“Uğur”suz 24 Ocak

Günlerin uğuruna, uğursuzluğuna hiç inanmam. Ancak “keşke o günü hiç yaşamasaydık” diyebileceğimiz günlerimiz hep olmuştur. Türkiye için “hiç yaşamasaydık” diyebileceğimiz günlerin başında ise 24 Ocak tarihleri gelir.
1955 yılının 24 Ocak günü, Zonguldak Ereğli, Gelik maden ocağındaki grizu patlamasında 52 işçimizi yitirdik. 1959 yılının 24 Ocak günü, İstanbul Küçükyalı’da çöken Neşe Sineması enkazı altında 37 kişi can verdi. Bunlar kaza türünden kötü günlerdi.
Türk tarihinin en karanlık 24 Ocak’larından biri 1980 yılında yaşandı. Siyasal iktidarın “ekonomik önlem paketi” adını verdiği ağır kararlarla Türkiye yeni bir döneme girdi. Türk Lirasının ABD Doları karşısında, yüzde 50’ye yaklaşan devalüasyonu sonrasında ekonomik yaşam çöktü. Aydınlar, sosyal bilimciler bu ağır kararların demokrasi koşullarında yürütülmesinin olanaklı olmadığı ardından dikta gelebileceği tespitini yaptılar. Tespitler doğru çıktı ve aradan 8 ay geçmeden Türkiye tarihinin en büyük karanlığına gömüldü. 12 Eylül Faşist darbesini yaşadı. İdamlar, işkenceler, on binlerce tutuklu, binlerce dava ve yüz binlerce fişlenmiş insan ile Cumhuriyet tahrip edildi.
12 Eylül dönemi tahribatı sadece darbenin ağır koşullarının sürdüğü yıllar ile sınırlı kalmadı. Darbenin açtığı yaralar yıllar boyu irin bağladı. Azdı. Bu kötü gidişi gören Prof. Dr. Muammer Aksoy önderliğindeki 50 aydın 1989 yılının 19 Mayısında bu gidişe “dur” demek için Atatürkçü Düşünce Derneğini kurdu. Aksoy’un bu girişimi cezasız kalmayacak, derneğin kuruluşunun üzerinden 8 ay geçmişti ki 31 Ocak 1990 günü Muammer Aksoy katledildi. Bu yeni cinayetler zincirinin de başlangıcı olacaktı.
12 Eylül darbesinin öncesinde ve sonrasında yaşananları titizlikle araştıran, karşı çıkan cesur gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü arabasının altına konan bir bomba ile paramparça edildi. Mumcu’nun katli ülkede tam bir şok etkisi yarattı. Yetkililer katillerin bulunması için “namus” sözü verseler de cinayetin aydınlanması için ciddi bir araştırma bile yapılmadı.
Aradan 8 yıl geçmişti ki bu kez Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır’da bir suikast sonucu şoförü ve korumaları ile birlikte katledildi. Diyarbakır’da o yıllarda kente tekrar huzur ortamı gelmiş, insanlar geceleri bile sokaklarda güvenle gezebilir hale gelmişti. Karanlık güçler bunu Diyarbakırlılara çok gördü.
Ne ülkemizde ne de dünyada “uğursuz” gün yoktur. Ancak bir ülkeye hayatı zindan etmeye kararlı caniler ile arkalarından yöneten karanlık güçler vardır. O canilerin emperyalizm adını almış çağımız haydutları olduğunu artık çok daha iyi biliyoruz.
Ülkemiz, 25 yıldır Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümünü bu dersleri çalışarak geçiriyor. Bir daha o karanlık günler yaşanmasın, gelecek kuşaklar aydınlık günler görsün diye…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.