Hızlı tren ray hattında buharlı lokomotif

Mersin’de CHP’li bir milletvekili aday adayının, Ahmet
Şık’ın “İmamın Ordusu” adlı yayımlanmamış kitabının internetten indirilmiş bir
suretini okuması, polis tarafından engellendi.

Polis Komiseri okunan surete el koyarken; “Ergenekon
silahlı terör örgütünün amacına hizmet etme, adil yargılamayı etkilemesi
hususlarından, somut olayların ve kuvvetli şüphenin bulunduğu, ileride telafisi
güç sonuçlar doğurabileceği değerlendirildiğinden, Cumhuriyet Savcılığı’nın
talebinin kabülü ile İmamın Ordusu isimli doküman ve nüshalarının ve içerik
olarak evrak ve aynı mahiyette tüm nüshaların yayınlanmasının yasaklanmasına ve
el konulmasına karar verilmiştir. Bu yüzden bunu elinizden almak zorundayım.”
ifadelerini kullandı.

El konulan nüsha, internetten bilgisayara indirilmiş, bir
sanal kopyanın kağıt ortamındaki çıktısıydı.

Mahkeme kararı gereğince, aslında bu sanal kopya nedeniyle
adayın bilgisayarına da el konulması gerekiyordu.

Bilgisayara el koymak yetmezdi; çünkü muhtemelen bu
elektronik mesaj yoluyla adayın bilgisayarına gelmiş bir kopyaydı.

Giderek, kararı yerine getirebilmek için dünya çapındaki
şebekeye (world wide web) internete el konulması gerekiyordu.

Mersinli kolluk görevlilerinin boyunu aşardı, bu.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nü bile aşardı.

Aslında, Türkiye’de, bunun üzerinden aşmayacağı bir merci
yoktu.

Mahkeme, kendini yasama organının yerine koyup, yeni kural
üretir tarzda hukuksal skandal niteliğinde, teknolojinin ulaştığı imkanlar
nedeniyle uygulanabilir olmayan bir karara imza atınca, bunu uygulamakla
yükümlü görevliler de, traji-komik duruma düşüyorlar.

            Mahkemelerin
teknoloji ile imtihanı, bununla sınırlı değil.

Bir blogspot siteyi yasaklamak için, binlerce blogspot
siteyi yasaklamak hepimizin bildiği örneklerden.

İdari kademelerde de, yüksek teknolojinin sağladığı
kolaylıklar, bürokrasinin çarkları arasında çatırdıyor.

Tabi, her zamanki gibi ucu vatandaşa uzanıyor.

Diğer illeri bilmiyorum ama Bursa’da 2820 sayılı Siyasi
Partiler Yasası m.33’e göre; partiler göreve getirdikleri kişilerin yukarıdaki
bilgilerini TC Kimlik Numaraları ile birlikte bir liste halinde sunarken, nüfus
cüzdan sureti, ikametgah ilmühaberi ve adli sicil kayıtlarını çıkartıp, yazıya
ekliyorlar ve Bursa Valiliği’ne bağlı ilgili emniyet birimine teslim ediyorlar.

            Bunlar
ekli olmazsa, partinin ilgili il ya da ilçe yöneticisi hakkında para cezası
uygulanıyor.

Oysa söz konusu belgeler; MERNİS ve UYAP gibi kamu
sistemleri üzerinden alınıyor.

Bu sistemlere tüm emniyet birimlerinden ulaşmak için bir
tuş darbesi yeterli…

Yani devletin herhangi bir biriminden doğrudan ulaşılabilen
bir belgeyi, devletin herhangi bir birimine kağıt ortamında götürmeyen parti yöneticisi
cezalandırılıyor.

Esasen bu belgeleri, kağıt ortamında çıkartmak zorunda
bırakılan vatandaş da cezalandırılıyor.

Başka alanlarda; benzer olayların yaşandığını duyuyoruz.

Bu belgeleri hazırlamak zorunda kalan kamu görevlileri,
başka işler için harcayabilecekleri zamanı, emeği ve kaynağı buraya gömüyorlar.

Teknolojiden bihaber ve her belgeden alınan üç beş kuruşluk
kamusal rantın peşinde devlet, hızlı tren ray hattı üzerinde işletilen, buharlı
lokomotif gibi çalışıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.