Paran kadar gelecek
1980 Askeri darbesi ile birlikte insana dair her şey yok edilmiştir. Her geçen gün yoksullaştırılan, ekmeği elinden alınan. Deli gömleği giydirilen emekçiler 1990’lı yılların başlarında bir araya gelerek örgütlenmişler, hakları için mücadeleye başlamışlar ve alanlara çıkmışlardır. Bu dönemde kamu emekçileri de örgütlenmeye başlayarak, üzerlerine giydirilen deli gömleğinden kurtulmaya çalışmışlardır. Neoliberal politikaların uygulayıcıları, her zaman olduğu gibi dikensiz gül bahçesi istediklerinden, emekçilerin örgütlenmelerini engellemek için her türlü baskıyı uygulamışlardır Tıpkı önceki dönemlerde olduğu gibi engelleyemediklerinde, ellerindeki malzemeyi yani “Böl, parçala, yönet” mantığının taşeronlarını devreye sokmuşlardır. 1990’larda kamu emekçilerinin örgütlenmesi sürecinde “Sendika kuramazsınız, anayasal değil” gibi söylemlerle kamu emekçilerinin örgütlü mücadelesini engellemeye çalışanlara, bir gecede sendika kurdurtmuşlardır. Demokratik taleplerle bir araya gelen kamu emekçilerini güdümlü sendikaları ile yok etmeye, örgütlü mücadelelerini parçalamaya çalışmışlardır. Kamu emekçilerinin örgütlü gücü olan sendikaları işlevsizleştirmek için sınıf ve kitle sendikası bilincinden özellikle de grevli toplu iş sözleşmeli sendikal mücadeleden uzaklaştırmak adına karalama politikalarını taşeronlarına uygulatmışlardır. Aslında emeğin; dili, dini, ırkı, cinsiyeti, milliyeti olmaz. Çünkü “Emek” dünyanın her yerinde aynıdır. Buradan eğer bir ayrım olacaksa, bu da emek karşıtı olan ve olmayan şeklinde olabilir. Bunun dışındaki bütün söylenenler, emeğin birliğine ve mücadelesine zarar verir. Egemenlerin de istediği zaten budur. Bu ayrışmalar yetmiyormuş gibi insanların inanışları, ırkları gibi değerleri emek mücadelesinin önüne getirilmiş, emekçiler ve toplumun büyük kesimi bunlarla uğraştırılırken, her geçen gün yoksullaştırılmış, sosyal hakları ellerinden alınmış, sağlık güvencesi yok edilmiş, eğitim ve sağlık paralı hale getirilmiş, sosyal güvenlik yok edilmiş, devletin kurumları haraç mezat satılmış, okullar ticarethane, öğrenciler müşteri konumuna sokulmuştur. Kısacası paran kadar sağlık, paran kadar eğitim, paran kadar sosyal güvenlik ve her şeyden öte PARAN KADAR GELECEK” denilmiştir. Barışın egemen olduğu dünyada neoliberal politikaların uygulayıcıları, taşeronları ve güdümündeki sendikaları bu kadar rahat olamaz. Bunun için yarının büyüklerini yetiştiren biz eğitim emekçilerine düşen görev, barışın mimarı olmak, kardeşliğin mimarı olmak ve dostluğun mimarı olmaktır. Neoliberal politikaların temsilcisi ve sözcüsü değil. Salih TUNÇ EĞİTİM-SEN KARACABEY TEMSİLCİSİ