Kıbrıs’ın Önemini Kavrayabildik mi?

Amerikancı, FETÖ’cü darbe girişimi ile ilgili 15 Temmuz, 20 Temmuz tartışması sürerken, bir başka 20 Temmuz tarihi daha geldi çattı.
Bundan 43 yıl önce, 20 Temmuz 1974 tarihinde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’a yaptığı çıkarma ile Kıbrıs Türklerinin kaderi değişti. Aradan 43 yıl geçtikten sonra, başta siyasal iktidarlar olmak üzere, sorumluların Kıbrıs’ın Türkiye için önemini yeterince kavramadığını görüyoruz. Bizler, ülkemizin burnunun dibindeki doğal uzantı olan bu önemli adanın önemini anlayabilmiş değiliz. Oysa Kıbrıs’tan binlerce kilometre uzaktaki emperyalist ülkelerin Kıbrıs’a verdikleri önem, bizim için uyarıcı olmalıydı. Sadece şimdinin emperyalistleri değil, tarih boyunca Ortadoğu’ya egemen olmak isteyenler Kıbrıs’a aynı önemi vermişler ve elde tutmak istemişlerdir. Haçlı seferlerinin en stratejik noktası Kıbrıs olmuştur.
Şimdinin Osmanlı ve II. Abdülhamit hayranları, Abdülhamit’in bir karış toprak vermediği masalını uydururken “Kızıl Sultan” olarak bilinen diktatörün adayı İngilizlere “verdiysem ben verdim “ mantığı ile teslim ediverdiğini anımsamazlar.
Abdülhamit’in bugünkü takipçilerinin, iktidarlarının ilk yıllarında Kıbrıs’ı AB’ye girme sevdası ile nasıl teslim etmek istediklerinin unutmadık. Kıbrıs’ta yapılan halk oylaması sırasında “yes be annem” diyenler ülkemizde halen iktidarlarını sürdürüyorlar.
“Yes be annem” diyenler, bundan 43 yıl önce, 20 Temmuz 1974 yılında yapılan Kıbrıs çıkarması sırasında iktidar ortağı olan Necmettin Erbakan’ın siyasal takipçileri olduğunu iddia ediyorlar. Sıra Kıbrıs konusunda ülkemize baskılar yöneltilince adayı kolayca feda ediyorlar.
Kıbrıs çıkarması kararını veren Bülent Ecevit’in takipçisi olduğunu söyleyen parti sözcüleri ise ilginç bir şekilde susuyor. Yakın geçmişte Kıbrıs konusunda söz söyleyen üyelerini ise parti yönetiminden temizlediler. Partinin şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan seçildiği kurultay sırasında başına Ecevit’in kasketini geçirip, yanına Bülent Ecevit’in eşini oturtmasına rağmen Sn. Bülent Ecevit’in Kıbrıs konusundaki tezlerinden habersiz görünüyor. Bugün bu partinin Kıbrıs politikalarına yön verme iddiasında olan ve solcu geçinen bazıları ise “enternasyonalizm” kavramlarını çarpıtarak Kıbrıs’ı kolayca feda ediyor.
Kıbrıs’ta Türkiye’yi “işgalci” olarak değerlendiren bu “enternasyonalist” beyler, Kıbrıs’ta bulunan devasa 2 İngiliz üssünün sözünü bile etmiyor. Agratur ve Dikelya üsleri on yıllardır bütün Ortadoğu ülkelerine kan kustururdu. Batmayan uçak gemisi durumundaki bu üsler sadece İngiliz kuvvetleri tarafından değil, ABD başta olmak üzere tüm NATO kuvvetlerinin saldırı üssü oldu. Son olarak Irak ve Suriye savaşları hep bu üsler üzerinden yürütüldü.
Türkiye’nin Kıbrıs çıkarmasını yaptığı 1974 yılından bu yana, adadaki Türk birliği Kıbrıs üzerinden hiçbir yere saldırı yöneltmedi. Aynı zaman dilimi içinde adadaki İngiliz üsleri üzerinden, Filistin halkı başta olmak üzere bütün Ortadoğu halkları baskı gördü. Saldırıya uğradı. Bu konuyu görmezden gelen “solcular” adadaki Türk “işgaline” karşı mücadele yürüttü. Şimdi bu politikaları Bülent Ecevit’in partisine empoze ediyorlar.
Kıbrıs çıkarmasının 43. yılına girilirken, Haziran ayı sonunda İsviçre’de başlayan Kıbrıs görüşmeleri yürekleri ağza getirdi. KKTC temsilcileri İsviçre’ye imza atmak üzere gitti. Bu konu üzerinde ana muhalefet partisinden bir sözcü dışında hiçbir tepki duyamadık. Neyse ki son anda Kıbrıs uzmanı dışişleri bürokratlarının etkisi ile toplantı dağıldı ve Kıbrıs feda edilmekten kıl payı kurtuldu. Ancak emperyalist ülkeler ülkemizi Kıbrıs üzerinden de tehdit etmeyi önümüzdeki dönmede de sürdürecekler. Bu konuda telafi edilmesi mümkün olmayan bir hataya düşmemek için ulusça Kıbrıs konusunu daha iyi kavramaya gereksinimimiz var.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.