Küresel ısınma
Küresel ısınma
Dünya kurulduğundan bu yana insanoğlunun mücadelesine tanık olunmuştur. Mücadele varsıl ile yoksul arasında süregelmektedir. Geçmişin çeşitli evrelerinde isim ve şekil değiştirerek yapılmıştır. Eski Türklerde Hanlar ve yakın çevresi ile uyruklar. Hindistan’da racalar ile paryalar. Asur ve Babil’de Tanrı Krallar ile kentliler ve köylüler. Osmanlılarda Saray Erkânı ve soyguncu takımı ile ümmet adı verilen geniş halk kitleleri. Çarlık Rusyası’nda Soylular ile Köylüler ve İngiltere’de Lord’lar ile Avam tabakası arasında bazen gizliden ve bazen de açıktan cereyan etmiştir. 20. Yüzyılda ise varsıllar ile yoksulları görüyoruz. Yönetimlerde, varsıllar bazen örtü altından ve bazen de aşikar olarak rol almışlardır. Varsıllar akıllı insanlar olduklarından, yoksulları devamlı uyutmuşlar. Aralarına, yoksullardan da açıkgöz olanların bazılarını almışlar ve büyük kitleleri yönetmişlerdir. Ama yönetimi hiçbir zaman yoksullara bırakmamışlardır. Öyle zamanlar olmuş ki, varsılların bazıları macera peşinde koşmuşlar. Sorbon Üniversitesi’nde tahsil etmelerine rağmen, yoksul haklarını savunmaya çalışmışlar. Paris’ten getirdikleri losyon ve parfümleri üstüne başına boca edip, köyünde harman döverken kan ter içerisinde kalmış yoksulların arasına karışmış ve varsıl parfümü ile yoksul teri havayı solunmaz hale getirmiştir. Yoksulların da uyanık olanlarından, yönetimlere sızmalar olmuş ve yoksullar daha bir zulme ve soyguna uğramışlardır. Varsıllar, kaynakları tedricen kurutmuşlar. Yoksullardan yönetime sızanlar ise, daha bir acımasız olmuşlar ve içinden çıktıkları kitleleri soymuş soğana çevirmişlerdir. Bir süredir yazılı ve görsel medyada izliyoruz. Küresel ısınmadır sürüp gidiyor. Kendine konu bulamayan çeşitli gruplar ve kişiler fikir serdetmekteler. -Evdeki muslukları değiştirdim. Daha az su kullanmaya çalışıyorum. -Otomobilimi günde iki saatten fazla kullanmıyorum. Küresel ısınmaya ortak olmak istemiyorum. (Egzost gazı atmosferi ısıtıyormuş) -Duşta suyu gereğinden az harcıyorum. (Herhalde vücudunun yarısını yıkamıyor) -Canım, çiftçiler de tarlalarını ve ürünlerini sularken, su tasarrufuna gitmeliler. Su kaynaklarını kurutacaklar. Bakıyorum da, küresel ısınmanın vebali yoksulların üzerine yıkılmak isteniyor. Sanki su havzalarının kıyılarındaki villaları varsıllar yapmamış. Su kaynaklarını, kontrolsüz ve arıtmasız yapılan sanayi tesisleri kirletmiyor. Hatırlayınız, geçen yıl da kuş gribi salgınında, yoksulların kanatlı hayvanları itlaf edilmişti. Bir süre önce duyduğum bir fıkrayı sizinle paylaşmak istiyorum. Bir köyde düğün oluyor. Şehirden birisi de davetli. Davetli kişi, yanına bir arkadaşını da alıp düğüne gidiyor. Büyük bir bahçede düğün kurulmuş. Çalgılar çalıyor, davetliler yemek içmekle meşgul. Gelin alınmış, damadın evine getirilmiş. Gelinle birlikte, damadın evindeki eğlenceye gelinin babası ve yakın akrabaları da gelmişler. Bir süre sonra gelinle, damat gerdeğe girmişler ve epey sonra, damat sundurmada görülmüş. Babasını yanına çağırıyor. -Baba kız bakire çıkmadı. Damadın babası, gelinin babasının yanına gider ve kızlarının bakire çıkmadığını söyler. Mahcup ve kızgın kız babası yakınları ile beraber başlarlar çalgıcıları dövmeye. Düğüne gelen yabancı, arkadaşına sorar, “Çalgıcıları niçin dövüyorlar?” diye. Arkadaşı cevap verir. Bu köyde adet böyledir. Bir sakamet oldu mu, çalgıcıları döverler. İster misiniz, yer kürenin hunharca kullanılmasından ortaya çıkacak sakamet nedeniyle, yoksullar dayağı yesinler. Ne de olsa varsıllar, olayları organizede mahirdirler.