Susun ve dinleyin

Susun ve dinleyin
27 Aralık 2007 günü “BİRBİRİMİZİ NEDEN ANLAMAYIZ” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yazmaz olsa idim arkadaş.Benim yazılarımı takip eden bir çok kişi; yahu Engin bey nedir bu yazı, ne demek istiyorsun? gibi sorular yöneltti. İlk başlarda biraz alındım. Kendime göre ; EMPATİ VE EMPATİK dinlemenin ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştım. Bana göre bu yazdığım yazı diğer yazdığım yazıların yanında en değerli olanı idi. Hala da görüyorum.
Empatik dinleme; kendimizi karşımızdakinin yerine koyarak dinleme, anlamak için dinleme demektir.Empatik dinlemeyi bilen ve uygulayan bir kişi, karşısındaki ile en önemli basamağı çıkmış demektir.Empatik dinleme bir yerde de içten dinleme anlamına gelir.
Hangi ortam olursa olsun birbirimizi kuralına göre dinlemediğimiz için karşımızdakiler ile çakışırız, yani birbirimize muhalif kalırız.İşte empatik dinleme bu muhaliflikleri asgari olarak azamiye indirir. Televizyonlardaki tartışma programlarını hepimiz seyrediyoruz. Çoğunda empatik dinleme olmadığı için bu tür programlar can sıkar. Ancak bu tip programların amacı izleyicinin canını sıkmak değildir, tartışması yapılan konuda çözüme ulaşarak veya yanaşarak izleyiciyi aydınlatmaktır. Ancak bu programlar empatik dinleme açısından genelde zayıf kaldıkları için amaçlarına biraz zor ulaşırlar.Böyle olmasına rağmen bu tarz programlar TV’ lerde ilgi görür.
Dinleyicilerin veya katılımcıların bir özelliği daha vardır: Bunu şöyle bir örnekle açıklayayım; hepimiz davetli olarak düğünlere veya bazı toplantılara gidiyoruzdur. Düğünlerde genelde erkekler kendini hep damat yerine koyarlar, hiçbir erkek yoktur ki kendini gelin yerine koysun. Buradaki empati sıfırdır. Erkek ya; kendini tabi ki damat yerine koyacak. Ancak karşı taraftaki gelini düşünen yok.
Bu durum yapılan katılım veya bilgilendirme toplantılarında da böyledir.08.01.2008 günü akşamı CHP nin kaynaşma toplantısına katıldım. Kendilerine aydın payesi verenler masanın en can alıcı noktalarına yerleşmiş, hep onlar konuşuyor.Aydınlar ya..
Tabiî ki aydınlara saygılıyım. Kendini bilen gerçek aydınları tenzih ediyorum. Ancak bu aydınlar boş yere konuşursa insanların katlanma tahammülü kalmaz. Bu toplantıda misafir olduğum için aydın arkadaşları empatik bir şekilde dinledim. Bu aydın arkadaşlar kendilerinden başka kuş tanımıyor. Varsın öyle görsünler. Uçan kuşların kanadı kırılmaz. O akşamki toplantıda bu aydın arkadaşların hayat maceralarını dinledik. Aydın arkadaşların kaynaşması demek ki böyle oluyor. Benim üzüntüm kaynaşma toplantısını yapan arkadaşlar adına oldu. Başkan çözüm istiyor, aydın arkadaşlar başka havalarda.Benim gördüğüm kendine aydın süsü vermiş bu arkadaşlar kendi egolarını tatmin etmek için buradalar. Bu toplantıdan yarar bekleyen başkan arkadaş; sen kendi bildiğini ve düşündüğünü yap. Kimsenin ağzına bakma, senin yerine o akşam iyilik yönünden düşünen hiçbir aydın yoktu. Aydın geçinen arkadaşlara da pek güvenme, kendi doğrularınla veya yönetim kurulunun alacağı kararların ortak doğruları ile bu örgütü yönet. İnanıyorum ki sana verilen tavsiyelerden ve akıllardan daha geçerli olacaktır. Hiç olmazsa beceremezsen bile kendim ettim kendim buldum dersin. Ne o biz fişlendik, biz sürüldük, biz yakıldık.Toplantının havası birden 12 eylül dönemini hatırlattı. Eğer zamanında bir mücadeleye girmişsen ezileceksin de, üzüleceksin de.Ağlamanın, vah lamanın kimseye faydası da yok. Başkan, “Bu partiyi Karacabey’de nasıl yerden kaldırırız” diye soruyor, siz hayat hikayenizi anlatıyorsunuz. Allah aşkına o akşam somut 3 öneri sunan oldu mu? Yapmayın arkadaşlar. Bu tip tavırlarla bu parti hep yerlerde sürünür. Bir şey bilmiyorsanız, susun ve dinleyin. Bu işler havanda su dövmekle olmuyor.
