Su sorunu küresel ısınma kaynaklı değil!

Su sorunu küresel ısınma kaynaklı değil!
Yeni hükümetin öncelikli konusu olan ‘su’ geçen hafta masaya yatırıldı. Yeni kurulacak olan Su ve Çevre Bakanlığı’na sunulacak rapora göre Türkiye su kaynaklarının yüzde 64’ünü kullanamıyor.
Türkiye’de su kaynaklarını küresel ısınma değil, “nüfus artışı ve etkin kullanımsızlık” tehdit ediyor. Ekonomi bürokrasisi tarafından hazırlanan su raporuna göre Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 2030 yılında nüfus artışına bağlı olarak 1735 metreküpten 1000 metreküpe düşecek. Türkiye’deki su kaynakları da verimli kullanılmıyor, halen Türkiye’deki tüketilebilir suyun yüzde 64’ü boşa gidiyor. Su yönetiminin tek bir elde toplanması gerektiğine vurgu yapılan raporda, su mevzuatının dağınık olmasının da engellenmesi istendi.
60. hükümetin öncelikli konusu olan su için ekonomi bürokrasisi harekete geçti. Edinilen bilgilere göre geçen hafta yaşanan kuraklık ve bunun su kaynaklarına etkileri ilgili tüm kurum müsteşarlarının katılımıyla yapılan zirvede değerlendirildi.
Toplantıda, 2007 yılında “küresel ısınma kaynaklı” olmayan bir kuraklık yaşandığı sonucuna varıldı, su konusunda alınabilecek önlemleri belirlemesi için Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı başkanlığında bir komisyon kurulması da benimsendi. Toplantıda yapılan tespit ve önerilerin bir rapor halinde, ilgili birimlere ve hükümet üyelerine de aktarılacak. Toplantı sonrasında hazırlıkları son aşamaya getirilen su raporunda ise çarpıcı tespitler yer alıyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının 1735 metreküp olduğu kaydedilen rapora göre “kişi başı kullanabilir su miktarı 1000-2000 metreküp” arasında bulunan ülkeler “su sıkıntısı yaşayan ülkeler” olarak tanımlanıyor.
Nüfus artışı tehdidi
Rapora göre Türkiye kısa vadede küresel ısınmadan değil, nüfus artışından dolayı sıkıntı yaşayacak. 2030 yılında Türkiye’deki nüfusun 100 milyona ulaşmasına bağlı olarak kullanabilir su miktarında da ciddi azalma olacak. 2030 yılında halen 1753 metreküp olan kişi başı yıllık kullanabilir su miktarı, bu tarihte 1000 metreküpe kadar gerileyecek. Raporda, Türkiye’deki suyun kullanım alanlarının, dünya genelinden farklılıklar gösterdiğine de dikkat çekiliyor. Buna göre dünyadaki kullanabilir su kaynaklarının yüzde 70’i tarım sektöründe, yüzde 22’si sanayi sektöründe, yüzde 8’i ise içme ve kullanım amaçlı olarak kullanılırken Türkiye’de toplam tatlı ve temiz suların yaklaşık yüzde 74’ü tarım sektöründe, yüzde 11’i sanayi sektöründe, yüzde 15’i ise içme ve kullanma amaçlı olarak tüketiliyor.
Rapor, Türkiye’deki su kaynaklarının çok büyük bir bölümünün kullanılamadığını da ortaya koydu. Buna göre Türkiye’de çeşitli amaçlara yönelik teknik ve ekonomik anlamda tüketilebilir su miktarı toplam 112 kilometreküp düzeyinde bulunuyor. Bu suyun yüzde 36’sı çeşitli amaçlara yönelik olarak kullanıma sunulurken geriye kalan yüzde 64’ü ise halen kullanılamıyor. Kullanılan suyun büyük bir bölümü de sulama faaliyetlerine gidiyor. Halen gelişmiş ülkelerde yüzde 40, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 50, az gelişmiş ülkelerde de yüzde 85 düzeyinde olan toplam su kullanımı içindeki sulama suyu tüketimi payı Türkiye’de ise yüzde 74 düzeyinde bulunuyor. Bu oranın, sulama projelerinin tamamlanmasıyla daha da artması öngörülüyor.
