“Kudüs özgür değilse, dünya tutsaktır”

Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Karacabey İlçe Başkanlığı, Trump’ın geçtiğimiz Çarşamba günü “Kudüs’ü İsrail’in başkenti” olarak tanıyacağı yönündeki söylemlerine tepki olarak bir basın açıklaması yaptı.
Öğle namazı sonrası Ulu Camii önünde gerçekleştirilen etkinliğe AK Parti İlçe Başkanı Murat Erol’un yanı sıra, sivil toplum örgütlerinin başkan ve yöneticileri, muhtarlar ve vatandaşlar katıldı.
TÜGVA Karacabey İlçe Başkanı Hakan Kılıç, yaptığı basın açıklamasında, her geçen gün İslam coğrafyasının küresel sömürü düzeninin kıskacında kan gölüne çevrildiğini söyledi. Kılıç, “Dün kendini muasır medeniyetler seviyesinde gören Avrupa’nın merkezinde Bosna’da yaşanan soykırım hafızalarda taze iken, Suriye’de her gün bir insanlık dramı yaşanırken, Arakan’da naklen soykırımlarda kimyasal silahlarla masum çocuklar ve kadınlar katledilirken, milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından ayrılmak durumunda kalırken, silahların menşenin dünyanın kan emici vampirleri olan sömürgeci ülkeler arasında değişirken ölenler hep savunmasız Müslümanlar’dır.” dedi. Başkan Kılıç, son olarak da ABD Başkanı Trump’ın Müslümanların ilk kıblesi Kudüs’ü işgalci İsrailliler’in Siyonist emelleri doğrultusunda başkent ilan etme cüretinde bulunduğunu vurguladı.
İsrail’in daha önce İslam’ın ilk kıblesi olan Kudüs’te ezanı yasakladığını, son olarak işgalci Siyonistler’in başkenti olarak ilan edilmesi cüretinde bulunulduğunu ifade eden Kılıç, “Bir eşkıya ordusuna karşı dik duruşun, bir Müslüman için namus meselesi olduğunu tüm İslâm âlemine hatırlatıyoruz. İslam alemini reel politik kaygılardan arınarak, Amerika’dan, İsrail’den değil Allah’tan korkmaya ve O’na teslim olmaya çağırıyoruz. Artık ümmetin prangalarından kurtulması ile Filistin’in özgürlüğüne kavuşması aynı çizgiye gelmiştir.” dedi.
Hakan Kılıç, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı: “Tüm dünya üzerindeki Müslüman topraklarının 3 asırdır zengin yeraltı ve yer üstü kaynakları sömürülürken; kan akan coğrafyalarındaki tetiği sıkan elin aynı gücü arkasına aldığını çok iyi biliyoruz. Dünya güvenliğinin ve barışının teminatı olarak kendisini gören ve aynı zamanda dünyanın en büyük silah üreticisi olan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin dünyadaki bütün bu düzensizliğin müsebbibi olarak görüyoruz. İlk kıblemiz Mescid-i Aksa’da Hakkın daveti ezan susturulmaya çalışılırken, avluda savunmasız erkek ve kadın kardeşlerimiz şehit edilirken bu mezalimi dillendirmenin dahi antisemitizm olarak yaftalanması güçlünün haklı olduğu çarpık uluslararası hukuk ve siyaset sisteminin sonucudur.
Müslümanlar hunharca katledildiğinde sessiz kalan güçlünün haklı olduğu bir Uluslararası Hukuk Sistemi’nin ve onun ikiyüzlü kullanışlı araçlarını ret ediyoruz. Filistin’de, Suriye’de, Mora’da, Cezayir’de, Doğu Türkistan’da, Etiyopya’da, Bosna’da, Arakan’da yaşanan kıyımlar gözümüzün önünde iken terör ve İslam dininin aynı cümlede zikredilmesinin vahşi ve saldırgan bir medeniyetin kullandığı bir algı aracı olduğunu çok iyi biliyoruz. Sömürgeci ülkeler ırkçı Siyonizm ideası merkezinde ilkel, barbar ve bencilce daha fazla tüketim ve İslam düşmanlığı motivasyonları ile yeni bir küresel sömürge düzeni kurmak amacıyla dünyayı çıkmaz bir yola sürüklemektedir. Tüm dünyaya hatırlatmak isteriz ki, Türkiye tarihin kendisine yüklediği kutsal misyonunu ifa edecek; okyanus ötesinden iftira, tiyatral operasyonlar ve karalama kampanyalarıyla engellenmek istense de din, dil ve ırk ayrımı göz etmeksizin tüm mazlumların hakkını savunmaya daha gür sesle devam edecektir.
Kendilerini dünyanın efendisi, dünyanın diğer kalanını da kölesi olarak gören; kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan bencil, vahşi ve saldırgan medeniyetin mensuplarını insanlığa davet ediyoruz. Şu açıkça bilinmelidir ki; New York’un 1 gece aydınlanması için tüm gönül coğrafyamızı ateşe atanlar, Kudüs’ümüzün 1 anlık karanlığa bürünmesinin sonuçları çok ağır olacaktır. Tarih bize göstermiştir ki; Theodor Herzl’ın rüyasıyla hareket edenler, bu çağın Selahattinlerini, Abdülhamid’lerini hesaba katmazlarsa acı bir kâbusa uyanacaklardır.
Şimdi, İslam coğrafyası üzerinde yeni üretilen silahların tatbikatının yapılmasına göz yuman, kimseye hesap verme gereği duymadan çocukları öldürülen, kadınlarının namuslarına tecavüz edilen, İlk kıblesine el uzatılan İslam Dünyası’nın mensuplarına sesleniyoruz. Daha neyi bekliyorsunuz? Daha ne kadar kendi kardeşlerinize, ümmetin meselelerine sağır, dilsiz kalacak; görmezden geleceksiniz? Filistin dar bir coğrafyada bulunan bir takım insanların meselesi değil tüm İslam âleminin namusudur. Celladından diz çöküp af dileme gafletinden kurtulunuz. Dünya var oldukça yeryüzü bizimdir, Kudüs bizimdir.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.