Konu yargıya havale edilememiştir

Geçenlerde bir yerel televizyon kanalında; “referandum
sonrası, 12 Eylül darbecileri hakkında yapılan 
suç duyurularına, bugüne kadar somut hiç bir şey yapılmamasında AKP
hükümetinin sorumluluğu” konusu tartışıldı.

Tartışmada verilmeye çalışılan temel mesaj, AKP’nin ne
referandum öncesinde ne de sonrasında 12 Eylül Darbecilerinin yargılanması
konusunda bir isteği olmadığı yönündeydi.

“AKP’nin, ‘Geçici 15. Maddenin kaldırılması önerisi,
aslında’, referandum paketinin daha geniş bir kesim tarafından onaylanabilmesi
için ‘bir manivelaydı’.”

Bu güne kadar AKP, 12 Eylül Darbecilerinin yargılanması
konusunda ortaya bir siyasi irade koymamakla, bu öngörüleri büyük ölçüde
doğrulamış, durumda.

Programa telefon bağlantısı ile katılan hükümet kanadından
Meclis Adalet Komisyonu üyesi Mehmet Tunçak, bu intibayı ortadan kaldırmak için
klasik topu taça atma yöntemlerini denedi.

“Konu yargıya havale edilmiştir. Hükümetimizin yargıya
müdahalesi mümkün değildir.”

Ama, artık buna çocuklar bile inanmıyor.

12 Eylül Darbecileri’ne, yaptıklarının bedelinin
ödetilmesi, ülkenin büyük siyasi güçlerinin bile net bir tavır ortaya koymakta
zorlandığı bir konu iken, “bir savcıdan, tek başına kahraman olmasını” kim
bekleyebilir ki?

Kaldı ki, savcıların, önlerinde 24 Mart 2000 tarihinde 12
Eylül Darbecileri hakkında iddianame tanzim ettikten sonra meslekten ihraç
edilen ve avukatlık dahi yapamaz kılınan savcı Sacit Kayasu ve Yaşar Büyükanıt
hakkında iddianame tanzim ettikten sonra Kayasu ile aynı kaderi paylaşan savcı
Ferhat Sarıkaya varken…

Üstelik ‘Sarıkaya’nın, AKP’nin iktidar olduğu dönemde ve
onun Adalet Bakanı ve müsteşarının oyuyla ihraç edildiğini’ biliyorken…

AKP, “konu yargıya havale edilmiştir” deyip, bu konudaki
sorumluluğunu sırtından atabileceğini sanıyorsa yanılıyor.

Hükümetlerin, savcılar üzerinde siyasi baskı
kuramayacağını, hepimiz biliyoruz.

Ama, soruşturmayı yürüten savcılara, bu konudaki
kararlılığını gösterecek şekilde hareket etmesi için, baskı kurmasına gerek
olmadığını da hükümet çok iyi biliyor.

-o-

Bahse konu TV programında, AKP’nin bu kararsızlığından
ulaşılan ve biraz da alaysı ifadelerle dile getirilen bir diğer çıkarım;
‘referandumda AKP’li olmamasına rağmen ‘evet’ oyu vermiş ve evet oyunu
desteklemiş olanların, özellikle de ‘evet’i destekleyen solcuların ne kadar
büyük bir yanılgıya düştükleri’ yönündeydi.

Oysa konuşulan konunun bizzat kendisi, bu çıkarımı
çürütüyordu.

Eğer, referandum sonucu ‘hayır’ olsaydı; AKP, her
platformda, “biz 12 Eylülcüleri yargılatacaktık; ama engel oldular” söylemini
dile getirecek ve yine “yapmanın değil; yapma ihtimalinin siyasi rantını
yemeye” devam edecekti.

Oysa, ‘evet’ ile birlikte şimdi; “AKP’nin vaatlerini yerine
getirmediği” üzerine bir tartışma yapılıyor ve hükümetten hesap soruluyordu.

Referandumda çıkan ‘evet’ sonucu, hükümeti mazeretlerinden
çıplaklaştırdı ve hesap sorulabilir hale getirdi.

Başbakan, büyük büyük kapılar açtı; şimdi içinden geçmeye
çekiniyor. Onun için, heykellerle, alkol düzenlemeleriyle gündem oluşturmaya
çalışıyor.

‘Evet’ ile birlikte ‘AKP’ye karşı, uyduruktan değil;
gerçekten muhalefet’ edebilmenin koşulları olgunlaşmaya başladı.

Ama, meclisteki muhalefet partileri, belledikleri tarzın
dışına çıkmak niyetinde değiller.

Zaman zaman ‘Ergenekon’a üye olmak’ gibi laflarla,
‘siyaseten tıkanmaya başlayan Başbakan’a gollük paslar’ atmakla meşguller.

AKP’ye karşı gerçek bir muhalefeti oluşturabilme
potansiyeline sahip partiler ise, ‘medyamızın at gözlükleri’ alanının dışında
kalıyorlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.