Hayvana çıkan başıboşluk meselesi!

Bazı konular vardır.

Neresinden tutarsan tut, mutlaka birileri üzülür.

Birileri kırılır.

Birileri dertlenir.

Sokak hayvanları; kediler, köpekler…

Bazen bu gruba başıboş atlar da karışır.

Zavallıdırlar.

Birileri önce edinir bu hayvanları.

Sonra zor gelir bakması.

Kolayını bulur.

Atar sokağa…

İçi acımasın diye de kendisinden olabildiğince uzak bir noktaya götürüp bırakır.

Önce al, sonra sokağa bırak.

Denetimsizlik.

Cezasızlık…

Bu kolaycılığına yol açıyor.

Evet, yeni bir yasa var.

Ne kadar iş yaptığını zaman gösterecek elbette…

Ne kadar esnediğini, ne kadar uygulanabilir olduğunu hep birlikte göreceğiz.

Sokağa atmak ayrı bir dert.

Bu derdi daha da büyüten ise sokağa terk edilen hayvanların giderek artması.

Çözümü var mı?

Bu sorunun cevabında bütün yollar belediyelere çıkıyor.

Hayvan barınakları yapılsın isteniyor.

Kısırlaştırılsın isteniyor.

Sokakta tek bir hayvan aç kalmasın isteniyor.

Toplumda artan duyarlılık belediyeleri bu konuda çok iyi olmasa da belli bir noktaya getirmiş durumda.

Birçok belediyenin veteriner hizmeti var.

Barınağı var.

Buralarda kısırlaştırmadan hayvan bakımına kadar birçok şey yapılıyor.

Ama yetmediği görülüyor.

Bütçesiz belediyeler bu işi nasıl yürütecek?

İlaç, yem fiyatları ortada.

Hele hele düşük bütçeli belediyelerin bu konuda ne yapabilir?

Bu nedenledir ki birçok belediye içinden çıkamadıkları bu durum karşısında kendi bölgelerinden topladıkları hayvanları tıpkı önce edinip sonra sokağa terk eden insanlar gibi uzak bölgelere götürüp bırakıyor.

Bu konuda en çok dertli olan ilçelerden birisi Orhaneli.

Yüksek dağlarla çevrili Orhaneli’ne giden yollarda ev yok ama birçok noktasında köpek sürüleri görebiliyorsunuz.

Köylerde aç kalan köpeklerin tavuk çaldıkları söyleniyor.

Koyun sürülerine saldırdıkları belirtiliyor.

Köylü bu nedenle dertli.

Büyük bir sorun olarak görüyor sokak köpeklerini.

Kızgınlar.

Öfkeliler.

Buraya kadar tamam.

Hani derler ya bir de madalyonun öbür yüzü var.

Öteki yüzde edindiği hayvanı bırakmayan, evinde misafir değil, kalıcı gören hayvanseverler.

Bu gurubun içinde de sorunlar var.

Bir gurup tam anlamıyla kurallara uyuyor.

Bir grup ise aynı duyarlılıkta değil.

Zaman zaman Balat Atatürk Ormanı’nda hayvan gezdirenlere tanık oluyoruz.

Çiş tamam.

Ama dışkı konusunda yapılması gereken belli değil mi?

Yerdeki atığın hayvan sahibi tarafından alınması gerekiyor.

Peki, bunu yapan var mı?

Varsa oranı ne?

Açıkçası görebildiğim ölçüde şunu söyleyebiliriz, bu duyarlılıkta olan hayvanseverlerin sayısı o kadar az ki…

Evinin dışını köpeğinin özgürlük alanı olarak tanımlıyorlar.

Evlerinde müsaade etmedikleri durumlar için sokaklar, caddeler, parklar serbest modundalar.

Dedik ya…

Bu mesele zor bir mesele…

Hayvan sahibi olmadan önce iyi düşünmek gerekiyor.

Siz mutlu olacaksınız diye çevreniz mutsuz olmayacak.

Siz mutlu olacaksınız diye edindiğiniz hayvan mutsuz olmayacak.

Herkes mutlu olmalı.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.