Köy Enstitüleri kapanmamalıydı!

Köy Enstitüleri kapanmamalıydı!
Eğitim Sen Karacabey Temsilciliği, Köy Enstitülerinin 69. kuruluş yıl dönümü nedeniyle bir program düzenledi.
Eğitim Sen binasında İlçe Temsilcisi Salih Tunç önderliğindeki programa CHP İlçe Başkanı Orhan Karabaş ile çok sayıda emekli eğitimci ve sendika üyesi öğretmen katıldı.
Türkiye’yi karanlıktan çıkarıp, aydınlığa doğru yol almasında büyük hizmetleri olan Köy Enstitülerinin mumla arandığına dikkat çeken Eğitim Sen İlçe Temsilcisi Salih Tunç, “Bugün Köy Enstitülerinin 69. kuruluş yıldönümü kutlanıyor.
Köy Enstitüleri aydınlamanın taşıyıcısı olmuştur. Eğitimi yalnızca bilgi verme süreci olarak görmeyen Köy Enstitüsü hayatın tamamını kapsayan bir eğitim sürecini hayata geçirmiştir. Bugün dahi öğrencilere okutulmaktan kaçınılan, dünya ve Türk edebiyatına ilişkin klasikler eğitimin temel kitapları olmuştur. Köy Enstitüleri’nin kapatılması bu anlamda aydınlanma sürecinin durdurulması anlamına gelmiştir. Köy Enstitüleri, bugün hurafelerle doldurulmaya çalışılan gerici eğitim anlayışına karşı aydınlanmacı eğitimi, ticarileştirilen, halkla bağı kopartılan eğitim anlayışına karşı da toplumcu eğitim anlayışını işaret eder.
Eğitim-Sen laik, demokratik, bilimsel, çağdaş eğitimden yana mücadelesinde Köy Enstitüleri’nin aydınlanmacı anlayışından güç almakta, onu sahiplenmektedir. Köy Enstitüleri yalnızca öğretmen yetiştiren kuruluşlar olmayıp, bulunduğu çevreyi araştıran, geliştiren ve çevrenin kalkınmasını da üstlenmiş kurumlar olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda yerine getirdiği işlevin önemi tartışılamaz. Köy Enstitüleri kırsal yörede toplumsal, ekonomik ve kültürel kalkınmayı sağlamak; bu alanda ilgili gerekli elemanları yetiştirmek için kurulan yapılar olmuştur. Bu dönemde köy çocukları eğitildikten sonra köylerine tarımda, işte, sanatta, zanaatta ve sağlık alanlarında öğretmen olarak geri gönderilmişlerdir. Çok değişik ve çarpıcı bir girişim olan Köy Enstitüleri hareketi belki de dünyaya örnek bir projedir. Ne yazık ki önemi halen yeterince anlaşılamamıştır. Köy Enstitülerinin başlıca amacı kırsal alanı kalkındırmak, köylüyü eğitmek ve eğitmenlerle köylüyü üretici duruma getirmekti. Köy Enstitülerinde yaşam, dönemin öğretmen ve öğrencilerinin anlatımı ile tam “birliktelik, katılım, yetki” ve “sorumluluk” eksenlerine oturtulmuştur. Enstitülerde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün katkı ve onayıyla alınmıştır. Köy Enstitülerine eğitim anlamında yüklenen sorumluluk ağır ve anlamlıdır. Köy Enstitülerindeki anlayış o dönemde “Eğitim, üretim içindedir” şiarıdır. Hep beraber ülkeyi kalkındırmak için üretmek ve hayata birlikte bakmaktır. O dönemde ülkemizin karşı karşıya bulunduğu zorlu koşullar ve uluslararası dinamiklerin ülkemiz üzerinde kurdukları psikolojik etkinin sonucu köy enstitüleri soğuk savaşa kurban edilip kısa sürede kapatılarak tarihin raflarına kaldırılmıştır. Bunu takip eden süreçte ülkenin aydınlık geleceğinin eğitim projesi önce yatılı öğretmen okullarına, sonra yatılı okula, sonra da normal lise eğitimine yayılarak bertaraf edilmiştir. Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılması yatmaktadır. Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemizdeki aydınlanma sürecinin durdurulması ve demokratik işleyişin sekteye uğratılması anlamına gelmiş, genel anlamda da demokrasimizin derin bir yara alması sonucunu doğurmuştur. “Aydınlanma ocaklarının” tamamen kapatıldığı 1950’li yıllar aynı zamanda Türkiyenin gericiliğin, bağnazlığın safına siyasi iktidar eliyle geçtiği yıllar olmuştur. Enstitülerin kapatılması Türkiye’nin aydınlanma tarihinde gericiliğin zaferi olarak yerini almıştır. Köy Enstitüleri bu ülke için aydın yetiştirmiştir, öğretmen yetiştirmiştir, insan yetiştirmiştir. Bu gün ülkemizin hala aydınlık yarınlarına umutla bakabiliyorsak bu Köy Enstitülerinin sayesindedir.
Günümüzde de eğitimi gericileştirme, bilimsellikten uzaklaştırma, hurafelere dayandırma çabaları hızla sürmektedir. Ama Türkiye kamuoyu şunu iyi bilsin ki Türkiye’yi karanlığa ve kaosa sürüklemek isteyenler başarılı olamayacaktır.
Eğitim-Sen, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkmaya devam edecektir” dedi.
Tunç’un ardından konuşan Sendika Yöneticisi Nergis Devrim Şenbaş, Köy Enstitülerinin özellikle kırsal çevrenin kalkınması ve gelişmesi yönünde kurulan yapılar olduğunu anlattı. Köy Enstitüleri ile eğitim alanında devrim yaşandığını belirten Şenbaş, Eğitim Sen olarak böylesine önemli yapıların arkasında duracaklarını sözlerine ekledi.
Sendika Üyeleri Elçin Duran ile Deniz Gülseven okudukları; ‘Mutluluk Benim Şirinimdir’ ve ‘Memeleketimin Şarkıları’ isimleri şiirleri büyük beğeni topladı.
Programın en güzel dakikaları ise, Köy Enstitülerinin canlı tanığı Cemal Ekinci’nin anıları oldu. 1947-1948 yılında Köy Enstitüleri’nden mezun olan Cemal Ekinci, o günleri katılımcılarla paylaşırken, heyecanı gözlerinden okundu.
Köy Enstitüleri’nde her alanda dersler verildiğini ifade eden Ekinci, zor koşullarda okuma için verilen mücadeleyi anlattı. Sanattan, ziraate her alanda en iyi eğitimi aldıklarına dikkat çeken Ekinci, “Buradan mezun olduktan sonra, ülkenin çeşitli köylerine atandık. Beni doğuda bir köye verdiler. Oraya ilk gittiğimde insanlar, zor koşullarda yaşam mücadelesi veriyorlardı. Okuma-Yazma bilen yoktu. İşte böyle bir ortamda çocuklarımızı okuttuk ve topluma kazandırdık. 3 ayda bir 70 lira maaş alıyorduk. Tüm bunlara karşın bize ‘Komünist’ damgası vurdular. Oysa biz ülkemizi o kadar çok sevmiştik ki, hizmet aşkına, o zor koşullarda yavrularımıza ilim öğrettik. Büyük fedakarlıklar yaptık. Çünkü biz öğretmendik” dedi.
Emekli Eğitimci Cemal Ekinci’nin Köy Enstitüleriyle ilgili anıları katılımcıları büyüledi. Program sonunda ise, Eğitim Sen Müzik Topluluğu’nun türkü ziyafeti ise görülmeye değerdi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.