Kız tarafından mısın; oğlan tarafından mı?

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

İki orta yaşlı hanımefendi uzun bir zaman sonra karşılaşmışlar. Hal hatır sormadan sonra sıra çocuklara gelmiş.
-Çocuklar büyüdü tabi. Kızın evlendi mi?
-Evlendi
-Durumu nasıl?
-Vallahi arkadaşım, kızım çoook şanslı. Üzerine titreyen kocası var. Sabah kahvaltısını yatağına getirir. Çamaşır, bulaşık, ütü, temizliğe yardım eder. Hatta çoğunu kendisi yapar. Her hafta yemeğe çıkarır. Sık sık hediyeler alır.
Arkadaşı hoşnutluğunu belirtmiş.
– Maaşallah Maaşallah. Huzuru, sağlığı daim olsun. E oğlun ne yaptı? İşini eline aldı mı? Evlendi mi?
Kızının durumunu ballandıra ballandıra anlatan kadının yüzü düşmüş. Ardından derin deriiin
-Aaaahhhh aaahhh aah
çektikten sonra başlamış anlatmaya.
– Sorma hiiiiçç sorma. Kara bahtlı evladım, talihsiz evladııım. Gelin piiiss, uyuntuuu. Sabah kalkmaz, kahvaltı hazırlamaz. Evladım kendi hazırlar, yer. Birde hazırlayıp ona bırakır. İşe gitmek için giyinirken gömlek, pantolon arar hepsi ütüsüz. Kendi ütüler. Hafta sonu çamaşır, temizlik onda. Akşam işten gelir, yemeği yapar. Bulaşıkları yıkar. Talihsiz evladııııım…
………………….
Ülkemizde emekçiler için sosyal güvence kurumları kuruldu; ssk,emekli sandığı,bağkur. İlk 20 yıl primler birikti. Sağlık dışında gider olmadığından kurumlar yatırım yaptı. Örneğin; Ssk kömür tevzi(dağıtım) kurumlarına, emekli sandığı otellere ortak oldu. Hatta oteller kurdular, işhanları yaptılar. Hem birikimler istihdam sağladı, hem “üreterek” büyüdü. Sosyal Güvenlik kurumları ekonomik anlamda da, güvenirlik anlamında da güçlü duruma geldi.
Taaaa ki… Kapital emperyalizmin “saaaatttııım” liberalizminin ilk mürid topluluğu Anap iktidara gelinceye dek. “Çağ atlama üstadı” Özal sosyal güvenlik kurumlarının bu varlıklarını görünceye dek. Bildiği, emireri olduğu kapital emperyalizmin buyruğu “gereğiyle” bu varlıkları birer birer satmaya başladı.
20 yıllık süreç sonrası emeklilikler, sağlık giderleri artmaya başlamıştı. Üstelik liboş ekonominin gereği primler yatırılmamaya başlanmış, “işini bilenler” onların gözünde ahlaklı-imanlı-muhafazakar olarak kutsanmıştı. Özellikle SSK’daki delik büyüdükçe büyümeye başladı. Primlerini ödeyen işverene “enayi” denecek denli toplum buna hazırlandı. İstihdam sağlayan yatırımlar, gelir büyüten yatırımlarda “naylon fatura” furyası gibi elden gitti.
1990’larda artık SSK kendisine ait hastanelere bile yatırım yapamıyordu. Bırakın tıbbi cihaz almayı binaların onarımı bile yapılamıyordu. 90’lı yılların iktidarları da Anap’tan farksızdı. Satarak açık kapatmaya çalışıyorlardı. Zaten bir çözüm bulacak yeterlilikten uzattılar. Aynı zamanda “küreselleşme” adlı kapital emperyalizmin zokasını yutmuşlar; millilikten nasiplerini almamışlardı.
…Ve perde iniyor. 2001 yılı Türkiye için bu kez “babalar gibi satarım” liberalizminin ikinci mürid topluluğu Akp iktidara geldi. Önce sağlıkta büyük değişim yaşandı. Cumhuriyet döneminin “1950’den sonraki” sağlıktaki en büyük “bina ve yapısal” değişimine” imza atıldı… Da nasıl? Borç…la…na…rak ve sa…ta…rak pardon babalar gibi satarak. İşsizlik fonu oluşturuldu. Milyonlarca emekçinin “alınteri” birikti, birikti, birikti. Borçlanma ekonomisinin, kapital emperyalizmin son emireri Akp onları amaç dışı kullanmaya başladı. “Anayasaya aykırı” olarak yol yapımına aktardı. “Devlet işi için devletin mumunu yakıp” kendi işi için kendi mumunu yakan “Hz.Ömer’in izinden gidenler” saray yapımına aktardı. Bu arada ahlaklı-imanlı-muhafazakar kesimin milyonlarca liralık prim borcu torba torba silindi. “Millete sevgisini belirtenler”de bu prim ve vergi borcu silmeden kaçınılmaz olarak yararlandı.
Şimdilerde bir zümreyi doyurabilmek uğruna “şehir hastaneleri” icat ettiler. Devlete 25 (YİRMİBEŞ) yıl boyunca AYLIK 330 bin (ÜÇYÜZ OTUZ BİN) kira bedeli ödeterek hastaneler yaptırılıyor. Bunun parası kimden çıkacak? Türk Ulusundan… İşte bu nedenle devlet hastanelerine yatırım yapılmıyor. Hatta aylarca Başhekim atanmıyor, yönetici atanmıyor. Tıpkı üniversite hastanelerine yapıldığı gibi. Şehir hastanelerine yönlendirilecek halk katlanarak büyüyecek “katkı payıyla”, ilaçlara insafsızca eklenecek “katılım payıyla” kirayı ödeyecek. Tabi aynı köprülerde, yollarda olduğu gibi “şu kadar yolcu geçecek” benzeri “şu kadar insanı hasta edeceğiz!” denilerek.
Akp’li bazı Bakanlar “bizden önceeee sgk” başlıklı demeçleri ard arda patlatıyor, bugünlerde. Yazının başlangıcındaki fıkraya ne kadar benziyor değil mi; ahval ve şeraitleri? Şehir hastaneleri bataklığını halka anlatırken “onu yaptık, bunu yaptık”; devlet hastanelerini batırırken “bizden önceeeee SGK”!….

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.