Kanaat Önderliği

Kanaat, Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; yeter bulma, yetinme ve
inanma anlamında ifade ediliyor.

            Birkaç
yıldır, “Kanaat Önderi” diye bir kavram ortaya atıldı. Üzerinde fazlaca
durulmadı. Üzerinde durulmamasının nedeni ise, ne maksatla ortaya atıldığının
bilinmemesi idi.

            Şimdi,
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu ağzından baklayı çıkartıyor: “Din
adamları, sadece camide namaz kıldırmak ile yetinmemeli, halkın arasına daha
fazla girerek, dinin sosyal hayattaki rolünün daha da genişlemesini
sağlamalıdır“ açıklaması yapıyor.

            Yani, cami
imamları, “Kanaat Önderi” olmalı imiş. Halkın sosyal hayatına da yön
vermeliymiş. Daha fazla konuşacak ama, mevcut durum bu kadarına uygun.

            Bu laik
toplumdan, din toplumuna geçişin bir safhasıdır. Türkiye Cumhuriyeti, laik
temeller üzerinde inşa edilmiştir. Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine doğru
yol alınırken ve dünya bilim çağında ilerler iken, ülkemizin geriye doğru
gitmesi mi amaçlanıyor? Yoksa, emir komuta zincirinde yapılanmış din adamları,
halkı kontrol altına mı alması amaçlanıyor?

            Zaten
yıllar önce, Milli Eğitimde taşımalı sistem adı altında ucube bir sistem
geliştirildi. Pek çok köy okulu kapatıldı. Öğretmenler köylerden, belli
merkezlere çekildi. Köylü, imama teslim edildi. Neticede ne oldu? Kırsal
kesimde, din referanslı partilerin oylarında büyük artışlar meydana geldi.
Okulları kapatılan köylerde aydınlanma durdu.

            Cumhuriyet’in
ana hedeflerinden biri de, Doğu ve Güneydoğu’da şeyhliği, şıhlığı, ağalığı ve
aşiret yönetimini ortadan kaldırmak idi. Şeyhler ve şıhlar, aşiret ve ağalık
rejimine hizmet ediyor. Bölge halkını din baskısı altında tutuyorlar ve
bölgenin kalkınmasının önüne aşılması güç bir set kuruyorlar.

            İşte,
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun amaçladığı, din adamlarının “Kanaat
önderliği” sistemi; Doğu ve Güneydoğudaki şeyhlik, şıhlık, ağalık ve aşiret
sistemin ta kendisidir. Yani, tüm Türkiye’yi en az iki yüz yıl geriye götürmeyi
amaçlamaktadır.

            Diyanet
İşleri Başkanı’nın çok sayıda yapması gereken işleri varken, fantezi konularla
uğraşması komik gibime geliyor.

            Ülkede
yetim hakkı yemek vaka-i adiyeden olurken.

            Din
kısvesi altında bazılarının, cahil halkı sömürürken.

            Çeşitli
televizyon kanallarında, din diye saçma sapan hurafelerle vatandaşın aklı
karıştırılırken ve bunları yapanlarda doçent ve profesör ünvanlı kişiler
olurken.

            En
azından, kurum paralarıyla, lüks oteller de zengin iftar menüleri verilirken
susan bir Diyanet İşleri Başkanı, kalkmış Türk Milletini karanlığa gömecek
sinsice bir sistemi gündeme getiriyor.

            Bu millet,
şartını, şurtunu, ibadetini, Peygamberini ve Allah’ını gayet iyi bilmektedir.
Aklını bulandırmayın yeter, başka ihsan istemez.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.