Tezcan, sağduyu çağrısında bulundu

MHP Karacabey Teşkilatı Başkanı İsmail Tezcan, “Ergenekon” olarak isimlendirilen Ümraniye Soruşturması, hakkında yapılan spekülasyonların ülkedeki iç barışı zedelediğini belirtti.
Tezcan, yaptığı yazılı açıklamada, “Ağır siyasi, ekonomik ve sosyal problemlerle boğuşan Türkiye’de, son aylarda yaşanan kaygı verici gelişmeler, güvensizlik ve gerginliğe, toplumda endişe ve karamsarlığa yol açmıştır. Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında, Anayasa Mahkemesi tarafından açılan kapatma davasının gündemde olduğu bu günlerde, “Ergenekon” olarak isimlendirilmiş davada son gözaltına alma uygulamaları, kamuoyunda haklı olarak yankı bulmuştur” görüşlerine yer verdi. Tezcan, hukukun üstünlüğünün tartışılmaz bir biçimde kabul edilmesinden yana olduklarını vurgulayarak, Ergenekon ve AKP’nin kapatma davası sonuçlanıncaya kadar sağduyu çağrısında bulundu. Tezcan, “Milliyetçi Hareket Partisi’nin hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin temsilcisi olarak, adaletin ve meşruiyetin herkese lazım olduğuna yürekten inanmaktadır. Türkiye’nin yaşadığı bunalımın derinleştiği bir ortamda, demokrasimize, huzur ve güvenliğimize tehdit olan bütün yasadışı oluşumların tespiti, ortaya çıkartılması; mahkemelerde yargılanması, davaların da makul bir süre içinde sonuçlandırılması, toplumumuzu rahatlatacak adımların başında gelmektedir.
Ancak, huzur ve esenliğimize musallat olan bu yapıların ortaya çıkarılması adına yürütülen soruşturmalar sırasında, hakkında hiçbir suçlama yapılmadan, henüz bir iddianame hazırlanmadan, görevi, adresi belli olan kişilerin, adalete intikal şekilleri, yöntemleri, bunların medyada yer alma ve yorumlanma biçimleri tartışmaya açıktır. Demokratik sistemin bir unsuru olarak, önemli bir kamu hizmeti veren basın – yayın kuruluşlarımızda yer alan haber ve yorumların, maksadını aşarak objektif olmaktan uzaklaştığı, şahıs ve kurumları zan altında bırakacak, cepheleşmeleri körükleyecek, hukuki süreçleri etkileyecek, toplumu gerçeklerden ve sağduyudan uzaklaştıracak bir anlayışın hâkim olduğu görülmektedir.
Mahkemelere, emniyet makamlarına, istihbarat birimlerine veya haberleşme kurumlarına ait, gizli olması gereken konu, belge ve evrakın, bu sızma haberleri yayınlamaya meraklı olan medya kuruluşlarına taşındığı ortadadır. Özellikle son zamanlarda, içte ve dışta yürütülen sistematik bir karalama kampanyasının, vazgeçilmez anayasal kurum olan Türk Silahlı Kuvvetlerine yöneldiğine dair kuşkuların arttığı bir dönemde, bazı emekli ordu mensupları hakkında başlatılan hukuk sürecini kullanarak, bu kurumumuzu zan altında bırakacak yorumlardan kaçınılması, ahlak ve sorumluluk gereği olmalıdır. Terör örgütü ile kahramanca mücadeleyle geçen yılların ardından, binlerce şehit ve gazi vermiş, halen en zor şartlar altında bölücülükle mücadelesini sürdüren bu kurumun haklarının ve itibarının, psikolojik karalama kampanyaları karşısında yalnız ve korumasız bırakılması kabul edilemez. Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı Makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir. Hakkında yapılan açıklamalar, haberler ve ithamlar karşısında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, kendisini savunmaya mecbur kalacağı bir sürecin, bu köklü kurumumuzu yıpratabileceği, çok kritik bir dönemde yürütmekte olduğu vatan hizmetini, terörle mücadele kararlılığını etkileyeceği bellidir.
Milliyetçi Hareket Partisi, TBMM çatısı altında yürüttüğü yapıcı, dengeli, çözüm öneren siyaseti ile yaşananlar karşısında şahısları ve olayları değil ilkeleri savunmuştur. Bugün de yaşadığımız dönemi, aynı ilkeli tavırla; hakkaniyeti, adaleti, insan haysiyetini ve hürriyeti önceliğine alarak, tam bir demokrasi ve ahlak duruşu göstermektedir.
Beklentimiz; suç ve suçlu ararken, masum insanların şeref ve haysiyetlerini incitecek davranışlardan uzak durulması, uygulamaların hukuki ancak insani çerçevede ele alınmasıdır. Aksi tutumların devamı halinde adalet, siyasetin ve ideolojik çekişmelerin gölgesinde kalarak güven kaybedecek, kamuoyu sözde “rövanş” almak isteyen odakların, kısır çekişmeleri karşısında, demokrasi dışı yollara hoşgörü ile bakmaya başlayabilecektir.
Dileğimiz; ülkemizin bütünlüğü, milletimizin kardeşliği, devletimizin dirliği açısından, yüksek tehditlere maruz kaldığımız bu dönemde, herkesin sağduyu göstermesi, siyasi kutuplaşmaların ve gerginliklerin, Cumhuriyetimizin ve büyük Türk Milletinin düşmanlarından başka, kimseye bir yarar sağlamayacağının anlaşılmasıdır.
Yapay çatışmaların bulandırdığı puslu hava dağılıp, üzeri örtülmeye çalışılan gerçek gündem ortaya çıktığı zaman, ne yazık ki; Türkiye’nin çok ciddi bir bölünme ve ayrışma tehlikesi yaşamaya başladığı anlaşılacaktır.
Milliyetçi Hareket Partisi, Devlet ve millet bütünlüğünün temsilcisi olarak, ülkemizin problemlerine demokrasi sınırları içinde çözüm üretmeyi, yaklaşan tehlikeler karşısında herkesi uyarmayı, Cumhu-riyetimizin temel değerlerinde buluşma çağrılarını sürdürmeyi, büyük Türk Milletinin kendisinden beklediği, milli bir sorumluluk ve görev olarak görmektedir” dedi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.