Ekonomik büyümenin faizle dansı

Ekonomik büyümenin faizle dansı
Ülkemizde reel yatırımlar artmadan yapılan özelleştirmeler (kamu mallarının özel kesime satışı) ekonomik büyümenin önemli bir unsurunu oluşturmuştur. Devlet açıklarını bu yolla finanse ederek faiz oranlarını düşürme yoluna gitmiş, böylece yatırımların önünün açılacağı var sayılmıştır. Ancak toplumumuzda sermaye yeterliliğinin eksikliliği, ödemeler dengesinin yüksek açıkları nedeni ile, dünyanın en yüksek faizlerinden birini vermemiz; reel yatırımlarda istenilen canlılığı sağlayamamıştır. Sağlanan büyümenin önemli bir bölümünü özelleştirmelerle sağlanan para arzının yarattığı tüketim artışı ile inşaat sektöründeki büyüme ivmesi oluşturmaktadır. Bu yapay büyüme ile bir gelişmişlik sağlamamız mümkün değildir. Nitekim dünyada başlayan küresel finans krizi 2008’in son çeyreğinde GSYH ( Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla) rakamlarımızı %6,2 daraltarak ekonomide 2009’un iyi bir yıl olarak geçmeyeceğini ortaya koymuştur. Gelişen kriz ülkemizde önce reel kesimi vurarak büyümenin dibe çakılmasına ve işsizliğin Ocak ayında %15,5 ile tarihi rekorunu yakalamasına sebep olmuştur. Hükümet büyüme hedefini yeniden revize ederek %4 yerine eksili bir küçülme öngörmüştür (%-3,6). Bu küçülmede, tüketim azalması ve lokomotif sektörlerden inşaat ve imalat sanayindeki sert düşüşler etkili olmuştur. Faizlerin ciddi oranlarda düşürülmesine rağmen bugün dahi düşük kur, yüksek faiz sarmalı yoluyla uluslararası finans spekülatörlerine iç ve dış borçlanma yoluyla sermayeye yıllık %6-7 civarında kaynak transferi (getiri) yapılmaktadır. Bir ülkenin milli gelirinin adil dağılımı için devletin verdiği reel faizin (faizden enflasyonun düşürülmesi) büyüme hızından düşük olması şarttır. 2009 ilk üç ayı içinde faizlerin (İngiltere %0,5; Japonya %0,10; Avrupa ortalaması %1,25; Amerika %0,25; Türkiye % 10,50) olması ve pek çok ülkenin faizleri sıfırlara doğru getirmeleri nedeniyle enflasyonları ne kadar yüksek olursa olsun reel faizleri eksi olacağından aktarılacak bir pozitif reel faizleri de olmayacaktır. Ülkemizde ise mevcut yüksek iç ve dış borçlar nedeniyle aksi bir durum yaşanmaktadır. Son dönemde dünya ülkelerine uyarak faizleri hızlı bir şekilde düşürmemize rağmen oluşan %6’lık bir reel faiz hükümetçe öngörülen %-3,6 büyümeden yüksek olduğundan kaynak transferinin bugün bile devam ettiğini üzülerek söyleyebiliriz. Ülkemiz bu sıkıntılı süreçten ithalata dayanmayan, işsizliği azaltan, katma değer üreten, yan sanayini arttıran, cari açığı azaltan, büyümeyi tetikleyen bir ihracat politikası izleyerek kurtulabilir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.