sımsıkı bağlayan kültürle pekişiyor. Ama hiçbir zaman tamamlanmıyor. Tamam dediğimiz anda kaybediyor, hatta komik olabiliyoruz.
Pusulamız bir kez yanlış göstermeye görsün…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.