Asya gerçeğinde Atatürk’ü anlamak

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

“Atatürkçülüğü ve milliyetçiliği yadsıyarak solculuk yapma gafletine düşen bir sol, Türkiye’de hiçbir zaman başarılı olamadı, olamaz da… Türk Milliyetçiliği, Türk Halkının alın terini yabancı çıkarlara karşı korumak demektir “. UĞUR MUMCU
1980 sonrası küresel emperyalizm “seçtiği adamları ” iktidara taşıdı. İki kutuplu dünya SSCB’nin dağılışı ile Amerika’nın jandarmalığa soyunmasına neden oldu. Atatürk’ün saptadığı Batı Emperyalizmi yeniden dünyaya vahşet, kan, sömürü satmaya başladı. Yüzyıl bile olmadan sömürerek büyüyen Batı, Ulus-Devletleri parçalayarak yeni kaynaklar bulmalı ve büyümeyi sürdürmeliydi. Enerji kaynaklarıydı, gerçek hedef. Üstü küresel bütünleşme (!) adıyla örtüldü. Demokrasi (!) için milyonlarca insan katledildi. Amaç zaten demokrasi değildi. Etnik-dinsel-mezhepsel ayrımlarla hizmetkar yerel yönetimler getirmekti. Yapılan demokrasi müdahalelerinden(!) ekmek, aş, iş çıkmadı. Kan, tecavüz, ölümler, bölünmeler çıktı. 1990’ların ortasında Mazlum Dünyanın öncüsü Asya yine siyasi çözümler üretmeye başladı. Aydınlar, bilim insanları mensubu oldukları Ulusları uyarmaya, emperyalizme karşı birleşmeye çağırdı. Aynı kanallardan farklı terör örgütleriyle toplum önderleri katledilmeye başladı. Uğur Mumcularımızı, Turan Dursunlarımızı, Bahriye Üçoklarımızı, Eşref Bitlislerimizi, Ahmet Taner Kışlalılarımızı… Batı emperyalizminin kurup beslediği, silahlandırdığı örgütler katletti. Herşeye karşın çözüm Asya’ya kayıyordu. Sömürgeciliğe daha önce nice savaşlar vermiş, devrimler yapmış bir anakaraydı; Asya. Özellikle ayrımların yaşanmaması için üst kimlik ve laikliğin koşul olduğunu saptadılar. Her Ulus-Devletin bir milliyet kültürü vardı. Devlet olmanın, olmazsa olmazlarındandı; milliyet kültürü. Ardından dünyada katliamlara yol açan en büyük etkenin din olduğunu bildiklerinden laikliğe sarıldılar. Dini inançları; toplum yaşamını, uygarlığı, gelişmeyi engelleyen bir araç olmaktan çıkarmak; birleştirici bir etken durumuna getirmenin tek yolunun laiklik olduğunu benimsediler.
ASYA gerçeğini anlayamayıp AB’ye emireri olan, ABD tasarılarında görev alanlara ve görev bekleyenlere, medeniyet diye Batı emperyalizmine sarılanlara; Kemalist Devrimin Önderi, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu Atatürk 100 yıl öncesinden neler söylemiş. Anlayana. Anlayabilene. Anlamak isteyene…
“Asıl mesele, Asya’da milliyet ve istiklal hırsıdır. Son günlerde bütün cihanın düşüncelerini bu tehlike oluşturuyor. İşte tehlike! Bir isyan cereyanı var. Halbuki Asya, bu kuru ve miskin kıta, düne kadar ne güzel, ne itaatkar kurbanlık bir koyun gibi ne kolay sindiriliyordu. (…) Asya tehlikesi, bu büyük kıtada oturan ve çoğunluğu Müslümanlardan oluşan kavimlerin Avrupa boyunduruğundan kurtarılması tehlikesidir.(…)Asya tehlikesi vardır. Fakat bu tehlike milyonlarca insanın hürriyet ve istiklaline, medeniyet kabiliyetinin gelişme ve ilerlemesine doğru yürümek istemesinden kaynaklanıyor. (Hakimiyet-i Milliye Gazetesi 2 Şubat 1920;Asya Tehlikesi makalesi)
Atatürk’ün Batıya bakış açısı 2 analiz içerir. Birinci Batı, devrimler çağının Batısıdır, kralların ve padişahların yıkılması, Ortaçağ ilişkilerinin temizlenmesidir. İkinci Batı ise, emperyalisttir. Yaptığımız Bağımsızlık Savaşını Batı’nın “zincirlerini kırarak” başardığını söyler. “Batı artık bizim düşmanımızdır; çünkü, Türkiye’de Türklerde kabiliyet olmadığından bizim için “olumsuz herşeyi ” uygulamaya cevaz vermişlerdir “. (29 Ekim 1923,Fransız Gazeteci Pernot’ya verdiği demeç)
“Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. (…) Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerine milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağına geçecektir. (..)Biz Türkler Asyai bir milletiz.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.