Kadınlar, zincirlerinizden başka kaybedecek neyiniz var?

Cumhuriyet gerçek anlamda bir kadın devrimidir.

Tek başına bir restoranda yemek bile yiyemeyen, tek başına sokakta dolaşamayan, sahneye çıkması ‘zinhar’ yasak olan, yüksek eğitimin hemen tüm dallarından mahrum bırakılan, erkeklerle aynı yerde bulunması linç nedeni olarak kabul edilen kadın, Atatürk’le, Cumhuriyet’le erkeğin kulu olmaktan çıkmaya, yurttaş olmaya başladı.

İlk kadın pilot, ilk doktor, ilk veteriner hekim, ilk avukat daha pek çok ilk ancak Cumhuriyet sonrasında gerçekleşebildi.
 **** 
Bütün bu hakların tümünü Mustafa Kemal Atatürk yukardan verdi, aşağıda taban bulması, ete kemiğe bürünmesi uzun sürdü.

Halen daha kadını ikinci sınıf gören, toplumdaki rolünü belirli bir çerçeveyle sınırlamak isteyen siyaseti kadınlar ayakta tutuyor ne yazık ki…

Çok yol alınmasına karşın celladına aşık kadınlar nedeniyle istenilen temsil düzeyine bir türlü ulaşılamıyor.
   **** 
Aslında kadını yüceltmenin, statüsünü eşit hale getirmenin en önemli yolu üretimden geçiyor.

Fabrikalarda çalışan kadınların yanı sıra artık köylerdeki kadınlar da üretiyor, hatta ürettiklerini pazarlıyor.

Hem de erkeklerden bağımsız olarak…
 **** 
Geçtiğimiz günlerde Kemal Cüneyt Erdem ile birlikte İznik Gölü’nü en güzel gören yerlerden biri olan Orhangazi Çakırlı’da yaşayan dostum Omral Hava’yı ziyaret ettik.

Eskiden belde olan Çakırlı’nın kadınları tam da yukarıda sözünü ettiğim üretim-pazarlama işini gerçekleştirmişler.

10 kadın bir araya gelmiş, Çakırlı Kadınlar Derneği’ni kurmuş, köyün girişinde güzel bir yer açmışlar; orada üretim yapmaya, ürettiklerini satmaya başlamışlar.

Orhangazi Belediyesi’nin tahsis ettiği (İhaleyle kiralanan) göl manzaralı harika bina, Nilüfer eski Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in Çakırlı’ya bir armağanıymış…

Burası belde olmaktan çıkınca, yer Orhangazi Belediyesi’ni geçmiş…

Kadınlar, CHP İlçe Başkanı Ender Teke’nin verdiği düşünceyle gerçekleştirmişler oluşumlarını…

29 Ekim 2020 yılında başlamışlar işe…

 **** 
Peki, ne üretiyor kadınlar?

Köy ekmeği, yufka, tarhana, zeytin, zeytinyağı, mantı, içli köfte, çiğ börek, otlu pide yapıyorlar.

Dışardan da sipariş alıyor, kargoyla da gönderiyorlarmış istenilen yerlere…

Salgın sürecinin ardından sabah kahvaltısı da vereceklermiş…

Biz gittiğimiz gün Nilüfer Belediyesi’nden masa-sandalye bekliyorlardı, Başkan Turgay Erdem gereken ilgiyi göstermiş üretmeye, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınlara…
 **** 
Hepsi ev hanımı…

Hepsi beldenin yerlisi…

Artık kendi paralarını kazanmaya başlamışlar.

Bu da kadını güçlü kılmış, erkeğin de çok hoşuna gitmemiş bu durum, doğal olmayarak…

Bugün erkekler ‘Havet’ diyerek mırın kırın etse de kadınlar Çakırlı’nın turizm potansiyelini harekete geçirebilir, onlar sayesinde bu belde yeniden eski günlerine dönebilir.

Erkeklere önerim, yapılan işi küçümsemesinler, desteklesinler; Çakırlı’nın kurtuluşu belki de kadınlar eliyle olacak.

KEŞKE YUNAN GALİP GELSEYDİ!

Bir kuş-doğan türü olan çakırdan ismini aldığı öne sürülen Çakırlı, Kurtuluş Savaşı’nda büyük bedeller ödemiş bir yerleşim yeri…

Yunanlılar 16 Ekim 1920’de 120 haneden oluşan mahalleyi yakmış, geri çekilirken de beldeyi bir kez daha basıp yakmış, 26 mahalleliyi şehit etmiştir.

Mahallenin ana meydanındaki Atatürk büstünün önünde Çakırlı’da öldürülen vatandaşlar adına plaket çakılmış…

Özellikle kadınların isimleri dikkatimi çekti.

Acaba, ‘Keşke Yunan galip gelseydi’ diyen Fesli Kadir ve onun siyasi destekçileri, şehit kadınlarımızın hesabını verebilecekler mi?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.