Oyları bölmeyelim, ikiyle çarpalım… (*)

Kamuoyu yoklamaları, partilerin oy oranlarını aşağı yukarı
gösteriyor. Meydanlar, liderlerin, bağırmaları, karalamaları, hiç bir anlama
gelmeyen imalarından; ortalık bandrolsüz kasetlerden geçilmiyor. Renksiz
seçime, siyasi ve ideolojik anlamda renk katabilme ve kamuoyunun dikkatini
çekebilme potansiyeli, bağımsızlarda.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun Bursa Bağımsız adayı
Mehmet Deniz Büyük; bu potansiyele rağmen medyanın ilgisizliğinden şikayetçi.

Bu yazı, bu serzenişe, ‘ateş olsam, bir cürümlük cevap’
olsun.

***

Türkiye’de 2002 yılı seçimlerinden bu yana, konu seçim ve
oy verme olduğunda, en çok duyduğum şey “oyları bölmeyelim” oldu.

Bu cümle, her duyduğumda, tüylerimi diken diken ediyor ve
bana, “seçimin, kazanma ihtimali en yüksek ata oynanan, ganyan türü bir kumar
olmadığını” tekrar tekrar hatırlatıyordu.

‘Oyları bölmeyelim’ diyenler;

– % 10 seçim barajının kaldırılması için kılını dahi
kıpırdatmayan,

– seçmenlerin kafası karışsın, hangi bağımsız adayın, kendi
adayı olduğunu bilemesin diye, bağımsızların oy pusulasına eklenmesi yönünde
anayasa değişikliğine koşar adım giden,

– partilere hazine yardımını üç milletvekili ölçütünden
önce, mecliste grup sahibi olmaya; “tukaka” parti grup sahibi olunca, onun
toplam oyunu geçen yüzde yedinin üzerinde oy alma ölçütünebağlanmasına, hiç
koşulsuz ve ses çıkarmadan destek veren;

– son olarak bağımsız adaylık ücretinin, 400 TL.sından 7500
TL.sına çıkarılmasına ön ayak olanlar lehine oy kullanmamızı istiyorlardı.

Zaman insanı değiştiriyor. O kadar karşı iken bu seçimde,
ben de “oyları bölmeyelim” çizgisine geldim işte.

Hatta “Bölmeyelim, ikiyle çarpalım” çizgisine…

“Nasıl yani?”

Gayet basit.

12 Haziran’da Türkiye’de iki ayrı seçim yapılacak.
Vereceğiniz bir oyla, hem oyları bölmemeniz ve hem de iki seçimde birden
kazanmanız mümkün.

“İki seçim mi?”

Evet, iki seçim.

Aslında kazanacağınız seçimlerden birisini, seçim; diğerini
ise, referandum-seçim olarak adlandırabiliriz.

Seçimlerden birincisi, herkesin malumu olduğu üzere, siyasi
partiler ve bağımsız adayların yer aldığı, meclise gidecek olan
milletvekillerinin seçimi.

Bu seçim, yüzde onluk barajın arkasına saklanan, oyları
mecliste temsil edilmeyen yüzde 25 seçmenin vergilerini de içeren bütçeden
aldıkları hazine yardımını utanmadan parti kasasına atan yüzsüz siyasi partiler
ile yüzde onluk seçim barajını, Alexvari incelikli bir vuruşla aşmayı ve 3.
sınıf demokrasi düzenini ters köşeye yatırmayı mümkün gören Türkiyeli
Vatandaşlar arasında olacağa benzer…

İkinci seçim, diğer deyişle seçim – referandum ise;

Halkın üçüncü sınıf bir demokrasiyle yetinmesini isteyen
hükümet ve muhalefet partileri ile emekten ve özgürlükten yana birinci sınıf
bir demokrasiye terfi etmek isteyenler arasında.

Oylarını bölmeden Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku
bağımsız adaylarına verenler;

ilk seçim için “bu ülkenin kaderinin çizileceği 12 Haziran
sonrasında biz de varız” diyebilmenin hesabındalar;

aynı oy pusulasıyla girilecek ikinci seçim (referandum)
sonucunda ise;

“Yüzde 10 barajının anlamsız olduğu bu seçimlerde
anlaşıldı. Seçim ve siyasi partiler sistemindeki antidemokratik uygulamalar,
‘takke düştü, kel göründü’ durumuna geldi. Artık mevcut statükoda ısrar
edemezsiniz.” demiş sayılacaklar gibi görünüyor.

Özetle, bu seçimin, bir milletvekili seçimi olması yanında,
seçim ve siyasi partiler sistemi meşruiyetinin temelinden sarsılmasına yol
açabilecek bir referandum haline getirme fırsatı elinizde.

‘Seçim sizin’.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.