Meclisin Duvarındaki “Hakimiyet Milletindir” Yazısı

“Hakimiyet Milletindir” sözünün Meclis Duvarına asılmasının üzerinden tam 92 yıl geçti.“Hakimiyet Milletindir” sözünün Meclis Duvarına asılmasının üzerinden tam 92 yıl geçti.23 Nisan 1920 tarihinde milli egemenliğin simgesi olarak açılan Büyük Millet Meclisinin duvarına bir gerçeğin ifadesi olan bu özlü söz, yaklaşık 5 yıl gecikmeli olarak 30 Kasım 1925 günü asıldı. İlginçtir, Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına ilişkin yasa da aynı gün kabul edilmiştir.Meclisin duvarına “Hakimiyet Milletindir” sözünün 5 yıl gecikmeyle asılmış olmasının Milli Kurtuluş için milli egemenliğe dayanarak yola çıkmasını sakatlayacak bir durum söz konusu değildir. Bu sadece taktik bir ayrıntıdır.  Nitekim o sırada İstanbul’da hüküm sürmekte olan Sultan Vahdettin ve Damat Ferit hükümeti hedefin Milli Egemenlik olduğunu çok iyi görmüşlerdir. Çünkü Mustafa Kemal Paşanın askeri üniformasını çıkartıp kongreler toplayarak Ankara’ya geldiği 27 Aralık 1919 tarihinden sadece 14 gün sonra, yani 10 Ocak 1920 tarihinde çıkardığı gazetenin adı, Hakimiyeti Milliye’dir. Yani Milli Hakimiyet. Ulusal Kurtuluş Savaşımızın stratejisini belirleyen, başyazılarının büyük kısmını Mustafa Kemal Paşa’nın yazdığı gazete…Mustafa Kemal Paşa Samsun’a çıktıktan sonra geldiği Amasya’da yayınladığı ünlü genelgede, 2. madde, “İstanbul hükümeti üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir” tespitini yaparken, ünlü 3. madde “Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diyerek milli egemenliğe vurgu yapmaktadır. Bu sırada Mustafa Kemal Paşanın üzerinde askeri üniforma vardır ve bu genelgeden 15 gün sonra Paşa, İstanbul’a dönmeyi reddederek askerlikten istifa edecektir.Atatürk ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişlerinin üzerinden 3 ay geçmeden 18 Mart günü İngilizler İstanbul’u işgal ederek Meclisi Mebusan’ı dağıtıp yurtsever milletvekillerini tutuklayacaklardır.  Bu durum Mustafa Kemal Paşa’nın öngördüğü bir durumdu ve derhal Ankara’da bir meclisin toplantıya çağıracaktı. Ankara’da 23 Nisan günü toplanan Meclis yetkisini “tanrının yeryüzündeki gölgesi” denilen sultandan değil milletten alıyordu.Mustafa Kemal Paşa’nın ne yapmak istediğini en iyi anlayan Sultan Vahdettin ve Damat Ferit olacaktı. 23 Nisan’da Meclisin açılmasından sadece 18 gün sonra İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları 11 Mayıs günü idama mahkum edilecekler, bu karar 24 Mayıs günü, yani meclisin açılışından 31 gün sonra Padişahın onayı ve Damat Ferit’in imzası ile yayınlanacaktı. “Tanrının yeryüzündeki gölgesi” padişahın egemenliği ile milletin egemenliği karşı karşıya gelmiş, sonuçta ulusal egemenliğin temsilcileri sadece Padişahı değil Düveli Muazzamayı yani emperyalizmi  de yenmişlerdi.Mudanya Mütarekesinden sonra İtilaf Devletleri Lozan’da bir barış konferansı toplanmasını istemişler, ancak bu konferansa İstanbul Hükümetini de davet etmişlerdi. Yani ulusun egemenliğine İstanbul’daki kukla padişahı ortak etmek istemişlerdi. Mustafa Kemal Paşanın bu hain girişime tepkisi çok sert oldu ve 1 Kasım 1922 günü Mecliste oybirliği ile saltanat kaldırıldı. Gazi’nin komisyon toplantısında bir sıranın üzerine çıkarak yaptığı konuşma çok ünlüdür.Gazi Mustafa Kemal bu büyük devrime o kadar önem verdi ki, 4 ay sonra 1 Mart 1923 günü Meclisin yeni yasama yılı açılış töreninde konuşmasının bütün ağırlığını bu büyük devrime verdi. Paşa uzun konuşmasını şu sözlerle tamamladı:“… Bu açıklamalarımdan sonra hep birlikte bakışlarımızı vicdanımızın aynası olan ulusa çevirelim. Orada erdemin, sözünün eri olmanın, bağlılığın, yenileşme isteğinin, egemenlik ve özgürlük aşkının sonsuz patlamalar halindeki ateşi yanmaktadır. Bu kutsal ateş kendi içindeki cehalet karanlığını yakacak ve bağımsızlığımızın önüne çıkacak tüm engelleri yıkacaktır. Ulus önünde, onun bağımsızlık hakkı önünde, onun yenileşmeye ve gelişmeye layık oluşu önünde her kuvvet ancak ulusun irade ve amacına uyarak yaşayabilir. Ulusun amacına ve iradesine uymayanların talihi yokluktur, çöküştür. Bu büyük iradenin önünde saygıyla ve boyun eğerek eğilelim.”Aynı yılın 29 Ekiminde Cumhuriyet ilan edilerek devletin adı konulacak, hızla diğer devrimlere girişilecektir.30 Kasım günü Meclisin duvarına “Hakimiyet Milletindir” sözünün asılması ile Tekke ve zaviyelerin kapatılması yasasının kabul edilmesi tesadüf değildir. Egemenliğin “tanrının yeryüzündeki gölgesi” olduğu fikrinin merkezi tekkeler kapatılırken egemenliğin kaynağının millet olduğu meclisin duvarına kazınmıştır.Ne yazık ki son anayasa değişikliği ile getirilen Cumhurbaşkanlığı Sistemi meclisin yetkilerini neredeyse yok ederek tek adamın eline vermiştir. Ulus egemenliği bu yetki ihlaline de mutlaka son verecektir. Mustafa Kemal Atatürk bu gerçeğe karşı duranları da yıllar öncesinden şöyle uyarmıştır: “Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.