Deniz Baykal üzerine
Deniz Baykal üzerine
Siyasi tablo belirginleştikçe bazı kesimlerin hırçınlaştığı ve telaşlandığı görülüyor.
Medyada çeşitli senaryolar konuşuluyor.
Sözüm ona toplum bilimciler tartışıyor.
Malum çevrelerin hedef tahtalarından –nedense- CHP lideri Deniz Baykal hiç eksik olmuyor. Diğer parti liderlerine birer tokat, Baykal’a ise hepsinden ayrı ayrı birer tokat.
İzledikçe diyorum ki “Sen neymişsin be Baykal” Sonra Bay Baykal’ı şöyle bir zaman tünelinden geçiriyorum kendimce.
Sağ kesim, Bay Deniz Baykal’ı önce merhum Adnan Menderes’in yakasına kapışan bir üniversiteli olarak tanıttı.
Olmadı, bu yalan tutmadı daha sonra kendi kesimi kavgacı, hizipçi ve vefasız olarak lanse etmeye çalıştı.
Ve hala çalışmakta olanların sayısı az değil. Bana sorarsanız Bay Baykal’ın izleyebildiği kadarıyla şöyle anlatabilirim.
Yıl 1973. Milletvekili Genel Seçimleri yapılmış. O zamana göre genç bir sima. CHP’den TBMM’ye katılmış. Henüz 35 yaşında. Milletvekili seçilir seçilmez. Kabinede Maliye Bakanı olarak görev alıyor.
Yıl 1978. Bu defa kabinede Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı. Türkiye’de akaryakıt sıkıntısı had safhada, elektrik açığı var. Planlı elektrik kesintileri yapılıyor. Rafinerilerimiz var. Ama ham petrol yok. Döviz darboğazı Türkiye’yi ciddi anlamda sıkıyor. Spot alımlarla petrol ihtiyacı karşılanmakta. Fakat, yolsuz alımlar asla yapılmıyor.
Daha sonra 12 Eylül 1980. Ara dönem, yasaklı yıllar. 1987’den sonra yine aktif siyaset, 2000’den sonra ana muhalefet dönemi. İşte, en önemli dönem: 360’ın üzerinde sandalye ile iktidar koltuğuna oturmuş bir AKP ve 170 civarında bir sandalye ile Ana Muhalefet Partisi. İktidar, gayet hırslı.
1923’ün rövanşını almaya çalışıyor. Bürokrasi kadroları hallaç pamuğu gibi altüst ediliyor. Pek çok sayıda antidemokratik yasa TBMM’den geçiriliyor. Bu yasaların bazıları Ana Muhalefet tarafından yargıya taşınıyor ve iptal ettiriliyor.
Bunların üzerine bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi tuz biber.
Bay Baykal’ın kararlı tutumu ile AKP bu seçiminde de istediği sonuca ulaşamıyor.
Türbanın, Çankaya yolculuğu böylece sona eriyor. Laik Cumhuriyete toplumca sahip çıkılıyor. “Biz buradayız” haykırışları bazı kesimlerin uyanmasını sağlıyor.
Şimdi televizyon ekranlarına çıkıp kem-küm eden ve kendilerini İkinci Cumhuriyetçi olarak lanse eden bazı enteller
Bay Baykal’ı yerden yere vurmaya çalışmaktadırlar.
Dinci kesim 1923’ün rövanşını almaya, bu İkinci Cumhuriyetçiler ise Mustafa Suphi’nin rövanşını almaya çalışıyorlar.
Onların derdi rejimledir. Yoksa Bay Baykal’la değil. Sosyal Demokrat seçmenin çok dikkatli olması gerekir.
CHP Lideri Deniz Baykal, genç yaşta bakan koltuğuna oturmuş 40 yıla yakındır aktif siyasetin içerisinde bulunmuş ve hakkında –bırakın- yolsuzluk dosyası. Bir yolsuzluk iddiası da olmamıştır.
Gelecek kuşaklara örnek olacak bir kişiliğe sahiptir. Oysa bölücüler ile gericiler aynı felsefenin etrafında ittifak halindedirler. Üstelik, “Düşmanımın düşmanı, benim dostumdur” felsefesiyle.
Hedeflerinde Atatürk İlke ve Devrimleri yer almaktadır.