Elektrikli diş fırçası aldık

Enerjimizi, parasal karşılığı bulunmayan diş fırçalama eyleminde ‘boşa’ harcamamış oluyoruz.

Tavsiye ederim. Büyük kolaylık, büyük.

Hayatımız, gün geçtikçe kolaylaşıyor.

Neydi o, sıcaklıklar, kuraklıklar, soğuk, deprem, sel, vahşi hayvanlar, falan filan, doğayla cansiperane mücadelemiz.

Şimdi öyle mi? Artık, her şey çok kolay.

Bu kolaylığa, fena alıştık. Buna alışkanlıktan çok, bağımlılık demek lazım.

Radyo yokken, ona hiç ihtiyacımız da yoktu. Sonra, radyo oldu; onsuz olmaz oldu.

TV yokken, ona ihtiyacımız yoktu. Evde, sohbetler ederdik; ailecek oyunlar oynardık. Ağabeylerimin arkadaşları gelirler; “briç çevirirlerdi”

TV geldi.

Sohbet, oyun, briç gibi anlamsız yorgunluklara gerek kalmadı.

Cep telefonu yokken, yaşantımız bir nehrin geniş bir tabanına yayıldığı gibi sessiz ve dingin gidiyordu. Ona ihtiyacımız yoktu.

Cep telefonu oldu. O sessizlik ve dinginliğin verdiği ataletten kurtardı bizi, neyse ki, tuvalette büyük aptesimizi yaparken dahi yanımızda taşır olduk.

Van depreminde bir vatandaş, göçüğün altından yerini haber verdi. Bir başkası, yamaç paraşütü ile düştüğü karadan ulaşılamaz yeri tarifledi.

Bilgisayarlar, iPod’lar, iPhone’lar, iPad’ler…

Sonra, bilgisayarların, yazılımların, iPod’lar, iPhone’lar, iPad’ler’in ‘yeni sürümleri’ çıktı.

Daha hızlıydılar.

Daha büyük resim, müzik, oyun ve video dosyalarını çalıştırıyorlardı.

Daha mükemmel görüntüler…

Yeni sürümler, bir – iki yıl içinde eskidi.

‘İhtiyaçlarımızı karşılayamaz hale geldiler.’

Daha yeni sürümler.

Daha yeni sürümler, bir – iki yıl içinde eskidi.

Daha da yeni sürümler…

Eskiyenleri, çöplerde yer kalmadığı için, üçüncü dünya ülkelerine, fakir komşumuzun çocuğuna kakaladık.

Fukuyama, “Tarihin sonu” dedi.

“İnsanlık ulaşabileceği en mükemmel düzene ulaşmıştır. Bunun ötesi yoktur.”

İnsanlar ışınlanmayı, zamanda yolculuk etmeyi, ölümsüzlüğü istedikleri müddetçe, hakikaten bunun ötesi olmayacak.

İnsanların, yaşamlarını daha kolaylaştırma, daha da kolaylaştırma ve daha daha kolaylaştırma sarmalından, bağımlılığından çıkmaları hiç kolay değil.

Kapitalist üretimin motoru; “sonsuz ihtiyaçlara, sonsuz çözümler getirme” ve “daha önce olmayan ihtiyaçlar yaratma” yeteneğinden besleniyor.

Ekonomi derslerinin ölümcül sloganı “ihtiyaçlar sonsuz, kaynaklar kısıtlı”

Kaynaklar deyince, kimi parasal kaynaklardan söz ediyor.

Oysa kısıtlı kaynağımız, Dünya; para değil.

Bush’un rakibi Al Gore, 2007 Nobel Barış Ödülünü aldığı kitabına isabetle “Tükenen Dünya” adını vermiş.

Dünyamız tükeniyor ve biz de, 'yaşamımız kolaylaştıkça tükeniyoruz'.

İhtiyaçlarımızı nasıl anlamlandıracağız?

Kolaylıklarımızdan vaz mı geçeceğiz?

Kolaylıklarımızı, bireyi bağımlı kılmayan bir ilişki haline getirmenin zamanı.

Çünkü, elektrikli diş fırçası ile diş fırçası arasındaki tercihimiz, geleceğimiz ile doğrudan ilintili.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.