‘İçine kar da yağar, fırtına da kopar.’

Her günü kış değildir insanın.

Arada bulutların da dağıldığı anlar olur.

O anlar, her şeyi berbat edenlere inat ayakta tutar insanı.

Geleceğe umut besletir.

“Gökten bir yıldız kayarsa eğer

Sen yıldızı tut çocuk…

Umut dile.

Sevgili dile.

Barış dile” diyor Can Yücel.

“Umut hiç bitmeyen bahar mevsimidir.

İçine kar da yağar, fırtına da kopar;

Ama çiçekler hep açar.”

Şairlerin dünyasındaki umudun tarifi hep bir çıkar yol olduğunu koyar önümüze…

Zaten umut olmasaydı, insanlık bunca savaş, bunca kan, bunca gözyaşına rağmen buralarda olabilir miydi?

Açlık dün olduğu gibi bugün de var.

Savaş…

O da var.

Eskiden askerler birbirini kırardı.

Şimdi, zengin ülkeler askere bile gerek duymadan milyonlarca insanı açlığa sürükleyerek askersiz kırıp geçiriyor.

Göçler…

Şiddet…

Kan…

Gözyaşı…

Dün olduğu gibi bugün de insanlığın kanayan yarası.

Yarın da olacak.

Ölüm gibidir umut…

Her insan, belli bir yaşa geldikten sonra bir gün öleceğini bilir ve bunu bilerek, sonsuzluğu hayal eder gibi yaşar.

Umuda da böyle bakar insan.

Nefes aldığı sürece kapısında duran cellatlara rağmen umut eder.

Bernard Shaw’ın dediği gibi,  “Ümit, hayat boyunca sürer ve ölümle sona erer.”

Bizi yaşatan, bizi ayakta tutan umuttur.

Ülkemiz için…

Kentimiz için…

İnsanlık için hep bir umut var.

Sadece…

O umudu kapıdan içeri buyur edecek zamanı bilmek önemlidir.

Cesareti gösterebilmek önemlidir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.