KOCATEPE’ YE ÇIKARKEN

19 Mayıs 1919 – 26 Ağustos 1922. Emperyalizme karşı “BAĞIMSIZLIK”, Hanedana karşı “ULUSAL EGEMENLİK” Savaşı’nın çeşitli biçimlerde gerçekleşen hazırlık dönemidir. Bu dönem; kongrelerle örgütlenme, TBMM’nin açılışıyla düşünsel kurumsallaşma ve cephe savaşları ile geçen bir süreç olmuştur. Bu süreç olağanüstü bir zekanın tasarlayıp eyleme dönüştürdüğü dönemdir.
Oysa bizler şuna alıştırıldık; başarıyı öv, kahramanlarına minnet duy, yeter. Bu duyularımızda yer edindi; ama akıllara bir şey katmadı.
Muhakeme ve mukayeseden yoksun kaldık. Oysa yeni olaylara karşı bize yol gösterecek olan bu değerlerdir. 26 Ağustos öncesi gelişmeler iyi anlaşılmazsa, günümüze ışık tutması eksik kalır.
Çok kısa olarak üç gelişme üzerinde duracağım:
1- Başkomutanlık Olayı, Gazi Mustafa Kemal, 6 Ağustos 1921 tarihinde TBMM’nce 3 ay süreyle TBMM’nin yetkileriyle donatılmış olarak Başkomutan seçildi. Bu her üç ayda bir uzatıldı. Ancak süresi 5 Mayıs 1922’de dolacak Başkomutanlık Yasasının ele alındığı 4 Mayıs günkü oturumda bu süre uzatılmadı. TBMM’de çok ağır eleştiriler yöneltildi. Gazi hasta ve mecliste değildi. 6 Mayıs günkü oturumunda yapılan eleştirileri yanıtladı.
Konuşmasını şöyle tamamladı. ” …Bundan sonra düşünüp karar verme Meclise düşer. Yalnız bir gerçeği göz önüne sermek zorundayım… Başkomutanlık ‘2’ gündür ne olacağı belirsiz durumda askıda bulunuyor. Bu dakikada ordu komutansızdır. Eğer ben orduya komuta etmeyi sürdürüyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum. Mecliste beliren oylara göre hemen komutadan el çekmek isterdim; Başkomutanlığımın sona erdiğini hükümete bildirirdim. Ama önlenemeyecek bir kötülüğe yol açmama zorunluluğunda kaldım. Düşman karşısında ordumuz başsız bırakılamazdı. Ben bunun için bırakmadım, bırakamam ve bırakmayacağım!” (Prof. Dr. Şerafettin Turan)
Yasanın süresi; 11 olumsuz ve 15 çekimsere karşı 177 oyla yeniden uzatıldı. 20 Temmuz 1922’de süresiz uzatıldı. Görülüyor ki, Gazi, tüm görevleri hazır bulmamıştır. Aklıyla, mantığıyla ve bilgisiyle seçilmiştir. “DAHİ” lik mertebesi bahşedilmez; tarih yazarsan ve büyük çığırlar açarsan alırsın. Kuramın ve eylemin yaratıcısı da, uygulayıcısı da “O” olduğu için “DAHİ” olmuştur.
2– Barış Girişimleri:
TBMM, Büyük Taarruz, öncesi iki defa İtilaf Devletleri nezdinde barış girişiminde bulunur. Hariciye Vekili Yusuf Kemal (Tengirşek) Bey ve Ali Fethi (Okyar)Bey tarafından bu görevler gerçekleştirilecektir. Sonuç almak için değil (Alınamayacağını biliyorlardı). Batı Kamuoyunu aydınlatma amaçlanmıştır.
7 Şubat 1922’de Ankara’dan ayrılan Y. Kemal Bey, İstanbul’da Sadrazam Tevfik Bey ve Hariciye Vekili Ahmet İzzet Paşa ile buluştuğunda onlardan; İstanbul Hükümeti’nin, TBMM Hükümeti’nin görüş ve isteklerine katıldığını belirten bir açıklama yapıp yapamayacaklarını sorar, “Evet” yanıtı alır. Ancak Paşalar kendisine padişahla görüşmesini önerirler.
