Acılı babanın sözlerine bakar mısınız?

Göstere göstere gelen ölümlere ilişkin Marguez’in klasik olan ünlü yapıtı ‘Kırmızı Pazartesi’ örnek gösterilir.

Kasabada herkesin olacağını bildiği bir cinayet işlenir.

Sadece öldürülenin haberi yoktur.

 **** 
HDP’ye ilişkin iktidar cephesinin yönelttiği suçlayıcı cümlelerin bir karşılığı olacaktı.

HDP’nin PKK ile özdeşleştirilip kriminalize edilmesinin böylesine bir sonuç doğuracağı kesindi.

Nitekim öyle de oldu.

**** 
HDP İzmir İl Başkanlığı binasına saldırı yapıldığında tesadüfen İzmir’deydim.

Bodrum dönüşü haftada bir yazı yazdığım Egesaati.com’la Tele1’in bulunduğu ofiste Erdal Akaltun ile Sinan Dündar’a uğramıştım.

Cinayet sırasında eşim Melike Baysal’la birlikte Alsancak-Pasaport iskelesi arasında tur atıyorduk.

‘Denizin pisliği’ bir yana İzmir’deki hoşgörü ortamından, kadim şehrin güzelliğinden hayranlıkla söz ediyorduk.

Bu saldırı, aynı zamanda, her düşüncenin, her çeşit akımın karşılık bulduğu özgürlükler şehri İzmir’i lekelemeye yönelikti.
 **** 
Böylesine kalleş bir saldırının, parti binasında duran savunmasız bir kadının öldürülmesinin sorgulanması gereken pek çok yönü var.

Neden İzmir?

Neden tam da Sedat Peker’in ‘Provokasyon olabilir’ uyarısından sonra yapıldı?

Neden cinayetin ardından Diyarbakır’da AK Parti İlçe Başkanı’nın yeğeni partiye ‘Molotof kokteyli’ attı?

65-80 yaş arasında amiraller ortak bir bildiri yayınladığı için ek süre verilerek 8 gün gözaltına tutulurken, Deniz Poyraz’ın katilinin çok kısa sürede adliyeye sevk edilmesi polisin olağan davranışına uygun mudur?

‘Yalnız kurt’ gerçekten yalnız mı? Bir kişi dahi kendisine yardım etmedi mi?

ALÇAKLIĞA ALÇAK SÖZLERLE YANIT VERDİ!

Bir de olayın diğer boyutu var.

Bilmem öldürülen Deniz Poyraz’ın İzmir’de yaşayan babasının sözlerine kulak verdiniz mi?

Kin ve öfke saçan bu konuşmayı bir babanın acısının dışa vurumu olarak kabul etmek mümkün değil…

Bakın neler söyledi:

Birlik olun, Deniz benim Deniz’im değil, Kürdistan’ın Deniz’idir, hepinizin Deniz’idir. Biz dağlarda direnen aslanlara borçluyuz. Şu anda düşmanın tank ve toplarının önünde direniyorlar. Biz ne kadar bedel de versek, halen onlara borçluyuzKızım kimyasalla öldürülenlerden farklı değil. Kızım Sêvêlerden, Pakizelerden farklı değil. Lokman Birlik panzer arkasında sürüklendi. Kızım onlardan farklı değil. Mehmet Tunç şehit oldu. Deniz ondan farklı değil. Biz ne kadar yapsak da azdır. Biz bu halka hala borçluyuz. Ne kadar bedel ödesek de halka borcumuz bitmez. Şehit hepimizin şehididir. Herkesten tek istediğim; birlik olalım. Kürt halkının, HDP’nin başı sağ olsun.Tayyip ve ekibinin yapmaya çalıştığı; Osmanlı dönemi gibi tüm Kürdistan’a saldırmak. İnsan bunları göz önüne getirir. Kürt halkının mücadelesiyle bunu başaramayacaklar Allah dağdakilere, gerillaya güç kuvvet versin. Allah onların mertebesini yükseltsin. Onları gökyüzüne ulaştırsın. Onların başı sağ olsun.”
****
Mezopotamya Ajansı’na Kürtçe konuşan baba Abdullah Poyraz’ın bu söyledikleri acaba bizim ağıtçı aymaz aydınlarımızın kulaklarına gitmiş midir?

Bir alçak katilin eyleminden sonra söylenen bu sözler düşmanca değil mi?

Aydınlarımız, kalleş cinayeti kınama yarışına çıkan yazar-çizer-sanatçı takımımız neden bu tavra tepki göstermedi?

Irkçı faşist kafadan çıkan sesin farklı versiyonu gibi gelmiyor mu size de?

Bırakalım artık şu çifte standartlı demokratlığı!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.