Ulusa sesleniş
Ulusa sesleniş
Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın “Ulusa Sesleniş” şovunu izliyorum. Koltuğumda öyle bir rahatlamışım ki, kendimden geçmişim. Kendimi Türkiye’nin dışında bir yerlerde zannettim. Adeta rüya görüyorum.
Rakamlar birbirini izliyor, izlemekten öte kovalıyor. Ülkenin sosyal yapısı gözden kaçırılıyor, suni bir ekonomik istikrar iddiaları ile toplum uyutulmaya çalışılıyor.
Bu defa mukayeseler 1923 ile 2007 rakamları baz alınarak yapılıyor. Kendini Atatürk ile boy ölçüştürüyor. 1923 yılında 953 milyon TL olan gayrisafi milli hasıla, 2007’de 576 katrilyon TL olmuş.
1923’de 45 dolar olan kişi başına milli gelir, 2013’de 10 bin dolar ve 2023’de de 20 bin dolar olacakmış. Rakamlar bitmiyor. 1923 yılında 50 milyon dolar olan ihracat, bugün 90 milyon dolar. Dış ticaret hacmi ise 230 milyar dolara ulaşmış. İthalatın 140 milyar dolar olduğunu söylemeye dili varmıyor. Global dış ticaret rakamını söylüyor. Türkiye, yapmış olduğu ataklarla bir “Dünya Devi” olmuş, iktidarları zamanında. Konuşmanın özeti kısaca: yaptık, yaptık, yaptık.
Rakamların mukayesesi mademki 1923 yılından bu yana yapılmaktadır; bozulanların da mukayesesinin aynı şekilde yapılması gerekir. 1923 Türkiye’sine gidersek, şöyle bir manzara ile karşılaşırız.
Osmanlı İmparatorluğu, 1914 yılında başlamış ve 1918 yılında sona ermiş olan Birinci Dünya Savaşı sonrasında parçalanmış; birçok bölgesi emperyalist devletlerce işgal edilmiş, orduları terhis edilmiştir.
Mustafa Kemal önderliğinde Kurtuluş Savaşı başlatılarak ülke yabancı istilasından kurtarılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti adında “laik bir devlet” kurulmuştur. Genç Cumhuriyet kurulmuş ama, elde yok avuçta yok. Üstüne üstlük Osmanlı’dan kalan büyük bir borç yükü mevcut.
1865 yılında ilan edilen “Düyun’u Umumiye” borçları, alacaklı devletlerce, yenisi kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletinden talep edilmiştir. Türk Milleti o denli asil bir millettir ki Osmanlı’nın alıp da saray eğlencelerinde israf ettiği paraları dahi ödemekten kaçınmamış ve kuruşuna kadar ödenmiştir. 1926 yılında Uşak ve Alpulu, 1935 yılında da Turhal ve Eskişehir Şeker fabrikaları yapılarak, ağır sanayi hamlesi başlatılmıştır. Yine 1926 ile 1938 yılları arasında Malatya, Nazilli, Eskişehir, Konya Ereğli Pamuklu dokuma ve Bursa Merinos yünlü dokuma fabrikaları Sümerbank kurulmuştur.
Bugün Türkiye’nin en büyük bankası olan Türkiye İş Bankası kurulmuştur. Demir çelik fabrikaları Türk Sanayisi’ne kazandırılmıştır. Eğitim ve bilimde devrimler yapılmış, “Tevhidi tedrisat” Kanunu çıkarılarak eğitimde birlik sağlanmıştır. Tekke ve zaviyelerde yetiştirilen mollaların yerine, müspet ilimle ışıl ışıl gençler yetiştirilmiştir.
Kadına seçme ve seçilme hakkı verilerek, Türk kadını, Avrupalı kadınların önüne geçirilmiştir. Türk kadını, kocasının salt cinsel objesi olmaktan çıkarılmış, üretime kanalize edilmiştir.
Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu ve Köy Kanunu çıkarılmış ve vatandaşın hak ve hukukuna kavuşması sağlanmıştır.
En önemlisi de Türk insanı ümmet ve kul olmaktan çıkarılmış ve vatandaşlık sınıfına terfi ettirilmiştir. Ne mutlu Türk’üm diyene vecizesi ile Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün vatandaşların birliği sağlanmıştır.
Şimdi gelelim dört buçuk yıllık iktidarınız zamanında yaptıklarınıza. Rakamlar dans ettirilerek gerçek olmayan hesaplamalar ile toplum yanıltılmaktadır. Gayrı safi milli hasıla rakamları ve buna bağlı olarak hesaplanan kişi başına milli gelir rakamı afaki ve gerçeği yansıtmamaktadır.
Gayrı safi milli hasıla bir süre önce 380 milyar YTL olarak açıklanmışken, şimdi ise 576 katrilyon TL olarak açıklanıyor. Tamamen şişirmedir. Dış ticaret rakamları ve kişi başına milli gelir rakamları dolar üzerinden hesaplanırken, gayrı safi milli hasıla ise, iki yıl önce tedavülden kaldırılan TL ile hesaplanmaktadır.
Tamamen yanıltmaya yönelik bir davranıştır. İhracat rakamı veriliyor ama ithalat rakamı gizleniyor. Dış ticaret açığının 50 milyar doları geçtiği niçin açıklanmıyor?
Cari açığın, gayri safi milli hasılanın %11’ne ulaştığı niçin gizleniyor? Yurt dışından gelen sıcak paranın 70 milyar dolar olduğu neden gözden kaçırılıyor. Özelleştirme maskesi altında, yabancılara satılan kamu mallarından gelen paraların meblağı ne kadardır ve bu paralar nerelere gitmiştir? Ulus bu konuda niçin bilgilendirilmiyor? Petkim, Petrol Ofisi, Ereğli Demir Çelik, Türk Telekom kimlere satıldı? Türk sanayinin öncüleri olarak, 19231938 yılları arasında kurulan Kamu İktisadi Teşebbüslerinin günümüzdeki durumları nedir, neden açıklanmıyor? Niçin çarpıtılmış ve gerçeği ifade etmekten uzak bir takım afaki rakamlarla ulus yanıltılıyor? Türkiye dünya devi olmuş! İMF, Dünya Bankası ve çeşitli finans kurumlarına 480 milyar dolar borç altına sokulmuş, baskılar sonucu Kıbrıs elden çıkarılmış ve Irak’ın kuzeyindeki eşkıya bozuntularının tahrik ve tehditlerine cevap dahi veremeyecek duruma düşürülmüş bir Türkiye mi dünya devi? Alt kimlik, üst kimlik tartışmaları ile Türklük aşağılanmaya çalışılmaktadır.
Ulus devlet ve üniter devlet yerine federasyonlar tartışılır hale gelinmiştir. Velhasıl, Başbakan’ın Ulusa Sesleniş programındaki açıklamaları ile Türkiye’nin ulusun sıkıntıları arasında en ufak bir örtüşme görülmemektedir.
Güneş Balçıkla sıvanmaz, görünen manzara hiç de iç açıcı değildir.