Miras Yediler

Hanife Dere köprüsü ile Canbalı Köprüsü arasındaki çevre yolundaki, çift armatürlü beton direkleri saydım, 76 Adet. Bunları TEK monte ettirdi.

Canbalı köprüsü ile Çatrık arasındaki H1 Ad. galvaniz direği ise Karacabey Belediyesi monte ettirdi. Galvaniz direkler beton direğe nazaran daha pahalıdır. Bir beton direk, traversi armatürü, enerji besleme kabloları montajları ile beraber maliyeti 800 TL. civarındadır. 117 (direk)x 800 (montaj bedeli)=93.500 TL tutmaktadır. Her bir direk de 2 adet 250 w cıva buharlı ampül kullanıldığında ve günde ortalama 10 saat yandığında 2x 250x10x30=17550 k wat elektrik tüketimi söz konusu olur.

Türkiye çapında vilayet ve kasabalardaki çevre aydınlatma direklerinin maliyetini ve enerji tüketiminin hesabını sizler değerlendiriniz.

Bu Çevre yolu direklerinin maliyeti ile bir elektrik santrali kurabilir. Elektrik sarfiyatı ise bir elektrik santralinin üretime denk gelir. Bu santral hidroelektrik olursa, elektrik üretimi ile beraber taşkın ve sulama amacına da hizmet eder.

Türkiye elektrik enerjisinin % 55 ‘ini doğal gaz santrallerinden karşılamaktadır. Doğalgazı Rusya ve İran’dan İthal etmekteyiz. Döviz ödemekteyiz. AKP hükümeti iktidara geldiğinde Türkiye’nin borcu 220 milyar dolardı. Şu anda 550 milyar dolardır. Altı yılda, bu borca karşılık, üretime dönük hiç bir yatırım yapılmadı.

Türkiye’nin 1989 yılındaki borcu 36 milyar dolardı. Bu yıllarda biraz siyasetle de ilgilenmiştim. Rahmetli Erdal İNÖNÜ “Ülkenin borcu olmamalı, borçlu insanlar gibi devletin de borcu olursa boynu bükük olur” diyordu. İsmet İNÖNÜ Lozan Konferansında, en büyük mücadeleyi, kapitilasyonlar ve Osmanlı borçları için vermişti. Daha sonra da bu borçları 1950 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti ödedi.

Osmanlı İmparatorluğunun borçları için İsrailoğulları (o zaman devlet değildi) bu gün kuruldukları toprakları istemişlerdir. “Osmanlı borçlarını biz ödeyelim” demişlerdir. Padişah Apdül Hamit “Borç için vatan toprağı satılmaz” demiştir. Bugün ise her şey satılıyor.

Bir Başbakanımız “70 Cente muhtacız” dedi ve hükümetten ayrıldı. Ecevit Başbakan oldu. İthalat için paramız yoktu ve 3 ülke petrolsüz kaldı. Ecevit, Suriye’den bir şilep petrol almak istedi. Petrol parasının tamamı ödenmediği için şilep doldurulmadı. “Bir hafta,10 gün sonra borcumuzu kapatırız” denildi. Suriye’den gelen cevap, “Ödemenin tamamını yapın sonra şilebi dolduralım” denildi. (Petrol yoktu diyenlerin bu olay kulağına küpe olsun) Daha sonra gelen petrol evlerde tanklara konuldu. Hatta testi tencereler dolduruldu. Karaborsa yaratıldı.

Peki biz nereye gidiyoruz? Borcumuz 20 yılda 16 kat arttı. Gelecekte doğalgazın parasını ödeyemediğimizde, kesilme olursa (Rusya, borcunun ödemediği için Ukrayna’nın doğalgazını kesti) elektrik üretemeyiz, sanayimiz çalışamaz, üretim yapamayız, ihracat yapamayız, borç sarmalını çeviremeyiz.

Nedir, bu mirasyedilik?  Biz çok zengin ülke miyiz ki, bu kadar lüks’e düşkün olalım. Çevre yolunda gazete mi okuyoruz? Spor mu yapıyoruz? Arabamızın farları yanmıyor mu? Çevre yolu aydınlatmasını yaptıran siyasiler, bu yatırım ve elektrik sarfiyat bedellerini ceplerinden ödesinler bakalım, bunları yaparlar mı? Boşu boşuna elektrik yaktırırlar mı?  Belediye Başkanı Ergün Koç “Devlet parası ile cömertlik olmaz” diyor. Haklıdır. Yaptırdığı direklerin parası ile elektrik sarfiyatının bedellerini cebinden mi ödüyor?

Çocuklarımız, torunlarımız bu borçları öderken ne diyecekler, bize lanet okumayacaklar mı? Belki de “Toprağında dinlenmesinler” diyecekler.

Ülke batıyor, borçlar azalacağına çoğalıyor. Hiçbir tedbir alınmıyor. Artık devletler, diğer devletleri top, tüfekle istila etmiyor, ekonomi ile parçalıyor.

Ben Türkiye’nin EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞI vermek zorunda olduğuna inanıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.