Hayvanlar alemi

Hayvanlar alemi
Hayvanların davranış biçimlerini gözleyerek, dengesiz insanların tahlillerini yapmaya çalışırım.
1990’lı yılların başında, yanımda iki bayan müfettiş yardımcısı çalışıyordu. Zaman zaman, erkek-kadın davranışları konusunda tartışırdık. Hele biri vardı ki ateşli bir feminist. Kadın haklarının, erkeklerden birkaç misli daha fazla olduğunu iddia edecek raddeye getirdi ki kendimi tutamadım.
-İyi tamam da karşıdan azılı bir köpek üstümüze doğru gelse; beni kendinize siper mi yaparsınız, yoksa siz mi bana siper olursunuz?
Hiç tereddüt etmedi.
-Üstat tabiidir ki, sizin arkanıza saklanıp kendimi korumaya çalışırım.
-E… o zaman demin savunduğum feminizm ne oldu?
Yelkenleri suya indirdi ve sessizleşti.
Aslında bu yazıda size hayvanlar aleminden hikaye anlatmayı düşünüyordum, böyle bir giriş nereden çıktı bilemiyorum.
Gelelim hikayemize: Bir ülkede uçsuz bucaksız mera ve tarlalar varmış. Meranın tam ortasında büyük bir ahır. Ahırda da besilimi, besili. Semiz mi, semiz bir sürü eşek. Doğaldır ki, eşeklerin bazılarının da yetişkin sıpaları meranın keyfini çıkarıyorlar.
Eşekler, geniş meradaki sevdikleri otları otluyor, tarlalardaki yetişen arpa, mısır, yulaf, yonca gibi gıdaları da yemeyi ihmal etmiyor. Öyle güzel besleniyorlar ki, tüyleri derilerine yapışmış; karşıdan bakınca insanın gözünü kamaştırıyor parlaklıkları.
Sıpalar, merada oynuyor, zıplıyor, yatıp yuvarlanıyor; ara sırada birbirleri ile yarış yapıyorlar. Görseniz, çok cana yakın şeyler. Tabii cana yakın görünecekler. Bugüne kadar, çalı, diken ve çürümüş, küflenmiş ot yememişler. Otun ve yemin en alasını yemişler, analarından da ılık ve bol süt emmişler.
Benzer mi, bozkırlardaki yük taşıyan, saban çeken eşeklerin sıpalarına. O sıpaların yüzüne bakılası değil. Anasından kaynak süt emmiş, pişik kalmış ve boy atamamış, gözleri çapaklı ve derileri kemiğine yapışmış. Arpayı, yoncayı ancak zarara girdiğinde tatmış ve neticesinde boyundan büyük sopalarla dayak yemiş.
Yukarıda bahsettiğim bakımlı, semiz eşeklerle şımarık sıpaların, otladıkları mera ve verimli tarlalara hiç bakmıyorlar ve ıslah etmiyorlarmış. Sadece otları otluyor, arpa, yonca, mısırları afiyetle yiyorlar. Afedersiniz, bağırsaklarındakileri uzak diyarlardaki meralara boşaltıyorlarmış. Böyle olunca ne olacak, otladıkları meralarda otlar büyümez olacak. Bağırsaklarını boşalttıkları uzak diyar meraları daha verimli olacak, otları daha fazla büyüyecek.
İyi ama, eşeklerdeki düşün yapısı; bu denli sağlıklı düşünmeye muktedir midir ki?
Bozkırdaki yük eşekleri hep düşünürlermiş, bu semiz ve derisi parlayan eşeklerin ve şımarık sıpaların sonu nasıl olacak?
Hikayeyi, merhum Babam yıllar önce anlatmıştı. Çok da hoşuma gitmişti. Bu nedenle zaman zaman dost meclislerinde anlatırım.
Size de anlatmayı düşündüm.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.