‘Fiyata gelelim’

Olay İngiltere için anlatılır. Ancak evrensel bir hikayedir.

Bir İngiliz “parayla satın alamayacağım hiç kimse yok” diyerek böbürlenir dururmuş. Dediğini de yaparmış. Bu sözü o kadar çok tekrarlamış ki, sonunda Kraliçenin kulağına kadar gitmiş. Kraliçe Adamı huzura getirtmiş. Duyduklarının doğru olup olmadığını öğrenmek istemiş. Adam, sözlerini tekrarlayınca bu sözün İngiltere tahtında oturan kendisi için de geçerli olup olmadığını sormuş. Adam olumlu yanıt verince Kraliçe sormuş.

-Senin beni satın alacak kadar paran var mı?

Kraliçenin bu yanıtı üzerine adam elini Kraliçeye uzatmış ve şunları söylemiş:

-Prensipte anlaştık. Fiyata gelelim…

Bu diyalogda Kraliçe stratejik bir hata yaparak kendisinin asla satın alınamayacağını söylemek yerine kendisini satın alacak paranın olup olmadığını sorgulamaya kalkmıştır.

Bu hikayeyi durduk yerde neden anlattık?

AKP'nin başlattığı bölünme anayasası çalışmaları iflas etti. İktidar partisi ve Meclis Başkanı Anayasa Uzlaşma Komisyonu masasından kalksa bile muhalefet partileri masada oturmaya devam ediyor. Yeni anayasa için BDP, AKP'den daha hevesli idi. BDP, ülkeyi parçalanmaya götürecek her yolu açacak maddeleri anayasaya yerleştirmek hevesindeydi. AKP ise laik Cumhuriyete son vermek adına parçalanma dahil her şeye razı idi. AKP'nin anayasa masasından kalkmasının esas nedeni henüz dışarı yansımasa bile kendi içindeki sıkıntılar nedeniyle yeni anayasayı meclisten geçirememe korkusu idi.

Masaya asla olmaması gereken 2 parti ise CHP ve MHP idi. Kendilerine yapılan “masadan kalk” baskılarına sürekli direndiler.

AKP masadan kalkmasına rağmen alacağını almıştı.

Asla demokratik bir anayasa yapmak gibi bir niyeti olmayan AKP ile yeni anayasa yapmak üzere masaya oturmak, Cumhuriyet'e son verecek ve ülkeyi parçalayacak bir anayasa için prensipte anlaşmak demekti. Masaya bir kez oturduktan sonra sıra fiyata gelecekti.

Zaman içinde fiyat da açıklandı.

Gün geldi, tutuklu milletvekillerini dışarı çıkaracak düzenleme oldu, gün geldi, milletvekili dokunulmazlığının kaldırılması oldu. Gün geldi Kürtçenin eğitim dili olmasına razı olmak, gün geldi AKP'nin Başkanlık sisteminden vazgeçmesi…

AKP ve BDP'nin bunlara karşılık çok basit bir isteği vardı: Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmek. Yani devletin şekli, niteliği, bayrağı ve bölünmezliğini belirleyen ilk 3 maddesi ile, bunların değiştirilmesinin teklif bile edilemeyeceğini hükme bağlayan 4. maddesi.

Cumhuriyeti kuran parti olmakla övünen CHP masaya oturmuş ve değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddeleri tartışabilmiştir. Hatta zaman zaman CHP'li Rıza Türmen ülkeyi bölünmeye götürebilecek hükümler konusunda BDP'lilerle yarışmış, Atilla Kart ise Süheyl Batum'a AKP'lilerden daha sert muhalefet edebilmiştir.

Kanaltürk televizyonunun satılması öncesinde bize yıllarca yeni bir anayasanın nasıl yapılacağını öğreten Süheyl Batum herkesten önce komisyondaki yerini alabilmiştir.

Süheyl Batum'un bıkmadan usanmadan bizlere anlattığına göre yeni bir anayasayı ancak bir Kurucu Meclis yapabilir. Bu Kurucu Mecliste ise tüm siyasi partiler, üniversiteler, sendikalar, meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri ve gençlik temsilcileri yer alır.

Neyse ki Süheyl Batum komisyon çalışmaları sırasında gösterdiği direniş ile hatasını biraz olsun gidermiştir.

AKP ve BDP komisyondan istediğini alamamış gibi görünse de tam da istediğini almış, CHP ve MHP'nin nereye kadar direnebileceğini sınamıştır.

AKP ve BDP,  muhalefet partileri olan CHP ve MHP ile prensipte anlaşmış sıra nereye kadar taviz verecekleri konusuna gelmiştir. AKP, tıpkı türbanın meclise girmesi gibi şimdi bu tavizleri alacağı günü kollamaktadır.

Onlar bu tavizi kollayadursun Türk halkı buna izin vermeyecektir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.