Bilim Ayaklar Altına Alınırken

Bir ülkeyi, bir toplumu yıkmak isteyenler elbette siyasal olarak teslim almak isteyeceklerdir. Ancak siyasal iktidar birden bire büyük bir değişimle ele geçirildiğinde toplumsal bir direniş kaçınılmazdır. Böyle bir direnişle karşılaşmak istemeyenler çok daha önceden alttan alta toplumu bu değişime hazırlamak zorundadır.
Basın yayın organları bunun için kurulur. Tarikat yuvaları, dini vakıflar, yapay bazı örgütler, toplumun çürümüş kesimleri yavaş yavaş ele geçirilir. Başlangıçta buralardan yayılan düşünceler saçma, hatta komik bulunur. Küçümsendiği için tehlike olarak görülmez. TV kanallarındaki tartışmalarda çok azınlıktaki meczuplar olarak görülür.
Bu durum tam da kurbağa deneyindeki gibidir. Yani suyun içindeki kurbağa yavaş yavaş alttan ısıtılır. Kurbağa aniden sıcak suya atılmadığı için piştiğinin farkına varmaz.
Öyle bir an gelir ki artık siyasal iktidar da onlara geçmiştir. Kısa süre önce yadırganan, azınlık olarak görülen düşünce sahipleri birden bire her tarafta ortaya çıkar. Hızla bütün köşe başları ele geçirilir. Artık azınlıkta olmasanız bile azınlık görüntüsü veren siz ve sizin gibilerdir. Geri doğru seyahat eden bir gemide ilerlemek isteyen siz olduğunuz halde görece tersine gidiyor görünürsünüz.
İşte, güzel ülkemizin son yıllardaki hali aynen böyle. Yakın zamana kadar aklınızın ucundan geçmeyen anormallikler normal hale gelir. Biz buna anormalin normalleşmesi diyoruz.
Tarikat şeyhlerinin devletin köşe başlarını tutması, Atatürkçü, laik ve bilimsel eğitimin sonlandırılması, kadın ve çocuk haklarının ayaklar altına alınması, kültür ve sanat hayatının karartılması, cinayetler, tecavüzler, yolsuzluk ve rüşvetin ayyuka çıkması hep sıradan olaylar haline gelir. Şaşırma duygunuz yok olur. İşte böyle bir olayı geçtiğimiz hafta bizlerin elektrik faturalarından kesilen vergilerle ayakta tutulan devlet televizyonunda bir kez daha yaşadık.
TRT’de yayınlanan ve Pelin Çift’in sunduğu “Öteki Gündem” programında Nuh Tufanı tartışıldı. Sunucu daha baştan tufan hakkında internetten bilgi edindiğini söyleyiverdi. Program konukları İbn-i Haldun Üniversitesinden Dinler Tarihi “uzmanı” olan Prof. Dr. Ömer Faruk Harman ile, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Fakültesinden Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Örnek oldu. Programa Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Örnek’in iddiaları damgasını vurdu.
“NUH PEYGAMBER OĞLUNU CEP TELEFONU İLE ARADI”
Dr. Yavuz Örnek, konuşmasında Nuh Tufanı esnasında Hz. Nuh’un kendisine inanmayarak gemiye binmeyen dalgalar arasındaki oğlunu ikna etmek için cep telefonu ile görüştüğünü savundu. Örnek ayrıca, 10 bin yıl önce o dönemde Hz. Nuh’un 400 metre yüksekliğinde dalgalara dayanan çelik levhalardan yapılmış bir gemi inşa ettiğini ve bu geminin nükleer enerji kullandığını söyledi. İddialarının hep bilimsel kanıtlara dayandığını belirten Örnek soru üzerine bunları açıklamakta zorluk çekti.
Dr. Yavuz Örnek ayrıca Nuh’un oğlunun uçan bir cisim kullandığını, gemiye canlı hayvan alınmadığı, Hz. Nuh’un döllenmiş bir dişi bir erkek yumurta sipariş ettiğini ve siparişlerin o dönemde Amerika’dan, Fransa’dan Hz. Nuh’a yollandığını belirtti. Yavuz Örnek’in çok iddialı konuşması üzerine Pelin Çift ve Prof. Dr. Ömer Faruk Harman oldukça şaşırdı. Pelin Çift’in düzeltme çalışmalarını da “ben bilim adamıyım bilim adına konuşuyorum” diye engelledi.
“GEMİDEN GÜVERCİN DEĞİL İNSANSIZ HAVA ARACI YOLLANDI”
Dr. Yavuz Örnek, Nuh tufanı sonrasında fırtınanın dindiğini anlamak için gemiden güvercin yollanmadığını, uçan bir İnsansız Hava Aracı (İHA) yollandığını söyleyince Pelin Çift dayanamayarak “Hocam bunun bilimsel ispatı var mı?” diye sordu. Dr. Yavuz Örnek “Efendim ileri teknoloji varken niye güvercin yollasınlar” diye cevap verdi.
Program bu minval üzerine devam ederken bir reklam arası verildi ve sonrasında çarçabuk sona erdirildi. Ülkemiz de bu türden “bilim” adamlarının var olduğunu elbette biliyorduk. TÜBİTAK gibi bir araştırma kurumunun, üniversitelerin kimlere teslim edildiğini, eğitim yuvalarının halini de biliyoruz. Ancak, deniz bilimleri gibi dünyayı ortaçağdan çıkarıp günümüze getiren bir bilim dalında TRT gibi kamu kurumunda bu görüşlerin savunulması hem sunucunun hem de bu “bilim” adamının cesaretinin son noktası olsa gerek.
İşin daha tuhaf tarafı bilim ayaklar altına alınırken üniversitelerden bu pespaye fikirlere bir itirazın yükselmemiş olması.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.