Yönetimde çok başlılık
Su kaynaklarının etkin kullanılamamasının en temel nedeni olarak, su yönetimindeki çok başlılık gösteriliyor. Su yönetimi konusundaki merkezi ve yerel düzeydeki yatırımcı kurum ve kuruluşlar, Devlet Su İşleri (DSİ), Çevre ve Orman Bakanlığı, İller Bankası ve Elektrik İşleri Etüt İdaresi olarak sıralanıyor. Su konusundaki izleyici-denetleyici kurum ve kuruluşlar ise Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, belediyeler, il özel idare müdürlükleri, Sağlık Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye İstatistik Kurumu ve GAP İdaresi olarak sıralanıyor.

Su yönetimindeki çok başlılığın giderilmesi istenen rapora göre su kaynaklarının planlanması, tahsisi, kullanımı ve yönetimine dair bütüncül bir mevzuat da bulunmuyor. Buna bağlı olarak su kaynakları etkin bir şekilde yönetilemiyor. Su kaynaklarının etkin kullanım sorunu, en başta da tarım sektöründe ortaya çıkıyor. Halen tarımda, damla sulama yönteminin payı yüzde 1’i aşamıyor. Başta Gediz, Büyük Menderes, Burdur gölleri ve Akarçay havzaları olmak üzere, nehir havzalarındaki aşırı su kullanımı, yeraltı su seviyelerinin aşırı düşmesine neden oluyor.
Türkiye’de içme suyu konusunda da ciddi kayıplar yaşanıyor. Şebeke kayıplarının yüzde 30-40, kaçak kullanımın ise yüzde 40-60 düzeyinde olduğu kabul ediliyor. Belediyeler ise su satış fiyatlarını politik kaygılarla düşük tutuyor. Bu durum da suyun israfına neden oluyor. Sanayi sektöründe ise etkin arıtma tesisi bulunmayan firmalar sıkıntı yaratıyor. Ayrıca, GAP sulamaları tamamlandığında elektrik üretiminde sıkıntı yaşanması da kaçınılmaz olarak görülüyor. GAP sulamaları tamamlandığında, Atatürk Barajı’na gelen su miktarında azalma görülebilecek.
2030’da Gediz ve Menderes’te sular yüzde 20 azalabilir
Ekonomi bürokratlarının yaptığı su zirvesinde, Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün bir sunum yaptığı öğrenildi. Bu sunuma göre 1906-2005 yılları arasında ortalama dünya sıcaklığı 0,74 santigrat derece arttı. Küresel ısınmaya bağlı olarak da 2070-2100 yılları arasında Türkiye’de minimum 1.8 derece, maksimum 4.4 derecelik bir sıcaklık artışı gündeme gelebilecek. Gediz ve Büyük Menderes havzaları, iklim değişikliğinden ciddi biçimde etkilenecek. 2030 yılı itibariyle yıllık sıcaklıkta 1.2 derecelik artış ve ortalama yağışta yüzde 5’lik bir azalma olması durumunda, 2030 yılında söz konusu yüzey sularında yüzde 20’lik bir azalma olacağı öngörülüyor.
WWF-Türkiye ile Ereğli Sazlıkları Akgöl ve Çevresini Koruma ve Güzelleştirme Derneği (ESKOD) tarafından yürütülen “Ereğli-Ayrancı Havzasında Doğal Kaynakların Akılcı Kullanımı ve Doğal Alanların Korunması” projesi kapsamında, bölgedeki çiftçiler damlama sulamanın faydalarını, şahit parsel uygulamasıyla görecek. ESKOD Başkanı Fatih Şentürk, projeyle, bölgede plansız su kullanımını önlemenin ve çiftçileri suyun tasarruflu kullanımı için damlama sulama ve organik tarıma yönlendirmenin amaçlandığını ifade ederek Ereğli ve Ayrancı’da 6 örnek parselde damlama sulama ve organik tarım pilot uygulamalarının başlatıldığını ifade etti.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.