Onlar Hep Vardı!

Onlar  hep vardı!..
            Yanı başımızda, arka sokağımızda, önünden geçip gittiğimiz bir kahvehanede, bir büfe tezgahının arkasında, bir fabrikanın vardiyasında, okulun önünde, hep onlar vardı…
            Ama biz onları açık açık göremiyorduk. Oysa onlar hiç yok olmadılar ki!
            Son günlerde yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. İlçemizde yanına uğradığım bazı dostlarım (siyasette ağırlıkları olduklarını sanan; eski ve yeni partililer), internetlerinde Fox Tv’de yayınlanmış olan bir haberden oluşturulan slayttan askerlerin boş dağlara bomba atarak, top atışları yaptıklarını izleyip birbirlerine faceboktan göndermekteler. Birde dağda ölü ele geçirilen teröristleri sürükleyerek araca alan askerlerimizi izlemekteler. Bunları izleyenler ne acıdır ki şunları söylemekteler. “Hocam görüyor musun? Bizim ordumuz neler yapmakta, yok yere mermi harcamakta paralarımız boşa gitmekte … Ardından afaki nutuklar çekiyorlar.
            Diğer slaytta da bak hele şunlara ölmüş insana bu yapılır mı?  İnsan haklarından dem vurmaya başlamaktalar. Acaba o teröristin o askerlerin şehit olmuş arkadaşlarına yaptıklarından haberleri var mı? Dostlar savaşta hiçbir hak yoktur. Sadece şu vardır. Ya öldüreceksin ya da öleceksin! İnsan bundan başka bir şey düşünemez. Yapılanı doğru mu buluyorum asla, ölene de yaşayanlar gibi saygı duyulması insanlığın erdemlerinden biridir.
            Ardından biraz eşeleyince şu çıkıyor. Orduya olan gizli kalmış düşmanlık. 27 Mayıs ihtilalini içlerine sindirememeleri, kabul edememeleri. Ardından içlerinden gelmediği halde 12 Mart ihtilalini de ilave ederek insanların asıldıklarını söylemekteler. Bu topraklarda huzur ve mutluluk içinde yaşamamızı sağlayan şanlı ordumuzu suçlamaktalar. Dünyada yapılanması bizim gibi hangi ülkede bir ordu var. Çocukları asker giderken kına yakan başka bir toplum gösterebilir misiniz?  Keşke hiç kimse asılmasa, öldürülmese; yüce Tanrı’nın verdiği canı Tanrı bildiği gibi alsa.
            İnanın toplumun bu hale gelmesinden ürkmeye başladım. Medya denilen bu illet olayları öylesine saptırmakta usta oldu ki; TV izlerken şaşırıyorum. Gazetelere bakarken gözlerime inanamıyorum. Tekrar tekrar okuyorum. Anlam veremiyorum. Arınç’a yapılacak olan suikaste nasıl inanıyorlar Fransızların deyimiyle repete ederek nasıl yayınlamaktalar.
            Satılık medyanın amacı net.  Cumhuriyeti yıkmak için askeri sindirmek yıldırmak. İktidara destek verenlerin bundan başka düşünceleri yok. PKK’nin bu işin zaten yıllardan beri taşeronluğunu yapmakta olduğunu bilmeyen kalmadı. Din simsarları da işin içine girdiler; çünkü onlar Cumhuriyeti asla içlerine sindiremediler.
 Yazımın girişinde belirtmeye çalıştığım yeni guruba, hepimizin tanıdığı bu sağduyu sahibi naif insanlara ne demeli? 
            Sözlerimi Nazım Hikmet’in 1945’te hapishaneden Piraye’ye yazdığı şiirle bitiriyorum:
            “Bursa’da havlucu Recep’e,
            Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman,
            fakir köylü Hatçe kadına,
            ırgat Süleyman’a düşman,
            sana düşman, bana düşman,
            düşünen insana düşman,
            vatan ki insanların evidir,
            sevgilim, onlar vatana düşman…”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.