Hayvana zulmeden zalimdir

Bu konu hakkında yazacak ve söyleyecek o kadar çok lâfım olmasına rağmen yazmıyordum.

Yazmıyordum çünkü bu yazıları okuması gerekenlerin okumayacağını biliyordum. Bu konuşmaların monologdan öte gitmeyeceğini biliyordum.

Yine kendi kendimize anlatıp, yine kendi kendimize dinleyeceğiz diyordum.

Birbiriyle aynı düşünen bizler yine birbirimizi onaylayacağız. Güzel yazmışsın diyerek yazıya destek vereceğiz. Karşılıklı memnun olacağız.

Biz bunları konuşurken yine birileri kedileri-köpekleri, savunmasız bilimum hayvanı vahşice katletmeye devam edecek.

“İnsanlar katlediliyor, hayvanları mı düşüneceğiz?” demeyin sakın.

Sakın öyle düşünmeyin…

Hepsi can.

Hiçbirisi durduk yerde, eğlencesine yapılan bir kötü muameleyi haketmiyor.

İnternette bu konuyla alâklı bir arama yapsanız da görselleri bir gör-me-seniz…

İçiniz almaz. Yüreğiniz dayanmaz.

Hem zaten onlar doğa içinde yeterince telef oluyorlar.

Özellikle de yollarda, trafiğin ortasında araçlardan nasiplerini alıyorlar.

Doğa bir şekilde kendi dengesini koruyor.

….

Diğer yanda kontrolsüzce üreyenler ya da bakılmak için eve alınıp sonra da sokağa salınıverilenler var. Onları sokaklara salıverenlerin sayesinde sokaklarda çeteler oluşturan cins köpekler dolanıyor.

Çete oluşturmuş bu köpeklerden yakınan halk çözümü belediyelerden bekliyor. Belediyeler de hayvancıkları sokaklardan toplayıp belli bölgelere bırakıyor.

Hayvanlar oralarda nelere maruz kalıyorlar bilmiyoruz. Gaz odalarına atılmıyorlar belki ama bu sefer de açlıktan telef oluyorlar. Bir yandan da görevli ekipler tarafından toplu kıyıma uğradıkları çalınıyor kulaklara.

Evde büyüyen kedilerin sokağa atılması da ayrı bir dram.

Kendisine oyuncak muamelesi edilip, bıkılınca da çöpe atılan bir oyuncak…

Doğduğundan beri evin güvenli ortamında yaşamış bir kedi kendisini sokağın tehlikelerinden nasıl koruyacağını bilmiyor. Avlanıp karnını doyurmayı bilmiyor. Çöp karıştırmayı bilmiyor. Soğuktan nasıl korunacağını bilmiyor. Zaman içinde öğreniyor belki, belki de öğrenemeden bir yerlerde ölüp gidiyor.

Bir hayvanı duyarsızca kapının önüne bırakıvermek de en az diğerlerinin acımasız davranışları kadar insafsızca gelir bana…

….

Sokaklara bırakılan o hayvanlar kendilerini her çağırana koşuyorlar. Hâttâ çağırmanıza bile gerek kalmıyor bazen, göz temasında bulunmanız yetiyor.

Belki biraz yemek, belki biraz sevgi ümidiyle gözlerini dikip bekleşiyorlar. Önünüzde ardınızda dolanmaya başlıyorlar.

Onların bu masumiyetine karşılık bazı yaratıkların yaptıklarına ne demeli peki.

Yaralı bir hayvanı canlı canlı çöp vidanjörüne atabilen birisi yaşıyor aramızda mesela.

Zararsız bir yavru kedinin başını ayakkabısının topuğuyla ezebilen yaşıyor.

Zavallı bir köpeğe önce tecavüz, sonra da envai çeşit işkence edebilen yaşıyor.

Ettiklerini cep telefonlarıyla kayda alıp gururla paylaşabilenler yaşıyor.

Ha, unutmadan;

Kurban bayramında kurban keserek daha fazla sevap kazanabilmek adına, kurbanlık hayvana olmadık eziyet çektirebilenler de yaşıyor…

….

İşkenceye uğrayan o hayvan eninde sonunda ölüp gidiyor.

Bunları yapanlar ise aramızda "insanmış" gibi yaşamaya devam ediyor…

Evinde yaşayan bir hayvanla haşır neşir büyüyen bir çocuk bunları yapmaz belki. Annesinin kendisine gösterdiği özeni evdeki o "can"a da gösterdiğini görerek büyüyünce, içinde sadece sevgi ve şefkat tohumları yeşerir.

Kin, öfke ve merhametsizlik değil…

….

Kediyi-köpeği-kuşu ya da herhangi bir hayvanı, seviyorsunuzdur ya da sevmiyorsunuzdur ya da çocukluktan kalma izlerle onlardan korkuyorsunuzdur.

Ben’ce; siz o zararsız hayvanlardan bu kadar korkacağınıza, esas onlara bu eziyetleri yapanlardan korkun…

Bugün yavru bir kediyi umursamazca boğazlayan, kendisine en ufak bir zararı dokunma ihtimali olmayan bir Caretta Caretta'yı ayağına taş bağlayarak denizde boğulmasını sağlayan bir kişi, yarın da sizin çocuğunuzun boğazına çöker.

Öbürgün karısının ya da kızının…

Ya da damarına basan herhangi birisinin..

Onun içinde yaşayan acımasız cani kendisinden güçsüz gördüğü her kim varsa büyük bir zevkle ona saldırır.

….

Sokaklarda başıboş gezen hayvanların olduğu memleketin sorumluluğu hepimizdedir.

Peki ya içimizde gizli saklı dolanan o cani ruhlu insanların sorumluluğu hangimizdedir?

cananekncylmz@gmail.com'

Canan Ekinci Yılmaz

1 Nisan 1963 Karacabey doğumlu. Karacabey Lisesi mezunu. 5 Ekim 2010 itibariyle yazar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.