Bu arada kimse beni aydın düşmanı bellemesin. Ben çok aydın tanırım. Mesela; kasap aydın, bakkal aydın, sanayici aydın, karakocalı, Bakırköylü, Sarıbeyli, Yarışlı, Boğazköylü, Şahin köylü, Yenisarıbeyli, Dağkadılı, Keşlikli, Çamlıcalı, Subaşlı gibi aydınları tanırım. Bunun yanında prof. Aydın Ayaydın’ı da tanırım.
Dediğim dedik, öttürdüğüm düdüktür diyen aydınları bir kenara bırakın da, Karacabey’in köylerinden hangi aydınları buluruz? Mahallelerden hangi aydınları buluruz? Sanayici esnafından, pazar esnafından, çarşı esnafından, emekleri devamlı sömürülen işçi kardeşlerimizden, ürünü tarlada kalan çiftimizden, okumuş genç dinamik gençlerimizden, eski duayenlerimizden, ev hanımlarımızdan nasıl yararlanırız? Veya parti kapılarını bu kişi ve kurumlara nasıl açarız? Bunun uğraşısında olun. Yoksa o akşam orada polit büro üyesi gibi sıralanmış aydın geçinenlerle bu işler olmaz. Eğer Karacabey’ de parti olarak zıplama yapacaksanız ; bu partiye inananları yürekten bağlı olanlara ulaşın. İlk önce kendi taraftarlarınızla barışın. Bu bozuşmayı sağlayan Karacabey’de eski parti başkanlarıdır. Suçlu onlardır. Kendilerini hiçbir haklı gerekçe göstererek temize çıkaramazlar. Çalışmamışlardır, çaba sarf etmemişlerdir. Görünen köy kılavuz istemiyor. Partinin şimdiki ve önceki durumu ortadadır.
Yeni başkanın bu partiyi iyi yerlere taşıyacağını düşünüyorum. Her ne kadar olumsuzluklar var ise de, yeni başkanı hırslı gördüğüm için olumlu düşünüyorum.Yeter ki her zamanki hastalık, “O bu işi götüremez” karalaması ortaya çıkmasın. Hani derler ya, meyve veren ağaç taşlanır. Benim isteğim; yeni başkana herkes destek versin, ayağından çekerek alaşağı etmeye çalışmayalım. Katkı vermeye uğraşalım.İlk önce partili olabilmek için üye olmak gerekir. “Ben nasıl olsa bu partiliyim” diyerek particilik yapılmaz. Oy vereceğin partinin lokaline uğrayacaksın, toplantılarına katılacaksın, eğer maddi durumun varsa yardım edeceksin. Öyle kuru kuruya ben şu partiliyim demekle bu işler olmuyor. CHP seçmeni hep böyle düşündüğü için % 45’lerde olan oy potansiyelini diğer partilere kaptırmıştır. Fotoğrafta yer almadan kimlik ortaya çıkmaz. Yoksa bu iş son seçimler öncesi yapılan Cumhuriyet Mitinglerinin sonucuna döner. Sonuçları tekrarlamama gerek yok. CHP ve CHP’liler için son seçimler hüsranla sonuçlanmıştır. Ancak bazı polit büro anlayışlılar bu seçimleri başarı olarak algılıyor. Algılamaya devam etsinler. Muhalefette kalmak CHP açısından alışkanlık yaptı galiba. CHP seçmeninin böyle düşündüğünü zannetmiyorum. Milyonlarca kalabalıktan; ancak binlerce oy çıktı. Bu nedenledir ki; herkes sussun ve dinlesin. CHP Karacabey İlçe Örgütü başarıya ulaşmak için gerçek partililere ulaşmaya çalışsın. Bu partililer yukarıdaki bahsi geçen meslek gruplarının içerisindedir.
Aklıma gelmişken yazayım: Yeni seçilen CHP İlçe başkanı ile iş yerimde sohbet ediyoruz. Engin diyor; sana gelirken eski bir MSP’li arkadaş gördü ve “Hayırlı olsun” dedi. Çay, kahve içeriz diye ayak üstü sohbet etmişler. Başkan bu duruma şaşırmış…..Evet sayın başkan, solu ve solcuları kendi içindeki solcular pek sevmez. Bu da solun kaderidir. Sağ görüşlülerden takdir alırken, kendi yandaşınız sizi taşlar. Nedir bu kin?, Nedir bu öç alma duygusu? Bilgiçlikler?”Ben solum, sen değilsin” kasılmaları? Sol yazarına düşman, ilericisine düşman, sol sola düşman..
İdeoloji için ideoloji yapılmaz. Her şey insan içindir, insan mutluluğu içindir. Çağdaş insan ancak özgür toplumla mutlu olur. Özgür bir toplumun kurulması, insanların birbirlerine karşı saygılı ve hoşgörülü olmalarına bağlıdır. Önce solun sola karşı hoşgörüsünü sağlamalıyız.
Empatik anlayış içerisinde olalım yeter.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.