Bi’datçı-ruhban sınıfı yaratıcı iktidar; AKP

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Emperyalizmin azami programı; zayıf devletler, güçlü yerel yönetimler, “etnik ve dini olarak bölünmüş” zayıf toplumlar ve bütün bunları örten küresel bir kapitalist piyasa ekonomisi yaratmaktır. Parçalanmış zayıf toplumların ucuz işgücü deposu durumuna getirildiği “din ve mikro milliyetçilikle” aptallaştırılmış halkların birbirini yediği, insanların tüketim bağımlısı olduğu küresel bir kapitalist piyasa istiyorlar. Bu sürece karşı koyabilecek birim; Ulus-Devlettir.
Mustafa Kemal Atatürk; Yeniçağla birlikte keşiflerin, Batı’daki rönesansı etkilerinin, sanayi devriminin yaşanan 500 yıllık süreç içinde emperyal kapitalizme Ulusların sömürge durumuna geldiğini saptamıştı. Çağın gereğini, yaşanan devrimlerin rüzgarını iyi kavrayarak Bağımsızlık Savaşını gerçekleştirdi. Var olmak için Tam Bağımsız ekonomiye sahip olunması gerektiğini de biliyordu. Kurulan devleti 6 ilkenin temeline oturttu. İlkelerin yaşama geçmesi için de devrimlerin yapılması gerekliliği yadsınamazdı. Savaşlar özellikle Bağımsızlık Savaşları devrimlerin kaçınılmaz başlangıcıdır.
Ulus-Devleti: yıkabilmenin ön koşullarından biri küçük ayrımları besleyip kargaşa yaratmaktır. Coğrafi farklılıklar, dinin içindeki ayrımlar, köken ayrımları “özgürlükmüş” yanılsamalarıyla empoze edilir, toplum atomlarına ayrıştırılır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde bu tehlike geçerliydi. Ve Atatürk bunu Türk Ulusçuluğu ve Laiklik ile bertaraf etmişti. Cumhuriyet sonrası ayaklanmaların iki temeli vardı; din ve köken. Emperyalist ülkeler bu iki temele yüklendi. Yobaz, bilimsiz insanların mezhep, tarikat, cemaat başlarında olması; “imanın parayla satın alınabildiği düşkünlükleri” ile ayaklanmalar yaşandı. Çoğu yok edildi. Kimisi inine çekildi, kimisi çok partili yaşamla birlikte siyasi partilerin içine sızmaya başladı.
Son 40 yıldır şu sözleri “özgürlük şemsiyesi ” altında duymaya başladık.” İmam Hatiplere çocuklarımız dini öğrenmeye gidiyor”!!! Çocuklarımıza soruyoruz; İslam’ın 5 şartını yerine İmam Hatipe gitmeden biliyor muydun, yerine getirebiliyor muydun? Evet… Yani Vehbi’nin kerrakesi o değil! Imam Hatiplerin mahallelere kadar yayılmasını isteyen söylemlerde bulunanların çocuklarının durumuna bakıyoruz. Tamamı “hristiyan kültürü “,”yahudi kültürü “,”İngiliz-Abd kültürü ” ile eğitim ve öğrenim veren okullara gidiyor. Baş örtüsünü “özgürlük meşalesi” yaptılar. Alim saydıkları örtü konusunda tam bir düşünce birliğine varmamışken, varamamışken hem de… Baş örtüsünde bağlama biçimleri; tarikat ve cemaatler arası renk farklılıkları ortaya çıkmaya başladı. İslam da şekilcilik reddedilmişken hem de…İnananlar; bağlama biçimlerine ya da renklerine bakarak inançlarının oranını ölçmeye başladı! Farklı emperyalist kaynaklarca beslenen cemaat ve tarikat denen güruhlar hem ülkeyi din yoluyla bölmeye calışan, hemde İslam’da reddedilen “ruhbanlığı” yerleştirmeye çalışan oluşumlardır. Herhangi bir bilimden, tarihi bilgiden kırıntıları yoktur. İnanan insanlarımızı “Rahman ve Kerim (Keramet sahibi) olan Allah’tır” gerçeğinden uzaklaştırıp şeyh, şıh, hocaefendi gibi soytarıların “Keramet sahibi ” olduklarına korkutarak, sindirerek kanalize ettiler. Yaratılan kulun keramet sahibi olması İslam’ın özüne bi’dattır, aykırıdır, ihanettir. “Kelin merhemi olsa kendi kafasına sürer”;acz içindeki bir kul, bir yaratılan Yaradan’ın sıfatlarından birini nasıl alabilir? Elçilere bile verilmeyen sıfatlar bir yobaza, bir ticaniye, bir soytarıya, bir bilgisize nasıl verilir?
Tüm bunların toplanma merkezi emperyalistlerin verdiği görevle 15 yıldır; Akp. Bir yandan AB’nin buyruğuyla zinayı suç olmaktan çıkarmaya çalışacaksın diğer yandan gözyaşı beslemeli “maneviyat ” söylevleri atacaksın. Bir yandan tüm İslam dünyasını birleştireceğiz diye söylev atacak diğer yandan Şii-Sünni savaşlarında taraf olacaksın. Bir yandan emperyalist dünyanın İslam ülkelerinde katliamında görev alacaksın diğer yandan zinayı 1926 yılında suç saymış, yaptırımlarını koymuş Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kurucusuna hakaretlere göz yumacak,hatta içinde barındıracaksın. Bir yandan insanları “siyonist israil” diyerek Cuma eylemlerine çağıracak diğer yandan Filistin’de katliam yapması içinde bomba yapım malzemeleri satacaksın. İki ayyaştan birinin dediği gibi; “Hadi canım sende”…
Mehmetçik sınır ötesinde Vatan Savaşı verirken “Müftülere nikah yetkisi” bombasını patlatarak sırtından vuran bir çalışma yapıyor şimdi; Akp. Aynı hristiyanlıkta olduğu gibi “ruhban” sınıfı yaratmaya çalışıyor. Üstelik İslam’da “ruhbanlığın” reddedildiğini bile bile…Amaç belli. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile hesaplaşmak; sözüm ona bölücü-din dışı oluşumların intikamını almak. Sanki Türkiye Cumhuriyetinde “imam nikahı ” yapmak yasak. Akp’li bir milletvekili diyor ki; “Atatürk’te imam nikahı ile evlendi”. Tarih biliminden habersiz olduğu için Medeni Kanunun daha kabul edilmediğinden bilgisi yok! Devlet görevlisi müftü, imam, vaiz onların öncelikli görevi cemaat ve tarikat adlı güruhların soktuğu bi’dat ve yalanlardan Türk Ulusunu uzak tutmaktır. Mehmetçiğin canıyla, kanıyla verdiği “Vatan Bölünmesin” savaşını; dinci ve bölücü oluşumlara karşı bilimle, akılla desteklemektir. Camilerin tarikat-cemaat yuvası olmasını engelleyip Vatan Bütünlüğünün-Ulus Birliğinin sağlandığı yerlerden biri durumuna getirmek için çalışmaktır. Gerisi laf-ü güzaftır; bi’dattır; ruhban sınıfı yaratmaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.