Gazanfer Bilge

1983 yılının Şubat ayının başlarında İstanbul, Göztepe şubemizin teftişini yapıyordum. Öğle yemeğini yedikten sonra şube müdürümüz ve şubenin mudilerinden bir beyefendi ile Şaşkın Bakkala doğru yürüdük.
Hava, soğuk bir kış günü havası. Zaman zaman yağmur çiseliyor ve arada birde kar serpiştiriyor. Fakat öğle tatili olması nedeniyle, Bağdat Caddesi’nin kaldırımları oldukça kalabalık.
Dönüş yolundayız, Erenköy’e doğru yaklaştık. Mudimiz bir ara duraksadı. Önümüzde ulu bir çınar. Çınar’ın altında da bir tabela. “Çınar Otel.” Dedi ki; arkadaşlar kahvemizi Çınar Otel’de içelim. Hem de Gazanfer Bey’le bir iki laflarız.
Zamanımız müsait. Olur, Gazanfer Bilge Beyle tanışıp sohbet etmekten şeref duyarız dedik.
Ne ise uzatmayalım. Otele girdik. Gazanfer Bilge yokmuş. Ama çok kısa bir zaman içerisinde otelde olacakmış bilgisi verildi.
Resepsiyona şöyle bir göz attım. Duvarlarında en az yirmi fötr şapka asılı. Hepsi de kaliteli. İtalyan Rossi marka.
Lobiye geçip oturacaktık ki, kapıda Gazanfer Bilge göründü. Üzerinde paltosu, başında kaliteli bir İtalyan fötrü. Tanışma merasimi, resepsiyonda ayakta tamamlandıktan sonra, lobiye geçtik.
Unutmadan ifade edeyim. Gazanfer Bilge, Esenler Otogarından geliyormuş. Esenler Otogarının inşaatı neticelenmiş, işleticilere yer rezervasyonu yapılacakmış. Onun için Esenler’e gitmiş. Paltosunu çıkardıktan sonra, koltuk askısından lazerli bir silah çıkarıp kasaya koyacak.
Şube Müdürümüz, “Gazanfer Amca şu silaha bakabilir miyim” dedi. Gazanfer Bilge hiç tereddüt etmeden, “Hayır olmaz, silah kimseye verilmez” dedi.
Neyse, lobiye geçtik kahvelerimiz sipariş edildi. Sohbete başladık. 1948 Olimpiyat Şampiyonluğunu kırk beş yıl sonra adeta yeniden yaşıyormuşçasına anlatıyor. 1952 yılında Helsinki Olimpiyatları öncesi yaşadığı şoku ve spora küskünlüğünü dile getiriyor.
Ha birde sabıkasından bahsetti. 1948 Olimpiyat Şampiyonluğundan sonra, spor Amerikan arabasına bir bayan almış, Çamlıca Tepesi’ne gidiyorken, önlerine üç çapulcu çıkmış ve bayanı kendilerine vermesini istemişler. Vermeyince de hır çıkmış ve Gazanfer Bilge, silahını ateşlediği gibi üçü de yerde. Allahtan ölmemişler, sadece yaralanmışlar.
Neticede bizim Olimpiyat Şampiyonuna cezaevi görünmüş. Demokrat Parti iktidarının 1951 yılında çıkardığı aftan yararlanmış ve özgürlüğüne kavuşmuş.
Kendisi bahsetmedi. Ölümünden sonra medyada okudum. Servetinin neredeyse tamamına yakınını öğretim kurumları için harcamış. Övünülecek bir davranış olmasına rağmen, bir kelime dahi söylemedi. Fakat sabıkasını söylemekten de çekinmedi. Örnek bir davranış biçimi. Çünkü; bir kısım ünlü, meziyetlerini ballandıra ballandıra anlatırlar da, hinoğluhinliklerini gizlemeyi çok iyi başarırlar.
Türk Ulusu, şerefli ve haysiyetli aynı zamanda mütevazi bir evladını yitirmiştir.
Tanrı taksiratını affetsin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.