ATIKLI YAŞAM

ATIKLI YAŞAM
Doğaya saygı gösterilmesi gerektiğine inanan duyarlı bir yurttaşımızdan, “Şehir çöplüğü”nün yarattığı kirlilik tehlikesini anlatan mektup aldık.
Yurttaş olmanın sorumlulukları da anımsatılan mektupta, gelecek kuşaklara, içinde sağlıklı yaşanılacak bir Karacabey bırakamamanın kaygıları dile getiriliyor.
Atatürk Kültür Parkı ile “Şehir çöplüğü”nün iç-içe olamayacağı belirtilen ve daha fazla zaman yitirilmemesi gerektiği kaydedilen, yurttaşımızın kamuoyuna duyurulmasını istediği “ATIKLI YAŞAM” adlı mektubu aşağıda aynen yayınlıyoruz:
Karacabey’imizde kış mevsiminin son günlerini yaşamımıza karşın, güneş insanın içini ısıtıyor. Yaşamın tüm güzellikleri baharın müjdecisi gibi önümüzü açarken, çevre kirliliği için hiç de iyi düşünemiyoruz.
Yüzleri solgun, neşesiz, cansız ve isteksiz uçan kuşlar, kelebekler görüyoruz. Belli ki onlar da çevre felaketinden payını almış, gelecekten ümidini kesmiş. Duyarsızlık sürdüğü sürece bu ümitsizlik her yeri saracak. Çevremizi, yarınlarımızı tehdit eden felaketler geliyorum diyor.
Karacabey’de bölgemizin en nadide parkı inşa edildi. Bu yaz da çocuklarımızla buralara gelip dinlenmek, yaşamının bir bölümünde mutlu olmak, güzellikleri görmek, eğlenmek arzusundayız. Bakalım, beklentilerimizin ne kadarı gerçekleşecek?
Havaların rüzgarlı olduğu günlerde çevreye yayılan kötü kokuların insanlara verdiği rahatsızlığın tarifi olanaksız.
Okuduğum gördüğüm, izlediğim ve duyduğum kadarıyla hiçbir ülkede “Şehir Çöplüğü” ile iç-içe park olduğunu sanmıyorum. Olamaz da.
Atatürk Kültür Parkı’mızla iç-içe olan çöplüğe atılan atıkların içeriği, kimin attığı, denetleniyor mu?
Evsel atıkların dışında, çözünürlüğü olanaksız hangi maddeler atılmakta?
Bu atıkların dolaylı olarak yağmurla veya başka etmenlerle dere, azmak ve yer altı sularına ne oranda karıştığı, bu suların tarım alanlarıyla, nerede ve hangi amaçlarla kullanıldığı biliniyor mu?
İlçemizin ekonomisi tarıma dayalı olması nedeniyle, tarımda kullanılan dere, azmak ve yer altı sularıyla sulanan bitki, meyve, sebzeler, içtiğimiz su ve sütlerdeki insan sağlığına zararlı maddelerin oranı inceleniyor mu?
Kirliliğin yaygınlaşmadığı yıllardaki hastalıklarla, günümüzde çevre felaketi ve atıkların yarattığı hastalıklar arasında bir istatistiksel veri var mı? Vücut dili isyan eden insanların sayısının arttığı gerçeği gizlenebiliyor mu?
Dünyamız, üzerinde yaşayan bütün canlılarındır. Doğadaki dağın-taşın, toprağın, suyun, havanın, bitkilerindir. Ve çevremizi en iyi şekilde kullanmak insan olarak hepimizin görevidir.
Kentimizdeki atık sorunu çözülemeyecek kadar olanaksız değildir. Halkımızla, sivil toplum örgütleri, yerel yöneticilerimizin katılımı ile bir sempozyum düzenlenmeli, çözüm yolları araştırılmalıdır.
Çünkü tehlike geliyorum diyor.
Atıklarımızın toplanması konusunda bir adım atılmaya çalışıldı. Çöplerin, Karacabey merasına ve tarım arazilerine doğru pervasızca atılması sürdürülerek yapılan çalışmanın da anlamı kalmadı.
Çevreye duyarlı vatandaşlar olarak sesimizi bu güne kadar duyuramadık, dinletemedik. Bizden sonraki nesillere çok kötü bir çevre bıraktık.
Yarınlarımız için, çevremizi pis atıklardan arındırma çabaları için; Çevre ve Orman Bakanımızdan, yerel ve diğer yöneticilerimizden duyarlı olmalarını bekliyoruz. Yoksa gelecek nesiller adına onları affetmeyeceğiz.
Duyarlı bir Meltem Okuyucusu
 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.