ULUSU OLAN BİR ORDUYUZ

AHMET AYGÜN ATA KÖŞE YAZISI

Büyük Atatürk 31 Temmuz 1920 tarihinde Afyonkarahisar Kolordu Dairesinde subaylara hitaben yaptığı konuşmada şunları söyledi. “Türk Milletine taarruz eden düşman önce Türk Subayını aşağılamak ister”…”Çünkü, düşmanlarımız önce onları öldürürler, onları aşağılar ve hor görürler”. (ATATÜRK’ün Bütün Eserleri, 9. Cilt)
Irak Abd tarafindan nasıl işgale uğradı? 8 yıl İran’la savaşabilen, o dönemde sayısal açıdan dünyanın en kalabalık ordularından olan Irak ordusu nasıl kurşun atmadan teslim oldu? Saddam’ı direnmeden Abd’ye teslim eden Kesnizani adlı tarikatın devlet, ordu hatta aile içine yerleşmesiydi. “Nizani” yani “bilmiyorum “;”kes” yani “hiç ” sözcüklerinin bir araya gelmesiyle tarikatın adı “birşey bilmiyorum ” anlamına gelir. Tarikat öylesine takıyyeci ki… Görünürde Saddam karşıtlarına acımasız! 1980 yılından itibaren Cia ve Mossad ajanları tarikatın içine yerleşir. Abd “yatak odasından bile bilgimiz var” dediği zaman Saddam karısı Sacide’nin tarikat müridi olduğunu fark etmiştir ama iş işten geçmiştir. Ya oğlu Uday? Birliklerine sivil giyinip evlerinize dönün demiş. Dönemin en iyi savaş uçağı Mig 21’leri çöle gömmüştü. Kullanan birileri çıkıp işgalci Abd’ye kullanmasın diye! Yine dünyanın seçkin nişancılarından sayılan Medine Tümenleri ve Saddam’ın dibindeki Cumhuriyet Muhafızlarıda tarikat müridi komutanların üst kademelerde olması nedeniyle kurşun atmamıştı. Amerika işgali bu biçimde kolayca gerçekleştirdi. Mermi atmayan ordu yüzünden tecavüz, cinayet, Irak petrollerine İleri Demokrasi (!) gelmişti.
Bir yıl önce benzer bir kalkışma yaşandı, ülkemizde. Varlığı 40 yıl önce deşifre edilmiş bir dini (!) oluşum; 1980 Amerikancı darbesi sonrası 4 eğilimle önce polisimiz içinde yuvalanmaya başladı. Ardından iktidardaki dinci (dindar değil ) kesimlerince devlete yerleştirilmeye başlandı. Popülizm, aktualizm ne varsa kullanarak, Cia ajanları Fuller, Abramowitcz’in yazdığı kitap ve makaleleri birer birer uygulayarak ülkemizi sarıyordu. “Allah ” adını duyan her kesim zekayı yutuyordu. Ancak önlerinde en büyük düşmanları Türk Ordusu kale gibi duruyordu. Köşesinin yazarları ve dinci kesim “askeri vesayet ” diyerek kamuoyu oluşturuyor. Sağdan, soldan, ortadan, yandan kim varsa elini verdiği bu yobazlıktan “beynini ” kurtaramıyordu. Cia “Türk Ordusu çok oluyor ” ya da “Türk Ordusu hizadan çıktı ” dedikçe “demokrat”, “liboş”, “komünist “, “muhafazakar “, “sözde milliyetçi” kesimler sazanlığı özümsemeye başladı. Oluşturulan Biat kültürüne bir de “mağdur edebiyatı” eklenmeliydi, eklendi. “Vatanın bölünmezliği “,”Ulusun birliği ” konusunda hiç kaygısı olmayan emperyalleşmiş bu kesimleri “özlem” sarı vermişti. Özlemin ardından birde “beraber yürünecek” bir oluşum gerekliydi. O da “mağdur edebiyatı”nın üzerine kuruldu. “Demokrasi ” adına yardım edenler de vardı, “cemaat devlete sızıyor diyemem” diyen de. Kumpaslar kuruldu, ordunun Kamalist Subayları, Yurtsever Aydınları tutsak edildi.
Gün geldi, devran döndü. “Beslenen karga gözü oydu”, Cia planı devreye sokuldu. Birlikte yürüyenler de, diğer kesimlerde gördü ki; Türkiye Cumhuriyeti’nin ayarları Atatürk ‘ün Milli Demokratik Devrimleri’ydi. Kısa bir süre devre dışı bırakılabilir ancak Atatürk İlke ve Devrimlerine dönüş kaçınılmazdı. Kamalizm’e (Atamız öğretilerine KAMALİZM adını vermiştir ) düşman olanda, kin besleyende, yıkmaya çalışan da Milli Demokratik Devrimin altında kalmaya mahkûmdur. Yaşanan bu Amerikan kökenli dinci kalkışmaya ve Irak örneğine karşın kalkışmanın yıldönümünde Türk Ordusu ‘nu küçük düşürücü afişler kullanılması halkta tepki yarattı. Türk Ulusu, ordusunu küçük düşürücü afişlere karşı çıktı.
Unutulmamalıdır ki; “Ordusuna düşman olan Halkına düşmandır”. Ve yine emperyalistler, işbirlikçiler, her devrin adamları, Unutmamalıdır ki; “Türkler, Ordusu olan bir Ulus değil, Ulusu olan bir Ordudur”.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.