30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI,

BAYRAMLARIN ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ KUTLANMASININ YOLUNU AÇMIŞTIR !!!
Batı Emperyalizmi’nin Türkleri Türkiye’den atma hayallerini bitiren bir büyük başarının bayramıdır. 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI.
Tüm şehitlerimizi ve emeği geçmiş Atalarımızı rahmetle anıyor Aziz Hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

   30 AĞUSTOS'A GİDEN YOL:
  • 19 Mayıs 1919 — 23 Temmuz 1919 dönemi; Genelgeler ve Anadolu Halkıyla yüzyüze görüşmelerle içinde yaşanılan ve yaşanabilecek gelişmelerin değerlendirilmesi yapıldı. Düşünsel hazırlık dönemidir.
  • 23 Temmuz 1919—23 Nisan 1920 Kongreler Dönemi, örgütlenme dönemidir.
  • 23 Nisan 1920 TBMM’NİN AÇILIŞI
    Ulusal Kurtuluş Savaşı ve Ulusal Egemenlik düşüncesinin kurumsallaşması ve eyleme dönüşmesidir.
  • Doğu ve Güney Cephesi’nde Sorunların çözümlenmesi
  • Ocak 1921 ve AĞUSTOS 1922 Batı Cephesi Muharebeler dönemidir.
    30 AĞUSTOS tüm bunları doruk noktasıdır.
    30 AĞUSTOS’TAN SONRASI
    *19 Eylül 1922 Anadolu’da düşman askeri kalmamıştır.
  • 11 Ekim 1922 Mudanya Mütarekesi, Trakya savaşmadan teslim alınıyor. İstanbul’a TBMM’NİN Ordusu sembolik te olsa giriyor. 6 Ekim 1923 düşman Orduları Türk Bayrağını Selamlıyarak İstanbul’u terk ediyor.
  • Lozan, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE DEVLET-İNİ TÜM DÜNYA KABUL EDİYOR.
  • Ve tabii TÜRKİYE CUMHURİYETİ kuruluyor. Tüm bunlar kolay olmadı. Büyük Taaruz öncesi TBMM ‘DE yaşananlardan çok kısa bazı bilgiler sunup yorumu sizlere ait olacaktır.

TBMM’DE MUHALEFET:
“… Bizi kim, nereye sevk ediyor? Koskoca bir millet belirsiz karanlıklara sürüklenir mi? Niçin taarruz etmiyoruz? Ordumuz durduğu yerde çürütülüyor…”
“… Avrupalıların bize barış teklif ediyorlarmış, daha ne duruyoruz? Gazi niçin cepheye gitmiyor. Niçin Ankara’da oturuyor? Bir insan hen Meclis başkanı hem Başkomutan olabilir mi?
Ancak en amansız muhalefet 5 Mayıs 1922′ de yapıldı. Başkomutanlığın uzaması kabul edilmedi. Gazi hasta olduğundan o oturumda yoktu.
6 Mayıs 1922’de meclis kürsüsünde konuşmasını şöyle tamamladı.
” …Bundan sonra düşünüp karar verme Meclise düşer. Yalnız bir gerçeği gözler önüne sermek zorundayım. Başkomutanlık iki gündür ne olacağı belirsiz durumda askıda bulunuyor.
Bu dakikada ordu komutansızdır. Eğer ben orduya komuta etmeyi sürdürüyorsam, yasaya aykırı olarak komuta ediyorum. Mecliste beliren oylara göre hemen
komutadan el çekmek isterdim; Başkomutanlığımın
sona erdiğini hükümete bildirirdim. Ama
önlenemeyecek bir kötülüğe yol açmamak zorunluluğu
karşısında kaldım. Düşman karşısında ordumuz başsız
bırakılamazdı. Ben bunun için bırakmadım, bırakamam ve bırakmayacağım!”

Başkomtanlık süresi yeniden oylandı.177 kabul, 11 ret, 15 çekimser oy kullanıldı. Böylece Başkomutanlık süresi üç ay daha uzatıldı. O günü Muhittin Baha Bey şöyle anlatır:
“… Elleri ceplerinde ve tabancalarındaki muhaliflerin o gün Mustafa Kemal’i öldüreceklerini sandık…”
20 Temmuz 1922’de Başkomutanlık süresiz uzatıldı.
Son bölümde tüm bunlar hakkında;
BAŞKOMUTAN GAZİ MAREŞAL MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ne düşünüyor? Başarıyı kendine mi maal etmiş? Ve gelecek için ne öneriyor? 30 AĞUSTOS 1924 ilk anma törene buyurun: (kısa önerim bu söylevlerin mutlaka tamamını ukumalısınız).
“… Büyük Zafer, Türk Milleti’nin hürriyet ve İstiklâl fikriyatının ebedi abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin çocuğu, bir ordunun BAŞKUMANDANI olduğum için sevincim ve saadetim ebedidir…”

“… Meydan muharebesi milletlerin bütün mevcudiyetleriyle, ilim ve fen sahasında sevgileriyle ve ahlâklarıyla kültürleriyle kısacası bütün maddi ve manevi kudret ve faziletleriyle ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir imtihan sahasıdır…
“….. Efendiler, kendilerine bir milletin talihi tevdi edilen adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakiki ve kabili istihsâl menfaatları yolunda kullanmakla mükellef olduklarını bir an hatırlardan çıkarmamalıdırlar…
Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk Devleti’nin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada atılmıştır. Sonsuza dek yaşayacak Tacı burada takmıştır. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır…
“…Efendiler, vatan artık imar istiyor, zenginlik ve refah istiyor. İlim ve marifet, yüksek medeniyet, hür fikir ve hür zihniyet istiyor. Şeref, namus, İstiklâl, hakiki varlık, vatanın bu taleplerini tamamen ve serian yerine getirmek için esaslı ciddi bir suratte çalışmayı emreder…
“…Efendiler, milletimiz burada tesbit ettiğimiz büyük zaferden daha mühim bir vazife peşindedir. O zaferin idraki milletimizin iktisat sahasındaki başarılarıyla mümkün olacaktır. Bilirsiniz ki, iktisaden zayıf bünye fakrü sefaletten kurtulamaz; kuvvetli bir medeniyete, refah ve saadete kavuşamamak; toplumsal ve siyasal felaketlerden yakasını kurtaramaz.
YÜZYILLARA SESLENEN, ULUSUYLA BÜTÜNLEŞEN BÜYÜK BAŞARILARI BİLE YETERLİ GÖRMEYEN, ÇAĞDAŞ UYGARLIĞIN ÜZERİNİ HEDEFLEYEN, DOGMALARI DEĞİL; AKIL VE BİLİMİ REHBER EDİNMİŞ DAHİ!!!
MUSTAFA KEMAL,
BİZİM ÖLÜMSÜZ ÖNDERİMİZDİR!!!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.