Bu görüşme, Padişah Vahidettin, Tevfik Bey, Ahmet İzzet Paşa ve Y. Kemal Bey’in katılımıyla Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşir. Söz Y. Kemal Bey’de;
— “Üçümüz beraber Vahidettin’in bulunduğu odaya girdik. Bir koltukta oturuyordu. İşareti üzerine ben de karşısındaki koltuğa oturdum. Paşalar ayakta duruyorlardı. Padişahın gözleri kapalı idi. Bir şey söylemiyordu. Ben,
— Bakanlar kurulundan aldığım talimata uyarak, TBMM Hükümeti, sizin tarafınızdan TBMM’nin tanınmasını istiyor, dedim.
Vahidettin gözlerini açmadı ve hiçbir cevap vermedi. Biraz bekledikten sonra kalktım, müsaade istedim, paşalarla beraber dışarı çıktık.”
Ankara ve İstanbul yönetimleri, daha doğrusu TBMM ile Saray arasında birleşme girişimi olan bu çağrı, böylece yankı bulmamıştı. Padişah, TBMM hükümetinin temsilcisine yalnız duyu organı kulaklarını tıkamamış, onu huzurunda görmemek için gözlerini ve ağzını da açmamıştı. İstanbul yöneticileri bununla da kalmamışlardı. TBMM’nin görüşüne katılmadıklarını kanıtlamak için Hariciye Vekili Ahmet İzzet Paşa’yı, Y. Kemal Bey’den önce Paris ve Londra’ya yollamışlardı.
Sakarya Muharebesi; Eylül 1921 ve Şubat 1922 Padişah hâlâ kurtuluşa inanmıyor. Hâlâ himayecilik peşinde. TBMM aleyhine Hariciye Vekilini İtilaf Devletleri’ne gönderiyor.
Tüm bunlar, Türk’ün, ölüm kalım savaşı öncesi
oluyor.
3– Şuhut’tan KOCATEPE’YE,
25 Ağustos Başkomutan 26 Ağustos saat 4.30 başlayacak Büyük Taarruzu yönetmek için Kocatepe yolundadır. Büyük an gelmiştir. Yaptıkları, söyledikleri ile ulusunun güvenini kazanmıştır.
Samsun’a, ordu müfettişi bir paşa olarak çıktı. Erzurum’da istifa etti. Sivil bir zat oldu. Sivas ‘ta Heyeti
Temsiliye Reisi oldu. Ankara’da TBMM’ni açtı ve başkanı oldu. Padişah İdam fermanını yayınladı. Şeyh’ül islam idam fetvasını yayınladı. Suikastlara maruz kaldı.
* Teali İslam Cemiyeti,
*Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası
Adı altında dini de alet eden yerli işbirlikçiler, “O”nu, en çok uğraştıranlar arasındaydı.
Ankara’ya geldiğinde bir muhafız mangası bile yoktu. Şimdi siperlerde elleri tetikte “O” nun emrini bekleyen 200 bin kişiden oluşan bir ordu vardı. O ordu ki, erleri 1911’den beri savaşlar içindeydi. Onun içindir ki, siperlerde baba- oğul, amca- yeğen yan yanaydı.
25 Ağustos akşamını ve 26 Ağustos 4.30 arasını hiç düşündünüz mü?
Bu büyük ulusun evlatları ve bu büyük ulusun büyük evladının Başkomutanlığında Bağımsızlık için ölmeye hazır. Eller tetikte.
Gelin bu manzarayı yine bu büyük ulusun bir başka büyük evladından okuyalım: “Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki, Siyah kalpaklı adam, nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden, güzel ve rahat günlere inanıyordu.
Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar: “Üç,” dedi.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe’ den Afyon Ovasına atlayacaktı. Saat 3.30 / NAZIM HİKMET RAN
Ve “O”, mavi gözleri çakmak çakmak olan sarışın kurt Afyon Ovası’na atladı. Sonrası 30 Ağustos.
Evet; 30 Ağustos 1922, tüm bayramların anasıdır. Çünkü ordularımız, vatanımızı düşmandan arındırdı. Bağımsızlığımızın yolunu açtı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.